

Hatıralar – Roger Garaudy
₺519,25 Orijinal fiyat: ₺519,25.₺331,50Şu andaki fiyat: ₺331,50.
Ben geçitlerden de geçtim, çıkmazları da yaşadım. İsterim ki, bunca mücadelenin, düşüşün ve yanlışın, umudun ve kardeşçe buluşmaların bana kazandırdıkları benimle gömülüp gitmesin.
Fikir ve eylem adamı olarak 20. yüzyıla adını yazdıran Garaudy, elinizdeki kitabı bu cümlelerle özetliyor.
Stalin’den Nasır’a, De Gaulle’den Fidel Castro’ya, Bachelard’dan Jean-Paul Sartre’a, Pablo Neruda’dan Picasso’ya nice ünlü devlet, düşünce ve sanat adamlarıyla görüşüp tartıştığı meseleleri okuyucularıyla paylaşıyor.
Yazar, yaşadıklarından hareketle kendisinin kim olduğunu ve ne için yaşadığını sorgularken; tespitleri, tahlilleri ve teklifleri ile geleceğin dünyasına da ışık tutuyor.
Güleryüzlü bir geleceğe özlem duyanların heyecanla okuyacakları çok önemli hatıralar ve gerçek anlamda bir temel eser…
Yayınevi |
Timaş Yayınları |
---|---|
Yazar |
Roger Garaudy |
Sayfa Sayısı |
456 |
Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
Baskı Yılı |
2019 |
Boyut |
"13 ,00" ,50 X 21 |
Cilt Tipi |
Karton Kapak |
1 adet stokta
Timaş Yayınları – Hatıralar – Roger Garaudy
/n
Ben geçitlerden de geçtim, çıkmazları da yaşadım. İsterim ki, bunca mücadelenin, düşüşün ve yanlışın, umudun ve kardeşçe buluşmaların bana kazandırdıkları benimle gömülüp gitmesin.
Fikir ve eylem adamı olarak 20. yüzyıla adını yazdıran Garaudy, elinizdeki kitabı bu cümlelerle özetliyor.
Stalin’den Nasır’a, De Gaulle’den Fidel Castro’ya, Bachelard’dan Jean-Paul Sartre’a, Pablo Neruda’dan Picasso’ya nice ünlü devlet, düşünce ve sanat adamlarıyla görüşüp tartıştığı meseleleri okuyucularıyla paylaşıyor.
Yazar, yaşadıklarından hareketle kendisinin kim olduğunu ve ne için yaşadığını sorgularken; tespitleri, tahlilleri ve teklifleri ile geleceğin dünyasına da ışık tutuyor.
Güleryüzlü bir geleceğe özlem duyanların heyecanla okuyacakları çok önemli hatıralar ve gerçek anlamda bir temel eser…
İlgili ürünler
Bozkırın Kağanlıkları
Hayatlarını sürdürebilmek için tarih boyunca yer değiştirmekten asla kaçınmamış olan Türkler, bozkır ikliminin sert koşullarıyla da mücadele edebilmişlerdir. Ormanlar, bozkırlar ve su boyları Türkler için yurt edinilecek yerler olmuştur. Eski Çin kaynakları ve arkeolojik verilere göre M.Ö. 3 binlerden itibaren tarih sahnesine çıkan Türkler, atlarını evcilleştirerek ve demir işleyerek nesilden nesile, iklimden iklime yok olmadan varlıklarını korumayı başarmışlardır.
Zorlu yaşam şartlarına rağmen Türkler uçsuz bucaksız bir coğrafya boyunca sayısız siyasi kuruluş ortaya çıkarmış, bu kuruluşlar gelişmiş, yükselmiş ve zamanı geldiğinde yıkılmıştır. Kadim Türk tarihinin eski devirlerine dair eşsiz çalışmalar ortaya koymuş olan Ahmet Taşağıl, bu kez İslam öncesi dönemdeki Orta Asya Türklerinde derin izler bırakmış Hunların, Tabgaçların, Gök Türklerin ve Uygurların kağanlıklarını anlatıyor. Kuruluşlarından itibaren devlet politikalarını, yaşam biçimlerini, kültür faaliyetlerini ve diğer siyasi yapılarla olan irtibatlarını izliyor. Türk tarihinin en önemli figürlerini değerlendiriyor, onların bilinmeyen taraflarını gün yüzüne çıkarıyor.
Orta Asya’nın doğusunda Moğolistan yaylalarında ve ağırlıklı olarak Ötüken bölgesinde yükselen dört büyük kağanlık, bozkırların derinliklerinde birbirinin devamı gibi aynı model üzerinde yükselmişlerdir. Hun ve Gök Türk devlet modelleri ile uygulamaları, Çin kaynaklarının da desteklediği gibi birbirinin devamı gibidirler. Aralarındaki farklılıklar ise hem tarihçilerin hem de tarih severlerin ilgisini yoğun biçimde çekmeye devam etmektedir. Kısacası bilge, savaşçı, korkusuz, sadık ve teşkilatçı Türklerin tarihine ilgi duyan herkes, onları bozkırların macera dolu sayfalarında bulmaktadır.
