

Neredeyse Aynı Şeyi Söylemek
₺603,00
İtalya’nın Libya’yı işgali ve asi çetelerle yıllarca süren çarpışmalarıyla ilgili anıların henüz taze olduğu yıllarda geçen çocukluğumda sık sık anlatılan bir hikâyeyi anımsıyorum. İşgal kuvvetlerinin peşine takılan bir İtalyan maceraperest o dili hiç bilmese de kendini Arapça çevirmeni olarak işe aldırmıştı. İsyancılardan olduğu varsayılan biri yakalandığında sorguya tabi tutuluyordu; İtalyan subay İtalyanca olarak sorusunu soruyor, sahte çevirmen de uydurduğu Arapçasıyla bir şeyler söylüyordu; sorguya çekilen kişi hiçbir şey anlamıyordu ve kim bilir neler söylüyordu (olasılıkla yanıt da anlaşılamıyordu) ve çevirmen kendi keyfine göre şahsın yanıt vermeyi reddettiğini ya da her şeyi itiraf ettiğini uyduruyordu ve genellikle isyankâr idam ediliyordu. Tahminime göre dalavereci arada sırada merhamete geliyor, sorguladığı zavallının ağzına onu kurtaracak sözler de uyduruyordu. Her neyse, bu hikâyenin nasıl sonuçlandığını bilmiyorum. Çevirmen belki hakkına düşen parayla onurlu bir hayat sürmüştür, belki de sahtekârlığı ortaya çıkmıştır ve başına gelebilecek en kötü şey işten atılması olmuştur.
Bu öyküyü anımsadıkça asıl çevirinin daima ciddi bir iş olduğuna, hiçbir yapısökümcü çeviri kuramının etkisiz kılamayacağı bir meslek ahlakı gerektirdiğine inanıyorum.
Umberto Eco’dan çeviri, çevirmenlik ve diller arası geçişler üstüne eşsiz bir kitap. Çeviri konusunda duyarlı tüm okurlara yeni ufuklar açarken neşeli anekdotlarıyla okuma sürecini son derece eğlenceli kılacak.
Yayınevi |
Doğan Kitap |
---|---|
Yazar |
Umberto Eco |
Sayfa Sayısı |
456 |
Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
Baskı Yılı |
2024 |
Boyut |
"13 ,0" ,7 X 21 |
Cilt Tipi |
Karton Kapak |
1 adet stokta
Doğan Kitap – Neredeyse Aynı Şeyi Söylemek
/n
İtalya’nın Libya’yı işgali ve asi çetelerle yıllarca süren çarpışmalarıyla ilgili anıların henüz taze olduğu yıllarda geçen çocukluğumda sık sık anlatılan bir hikâyeyi anımsıyorum. İşgal kuvvetlerinin peşine takılan bir İtalyan maceraperest o dili hiç bilmese de kendini Arapça çevirmeni olarak işe aldırmıştı. İsyancılardan olduğu varsayılan biri yakalandığında sorguya tabi tutuluyordu; İtalyan subay İtalyanca olarak sorusunu soruyor, sahte çevirmen de uydurduğu Arapçasıyla bir şeyler söylüyordu; sorguya çekilen kişi hiçbir şey anlamıyordu ve kim bilir neler söylüyordu (olasılıkla yanıt da anlaşılamıyordu) ve çevirmen kendi keyfine göre şahsın yanıt vermeyi reddettiğini ya da her şeyi itiraf ettiğini uyduruyordu ve genellikle isyankâr idam ediliyordu. Tahminime göre dalavereci arada sırada merhamete geliyor, sorguladığı zavallının ağzına onu kurtaracak sözler de uyduruyordu. Her neyse, bu hikâyenin nasıl sonuçlandığını bilmiyorum. Çevirmen belki hakkına düşen parayla onurlu bir hayat sürmüştür, belki de sahtekârlığı ortaya çıkmıştır ve başına gelebilecek en kötü şey işten atılması olmuştur.
Bu öyküyü anımsadıkça asıl çevirinin daima ciddi bir iş olduğuna, hiçbir yapısökümcü çeviri kuramının etkisiz kılamayacağı bir meslek ahlakı gerektirdiğine inanıyorum.
Umberto Eco’dan çeviri, çevirmenlik ve diller arası geçişler üstüne eşsiz bir kitap. Çeviri konusunda duyarlı tüm okurlara yeni ufuklar açarken neşeli anekdotlarıyla okuma sürecini son derece eğlenceli kılacak.
İlgili ürünler
Eğlenceli Bilgi 158 Kutuplarda İnecek Var!
