Türk Töresi
₺170,00 Orijinal fiyat: ₺170,00.₺127,07Şu andaki fiyat: ₺127,07.
Ziya Gökalp ilk kez 1923 yılında yayımlanan kitabında, Türklerin töreyi ne şekilde tanımladığını, töre anlayışlarının nasıl şekillendiğini, töreyle ilgili bilgilerin hangi kaynaklarda ne ölçüde yer aldığını, kısacası Türk töresinin ne demek olduğunu araştırmaktadır.
Eserin “Başlangıç” kısmında “Töre Ne Demektir?”, “Türk Kendisini Başkalarından Nasıl Ayırıyordu?” gibi sorular sorarak bunlara cevap arayan Ziya Gökalp, öncelikle töre kelimesini, tarihî ve edebî kaynaklardaki takibini yaparak tanımlamıştır. Ziya Gökalp’a göre Türk töresi, eski Türklere atalarından kalan bütün kaidelerin toplamı demektir.
Bu yüzden Ziya Gökalp, Türk mitolojisinin ana karakterlerinden tutun da yirminci yüzyılda bile canlılığını hâlâ muhafaza eden kadim geleneklerimiz arasında bağlantılar kurarak, Türk töresini bütün yönleriyle ele almış ve oldukça sade bir dille okuyucuya sunmuştur.
| Yayınevi |
Ötüken Neşriyat |
|---|---|
| Yazar |
Ziya Gökalp |
1 adet stokta
Ötüken Neşriyat – Türk Töresi
/n
Ziya Gökalp ilk kez 1923 yılında yayımlanan kitabında, Türklerin töreyi ne şekilde tanımladığını, töre anlayışlarının nasıl şekillendiğini, töreyle ilgili bilgilerin hangi kaynaklarda ne ölçüde yer aldığını, kısacası Türk töresinin ne demek olduğunu araştırmaktadır.
Eserin “Başlangıç” kısmında “Töre Ne Demektir?”, “Türk Kendisini Başkalarından Nasıl Ayırıyordu?” gibi sorular sorarak bunlara cevap arayan Ziya Gökalp, öncelikle töre kelimesini, tarihî ve edebî kaynaklardaki takibini yaparak tanımlamıştır. Ziya Gökalp’a göre Türk töresi, eski Türklere atalarından kalan bütün kaidelerin toplamı demektir.
Bu yüzden Ziya Gökalp, Türk mitolojisinin ana karakterlerinden tutun da yirminci yüzyılda bile canlılığını hâlâ muhafaza eden kadim geleneklerimiz arasında bağlantılar kurarak, Türk töresini bütün yönleriyle ele almış ve oldukça sade bir dille okuyucuya sunmuştur.
İlgili ürünler
Ağlamıyorum Gözüme Eğitim Kaçtı
“Eğitim, çocuğumun, öğrencimin içindeki coşkuyu, yaratıcılığı, sevgiyi, dünyaya duyduğu ilgiyi öldürmesin; çünkü insan bir sayı, hayat da bir şık değil” diyen ebeveynler, öğretmenler ve hayata dair heyecanını hiç yitirmeyenler; bu kitap sizin için. Okuyun, hep birlikte değiştirelim.
“Sekiz yaşındaki bir çocuğun sabah uyanmamak umuduyla dua ederek yattığı bir ülke, hiçbirimizin hayali değil ama gerçek. Gece yatağa girerken gülümseyen, büyük hayallerini besleyerek nice umutlarla uykuya dalan çocukların hayaliyle ve bir şeyleri değiştirebilme inancıyla yazıyorum.
23 yıldır okulda olan biri olarak değişimin başladığı yerin okul değil, evlerimizin içi olduğunun farkındayım. Tam da bu nedenle sevgili anne ve babalar, bu kitap sizler için. Biliyorum ki bu ülkenin milyonlarca çocuğu örselenmiş olarak okula başlıyor, öğretmeninden gördüğü sevgi ile yüzünde güller açıyor; işte tam da bu nedenle sevgili öğretmenler, bu kitap aynı zamanda sizler için.
Bu coğrafyada kendimizden çok çocuklarımızı düşünüyor, onlar için en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Evde çocuklarımıza verdiğimiz zararın farkında olmadan, okulda alacakları eğitimle başarılı çocuk yetiştireceğimizi zannediyoruz. Okulun, çocuklarımızın hayatından çaldığının farkında olmadan koca bir yalana tutunuyor ve adına eğitim sistemi denen bu çarkın içinde çocuklarımızın umutlarının tüketilmesine müsaade ediyoruz.”
Aşık Veysel Halk Müziğinin Seyyar Radyosu
Bir Şiirden
Turgut Uyar’dan Eşsiz Bir Şiir İncelemesi Bir Şiirden
Bugün şiir üstüne bütün konuştuklarımız, edebiyatımızın geleneği, olanakları, sınırları içinde dönenir. Ancak olup bitmişler, yapılmışlar üstünde düşünüp yargılara varabiliriz. Bir takım verilerdir düşüncemizi yeden. Şiir üzerine, gerçekten yeni olan şiirle, yeni bir şeyler öğrenebiliriz ancak; şiir üzerine yazılanlarla değil.