Bozkırın Kağanlıkları: Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar, bozkır Türklerini tüm gizemiyle meraklılarına sunuyor, sayfaların arasından nal sesleri duyuluyor…
Eğlenceli Bilgi 158 Kutuplarda İnecek Var!
Coğrafya gereksiz detaylardan kurtuldu! Coğrafya senin için tam bir eziyet mi? Karışık haritalardan, yaşlı kaya parçalarından ve yorucu sınavlardan bıkıp usandın mı? O zaman, tüm bu sıkıcı coğrafya derslerine elveda demenin tam zamanı… Çünkü şu anda, Kutuplarda İnecek Var kitabı ile buz gibi, bir o kadar da cesaret isteyen bir yolculuğa çıkmak üzeresin!
Sarsılacaksın! Görünen ucu, apartmanlardan bile yüksek olan buz dağlarını gördüğünde…
Kaçacaksın! Aç kutup ayıları kutup kampının etrafını sardığında…
Çığlık atacaksın! Kırılma tehlikesi olan buzul vadilerinin kenarında sarsıldığında…
Tüm bunlar heyecanlanman için yeterli değil mi? Kutuplarda İnecek Var’da ayrıca, kutup kâşiflerinin soğuk ısırması yüzünden parmaklarını kaybedişlerini, Eskimo evi yapımını ve buzlar altında kalmış tüm zenginlikleri bulabilirsin. Hepsi cidden şok edici!
Coğrafya hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı!
“İlham verici!” – Kraliyet Coğrafya Topluluğu
İkinci Yüzyılda Yeniden Atatürk
Bazı şeyler vardır ki bir kanunla, bir emirle, bir düdük çalarak düzeltilebilir. Ama bazı şeyler vardır ki, kanunla, emirle milletçe omuz omuza boğuştuğunuz halde düzelmezler.
Fesi atar şapkayı giyer; ama alnında fesin izi vardır.
Siz sarıkla gezmeyi yasaklarsınız, kimse sarıkla dolaşmaz. Ama bazı insanların başındaki görünmeyen sarıkları yok edemezsiniz. Çünkü onlar o zihniyetin içindedir. Zihniyet, binlerce yılın birikimidir. O birikimi bir anda yok edemezsiniz, boğuşursunuz onunla sadece. Yeni bir zihniyet, yeni bir ahlak yerleştirinceye kadar boğuşursunuz ve sonunda muvaffak olursunuz…
Boğuşuyoruz ve boğuşa boğuşa yeneceğiz. Önemli olan burasıdır. Yani, boğuşmaktan yorulmamak, umutsuzluğa düşmemektir. Milletler boğuşa boğuşa ilerlerler, yorulan, umutsuzluğa düşen yenilir. Biz inanıyoruz, inandığımız şey doğrudur, yenidir, ileridir. Öyleyse eskiyi, geriyi, işe yaramazı mutlaka yeneceğiz demektir. Çünkü bunun başka çaresi yoktur. Yaşamak kanunu budur.
Mustafa Kemal Atatürk
Memleket Mevzuları
Sultan Alparslan
Teşkilat’ın İki Silahşoru
Biri Meşrutiyet’in Silahşoru Dede Yakup Cemil
Diğeri Cumhuriyet’in Silahşoru Torun ‘’Yakup Cemil’’
“Soner Bey beni arıyormuşsunuz?”
Tanışmamız telefonda bu cümleyle başladı.
Tarih: 16 Haziran 1999.
“Tetiği çekene biz ‘Teğ-Men’ ya da ‘Çiftçi’ derdik. Bu şifreler
bize Teşkilatı Mahsusa’dan mirastı. Nasıl mı?
İki kompartıman çalıştık; 1-2-3 ve 4-5-6.
Ben 4’üm. Liege-Brüksel ve Rotterdam-Abnham hattı bizimdi.
Neler mi yaptık?
Operasyondan sonra ellerimizi kolonyalı mendillerle sildik...
Bunun eğitimini İzmir yakınlarında Amerikalılardan kalma bir
yerde aldım...”
İttihat ve Terakki’nin silahşoru Yakup Cemil’in kardeşi
Mehmed Hüsnü’nün torunuydu.
Sistemler, rejimler değişti; Teşkilat hep aynı kaldı.
Teşkilat’ın İki Silahşoru’nun 1903 yılında Pangaltı’da
başlayan 80 yıllık yazılmamış hikâyesi...
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.