Coğrafya gereksiz detaylardan kurtuldu! Coğrafya senin için tam bir eziyet mi? Karışık haritalardan, yaşlı kaya parçalarından ve yorucu sınavlardan bıkıp usandın mı? O zaman, tüm bu sıkıcı coğrafya derslerine elveda demenin tam zamanı… Çünkü şu anda, Kutuplarda İnecek Var kitabı ile buz gibi, bir o kadar da cesaret isteyen bir yolculuğa çıkmak üzeresin!
Sarsılacaksın! Görünen ucu, apartmanlardan bile yüksek olan buz dağlarını gördüğünde…
Kaçacaksın! Aç kutup ayıları kutup kampının etrafını sardığında…
Çığlık atacaksın! Kırılma tehlikesi olan buzul vadilerinin kenarında sarsıldığında…
Tüm bunlar heyecanlanman için yeterli değil mi? Kutuplarda İnecek Var’da ayrıca, kutup kâşiflerinin soğuk ısırması yüzünden parmaklarını kaybedişlerini, Eskimo evi yapımını ve buzlar altında kalmış tüm zenginlikleri bulabilirsin. Hepsi cidden şok edici!
Coğrafya hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı!
“İlham verici!” – Kraliyet Coğrafya Topluluğu
Heyet 2 Devletin Gizli Sırları
Abdülhamid Han'ın dünyayı saran muhteşem istihbaratının gerçek hikâyeleri… İstihbaratın pîri Kuşçubaşı Eşref ile Lawrence'ın amansız mücadelesi… Çok yakın tarihin sır perdeleri, perde arkası suikastler, mafya savaşları, istihbari çarpışmalar, Adnan Menderes ve Erbakan'ın hiç bilmediğiniz devletler var eden hamleleri, Derin aklın 40 yıllık diriliş planı, Yeşil’in hikâyesi, pkk, asala, fetö ve daha fazlası.
Bu kitap size Devlet babanın hikayesini anlatacak. Ve unutmayın sırrın sırrı da vardır. Bu kitap size sırrın sırrınıda anlatacak. Ve anlattıklarımızı anladıkça bildikleriniz sadece basit birer bilgi olarak kalacak.
Heyet Devletin Gizli Sahipleri
Bugüne kadar okuduklarınızı unutun…
16 Türk Devletini, yine 16 Türk Devletinin yıkması tesadüf müydü?
Aslında yıkılan bir devlet yoktu, sadece ismi değiştiren bir HEYET vardı.
Meta Han ‘dan bugüne kadar size anlatılmayan tarih, bu kitabın sayfaları arasında gizli.
Ve inanın sayfaları çevirdikçe şaşıracaksınız, bildiklerinizin sadece basit birer bilgi olduğunu göreceksiniz.
Gerçekleri öğrenmek için sadece ilk sayfayı okumanız yeterli.
İnanın bu kitabı elinizden bırakamayacaksınız!
Milli Mücadele Tarihi 1908 – 1923
Tarih alanında dünyanın tartışmasız en büyük isimlerinden biri olan Halil İnalcık’ın kaleminden Millî Mücadele Tarihi.
İnkılâp tarihini bir bütün olarak kavrayabilmek için 1908 yılındaki II. Meşrutiyet’in ilanından başlanması gerektiğini söyleyen İnalcık, ilk olarak 1908-1918 arasındaki belli başlı gelişmeleri kuşbakışı bir perspektifle ele alıyor. Bu çerçevede imparatorluğu kurtarmak için Osmanlılık ve Türkçülük akımlarının gelişimini, İttihat ve Terakki’nin iktidar sürecini, I. Dünya Savaşı’ndaki gelişmeleri ve savaş bitiminde memleketin işgaline giden aşamaları irdeliyor.
İzmir’in işgali ve sonrasında Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçişi ile başlayan süreç Türk Kurtuluş Savaşı’nın odağını oluşturmaktadır. Bu çerçevede İnalcık, millî iradenin hâkim olması için Erzurum ve Sivas kongreleri ile başlayan mücadelenin 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı ile ivme kazandığını ve sonrasında Doğu, Güneydoğu ve Batı Anadolu’da Mustafa Kemal liderliğindeki Türk ordusunun elde ettiği başarılar ile saltanatın kaldırılması ile neticelendiğini ortaya koyuyor. İnönü Muharebeleri, Sakarya Muharebesi ve Büyük Taarruz’dan başarılı bir netice elde eden Ankara Hükümeti’nin 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile siyasi olarak mevcudiyetini dünya kamuoyuna tescil ettirdiğini gösteriyor.
