

Yaşlı Adam Ve Deniz – İhtiyar Balıkçı
₺320,00
Yaşlı Adam ve Deniz (İhtiyar Balıkçı), Ernest Hemingway’in ölümsüz eserlerinden biridir.
Yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream’e kapılmış olarak dev bir kılıçbalığıyla olan can yakıcı mücadelesini, son derece sade ve kuvvetli kelimelerle anlatır. Bu hikâyesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesaret, kayba karşı şahsi başarı temasını kendine has modern üslubuyla yeni baştan anıtlaştırmıştır.
Yayınevi |
Bilgi Yayınevi |
---|---|
Yazar |
Ernest Hemınway |
Baskı Yılı |
2016 |
18 adet stokta
Bilgi Yayınevi – Yaşlı Adam Ve Deniz – İhtiyar Balıkçı
/n
Yaşlı Adam ve Deniz (İhtiyar Balıkçı), Ernest Hemingway’in ölümsüz eserlerinden biridir.
Yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream’e kapılmış olarak dev bir kılıçbalığıyla olan can yakıcı mücadelesini, son derece sade ve kuvvetli kelimelerle anlatır. Bu hikâyesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesaret, kayba karşı şahsi başarı temasını kendine has modern üslubuyla yeni baştan anıtlaştırmıştır.
İlgili ürünler
Akıl Oyunları – Altın Kitaplar
Meslek hayatı çok kısa süren Nash otuz yıl şizofreninin pençesinde kıvrandıktan sonra mucizevi şekilde iyileşir ve Nobel Ödülü’yle onurlandırılır. Akıl Oyunları, otuz yaşında bir efsaneye dönüşen büyük dahi John Forbes Nash’in gözkamaştırıcı yükselişini, dünyadaki diğer matematikçilerin "olanaksız" diye niteledikleri bir dizi bugüne dek çözülmemiş problemleri çözerek matematik dünyasını büyülemesini sergiliyor. Duygusal bir öykü olarak Akıl Oyunları, matematik ilminin gizemli dünyası ile deliliğin trajedisini gözler önüne seriyor. Akıl Oyunları bir Rembrandt tablosunda olduğu gibi parlak ışık efektleriyle bezenmiş, çok iyi yazılmış, büyüleyici harika bir kitap...
Empati
Yaşamınızın kontrolü sizde değil!
Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz.
Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz.
Bu kitabı kapatabilirsiniz.
O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz.
Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz.
Ne isterseniz yapabilirsiniz.
Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz.
Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o
kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz.
Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar.
Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın.
Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.
Edebiyat, Bilim ve Felsefe Ruhunuza Akacak, Okudukça Bağlanacak, Bağlandıkça Okuyacaksınız...
Köprü Altındaki Aile
1959'da Newbery Onur Ödülü'ne layık görülen sıcacık bir aile öyküsü...
Armand, yokluk içinde yaşamayı öğrenmiş bir evsizdir. Hayatını dilenerek ve tuhaf işler yaparak kazanır. Üstelik bu dertsiz tasasız hayatından da epey memnundur. Neden olmasın ki? Bir kere hırsızları dert etmesine hiç gerek yoktur, çünkü bütün varı yoğu bir bebek arabasını ancak doldurur. Bütün Paris sokakları onun evi olduğundan kira ödemek gibi bir derdi de yoktur. Ailesi olmadığından kimseyi merak etmesi gerekmez. Kimseleri de istemez zaten. Hele de çocukları. O yerinde duramayan küçük çekirge kuşlarına hiç mi hiç tahammülü yoktur. Kalbini güzelce saklamazsa bu minik haylazların ne yapıp edip onu çalacağından korkar. Ama çocuk demek ev, iş, sorumluluk demektir; Armand ise macera arar. Onun için de ne zaman bir çocuk görse kalbinin üzerini kalın yün paltosuyla sıkı sıkı örter. Derken soğuk bir kış günü üç küçük çocuk girer hayatına. Anneleriyle birlikte sokaklarda kalmış üç evsiz çocuk. Ve Armand'un korktuğu başına gelir. Bu üç küçük çekirge kuşu onun o özenle sakladığı kalbini çalıverir. Ve o güne dek kimse için endişelenmemiş avare Armand ona sığınan bu biçare aileye kol kanat gerer.
Marifetler
Eğer savaşmazsan ele geçirilirsin, soyun sona erer. Marifetler bu işe yarar, verdiği güçler sayesinde.. insan arazisini koruyabilir, soyunu temiz tutabilir. Eğer kendini koruyamazsan, marifetini kaybedersin. Başka soylar bize baskın çıkar, sıradan insanlar.. Ovalıların hiç de tekin bulmadıkları dağlarda yaşayabilmek için herkesin bir marifetinin olması gerek. Elbette her marifetin bir bedeli var. Bedel ödendikçe bu böyle sürer gider. Marifetler babadan oğula, anadan kıza geçer. Ta ki birileri çıkıp bu töreyi kabullenmemeyi göze alana kadar. Hükmedemeyeceğinden korktuğu marifetini kullanmamak için gözlerini mühürleten Orrec ile marifetini "kötüye" kullanmayı reddeden özgür ruhlu Gry.. Babalarının oğlu, annelerinin kızı değil de kendi başlarına olmayı isteyen çocukların hikâyesini anlatıyor Le Guin bu kez.
Mülksüzler
"...Vermediğimiz şeyi alamazsınız,
kendinizi vermeniz gerekir.
Devrim'i satın alamazsınız.
Devrim'i yapamazsınız.
Devrim olabilirsiniz ancak.
Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiç bir yerde değildir."
Konuşmasını bitirirken, yaklaşan polis helikopterlerinin gürültüsü sesini boğmaya başladı.
"Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı.
"Odoculuk anarşizmdir.
Sağı solu bombalamak anlamında değil: kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. Aşırı sağın sosyal-Darwinist ekonomik özgürlükçülüğü de değil; düpedüz anarşizm: eski Taocu düşüncede öngörülen, Shelley ve Kropotkin'in, Goldmann ve Goodman'ın geliştirdiği biçimiyle.
Anarşizmin baş hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlaki ve ilkesel teması ise işbirliğidir (dayanışma, karşılıklı yardım)
Tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır."
Olasılıksız
Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi?
Siz hiç Loto’da büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar?
Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı?
Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mı yoksa geleceği mi görüyorsunuz?
Eğer siz de kontrolün kimde olduğunu merak ediyorsanız, ‘Olasılıksız’ tam size göre bir roman…
Troia Surlarının Ardında
Binlerce yıl öncenin Ege dünyasında karşılaşan iki genç kadın... Biri, ülkesi Sparta'yı, evini, hatta çocuğunu terk ederek, aşığı Paris'le birlikte Troia'ya kaçan ve dünyanın en güzel kadını olduğu söylenen, Helena. Diğeri, Batı Anadolu'nun en zengin kenti Troia'nın, olacakları önceden bilen, ama sözlerine inanılmayan yalnız prensesi, Kassandra. Ve onların gözünden, Yunanlar'la Troialılar arasında on yıl süren kanlı bir savaşın öyküsü. Yitirilen binlerce yiğidin, yok olan bir krallığın ve yazgılarına başkaldıran kadınların romanı.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.