Millî Mücadele Tarihi, Halil İnalcık’ın kaleminden 1908-1923 yılları arasında millî iradenin hâkim kılınmasının aşamalarını ve Mustafa Kemal Atatürk’ün bu aşamalardaki etkin liderliğinin detaylı anlatımı.
Otağ Büyük Doğuş
Yıllardır birçok tarihçi yetiştiren, yaptığı televizyon programlarıyla ve yazdığı kitaplarla tarihi yediden yetmişe herkese sevdiren Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil'in kaleminden yepyeni bir seri: OTAĞ!
Osmanoğullarının bir cihan devletine dönüşme macerasını anlattığı KAYI serisiyle yüz binlere ulaşan Prof. Dr. Şimşirgil, tarih okunun yayını bu defa daha geriye çekiyor ve İslâmlaşma sonrası Türk tarihini, kurulan devletleri, tarihe yön veren hükümdarları anlatıyor. Herkesin anlayabileceği, akıcı bir üslupla kaleme alınmış OTAĞ serisinin ilk kitabı Büyük Doğuş Türkler ve İslâmiyet ile alakalı merak edilen pek çok meseleyi aydınlatıyor.
• Türkler, gerçekten Şaman mıydı?
• Peygamber Efendimiz’in Türklerle alakalı Hadis-i Şerifleri nelerdi?
• Tarihi değiştiren Talas Savaşı’nda neler yaşandı?
• Türkler, kılıç zoruyla mı Müslüman oldu?
• Türklerin Müslüman oluşunda tasavvuf erbabının rolü neydi?
• Türk ülkelerindeki sahabeler kimlerdi?
• Tarihteki ilk Müslüman Türk devleti hangisiydi?
• İlk Müslüman Türk hükümdarı kimdi?
• Ruslar Müslüman olmaktan neden vazgeçti?
Ahmet Şimşirgil’in OTAĞ -I- Büyük Doğuş kitabını okudukça, geçmiş yeniden yazılacak!
Padişahların Akıl Hocaları
Teşkilat’ın İki Silahşoru
Biri Meşrutiyet’in Silahşoru Dede Yakup Cemil
Diğeri Cumhuriyet’in Silahşoru Torun ‘’Yakup Cemil’’
“Soner Bey beni arıyormuşsunuz?”
Tanışmamız telefonda bu cümleyle başladı.
Tarih: 16 Haziran 1999.
“Tetiği çekene biz ‘Teğ-Men’ ya da ‘Çiftçi’ derdik. Bu şifreler
bize Teşkilatı Mahsusa’dan mirastı. Nasıl mı?
İki kompartıman çalıştık; 1-2-3 ve 4-5-6.
Ben 4’üm. Liege-Brüksel ve Rotterdam-Abnham hattı bizimdi.
Neler mi yaptık?
Operasyondan sonra ellerimizi kolonyalı mendillerle sildik...
Bunun eğitimini İzmir yakınlarında Amerikalılardan kalma bir
yerde aldım...”
İttihat ve Terakki’nin silahşoru Yakup Cemil’in kardeşi
Mehmed Hüsnü’nün torunuydu.
Sistemler, rejimler değişti; Teşkilat hep aynı kaldı.
Teşkilat’ın İki Silahşoru’nun 1903 yılında Pangaltı’da
başlayan 80 yıllık yazılmamış hikâyesi...
Türkiyenin Yakın Tarihi
"Osmanlı İmparatorluğu gürültüyle ve aniden ortadan kalktı. Büyük imparatorluklar artlarında üç-beş yıllık değil, yüz yıllık sancılar bırakır."
“İttihatçılar vatanseverdi, bu onların hem gücüydü hem de hatalarının bir nedeni.”
“Türkiye’de iktidar çevreleri Atatürk’ün büyük iddia ve heyecanını anlayamamıştır. Hâlâ da Türk akademi dünyası bu yolda topal adımlarla ilerlemektedir.”
"Türk toplumu yeryüzü tarihinin en büyük devrimini yaşayan yerkürenin devlerine karşı varlık mücadelesi vermiştir."
"6-7 Eylül olayları, Varlık Vergisi ile birlikte yakın tarihin en büyük sorun çıkaran iki tertibidir. Tertiplerin akışına sorumlular bile hâkim olamamıştır."
"Türkiye anayasaları boyuna yenileniyor. Yenilenmeyen politikanın örgütlenme biçimi ve eğitimidir."
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.