Modern şiirimizin ustaları aynı zamanda şiiri düşünmüş, incelemiş ve denemelere konu etmişlerdir. Abdülhak Hâmit’ten Cemal Kırca’ya 21 şairden birer şiirle Türk şiirinin ufuklarını çizen bu eşsiz kitaba imza atan Turgut Uyar da, farklı bir yöntemle, bir çeşit şiir antolojisi ya da şiir tarihi ortaya koymuştur.
Bir Şiirden, 1983 yılında yayımlandığından bu yana şiirimiz üstüne yazılmış gözde kitaplardan biri olmuştur. Kitabın bu önemini, ayrıcalıklı yerini belirlemek ve yeniden gündeme gelmesini sağlamak amacıyla ayrı bir basımını yapma gereği duyduk.
Birer şiiri üstünden incelenen 21 şair şunlardır: Abdülhak Hâmit, Mehmet Emin Yurdakul, Yahya Kemal Beyatlı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Orhan Seyfi Orhon, Kemalettin Kâmi Kamu, Necip Fazıl Kısakürek, Nâzım Hikmet Ran, Ahmet Kutsi Tecer, Mümtaz Zeki Taşkın, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Muzaffer Tayyip, Rüştü Onur, Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Sabahattin Kudret Aksal, Cahit Külebi, Metin Eloğlu, Cemal Kırca.
Cehennemi Yaşadım – Zindandan Gelen Mektuplar
Terör örgütünün kaçırdığı asker ve polislerimiz zindanda neler yaşadı?
Evlatlarını kurtarmak isteyen aileler niçin dağ bayır dolaştı,kimlere ulaştı?
Terör zindanındakiler gönderdikleri ilk ve son mektuplarındaneler yazdılar?
Niçin sitem ettiler, devletten ve ailelerinden neler istediler?
Gara’daki vatandaşlarımızı kurtarma operasyonu nasıl hazırlandı?
Güneşi, rüzgârı, gündüzü niçin unuttular; altı yıl sonra öldürülme emrini kim verdi?
Zindanın yakalanan sözde gardiyanları ifadelerinde ne söylediler?
Terörist zindanlarında yapılan işkenceleri yaşayanlar nasıl anlattı?
Kurtarılan kaymakam, asker, polis ve korucubaşları bu kitap için neler anlattı?
Araştırmacı gazeteci-yazar Saygı Öztürk, Cehennemi Yaşadım’da kaçırılan asker ve polislerimizin şehit edildiği Gara zindanında yaşananların perde arkasını, kahramanların son dakikaya kadar direnişlerini, işkencelerden kurtulanların gerçek yaşamöyküsünü anlatıyor.
Divan-I Hikmet
Mesela
Geleneğin hikmetiyle günümüzün gerçeği “Mesela”da buluşuyor.
“Doğu kültürü sosyal hayatı hikayelerle harmanlamayı, kuşaktan kuşağa aktarırken büyük veya küçük hikayeler üzerinden ilerlemeyi sever. Bazen kulağımızdan kısa bir hikaye girer, zihnimize veya kalbimize yerleşir, benliğimiz ile özdeşlik kurarak bize bir ders verir. Modern zamanlar maalesef bu devamlılığı bozdu ve bizi o tür medeniyet taşıyıcı hikayeciklerden, mesellerden mahrum bıraktı.
Bu coğrafyanın ve medeniyetin bağrında özenerek ve göz nuru ile üretilen iğne oyaları maalesef ucuz pahaya feda edildi. Ve şimdi bazısını restore veya tamir etmeye, kimisinin imitasyonunu yapmaya, kimisini de inşa ve ibda usulüyle yeniden üretmeye mecburuz.”
Bu mecburiyete dikkat çeken İskender Pala, “Mesela” diye okumaya başlayacağımız doksan dokuz hikaye sunuyor bize. Her bir hikaye “mutlaka”larımız ile “keşke”lerimiz üzerine yeni bir bakış açısı getiriyor. Bazen bizi eski zamanlara götürüyor, bazen güncel sorunlara farklı bir gözle bakmamızı sağlıyor, en çok da çevremizi ve kendimizi tekrar tanımamıza kapı aralıyor. Usta kalemiyle geleneğin hikmetlerini ve günümüzün tecrübelerini güncel bir üslupta buluşturan Pala, okuyucularına eğlenceli ve yararlı bir okuma serüveni vadediyor.
Öyküyü Okumak
“Öykü yumuşak yumuşak okşamaz; başında ya da sonunda sarsar okuru. Bir tümceyle, bir ünlemle, bir sözcükle; kimi zaman susarak...”
Öykü nedir? Bir öykünün atmosferi, karakterleri, geçtiği zaman ve yer nasıl değerlendirilmelidir?
Öykücülüğümüzün temel direği sayılan usta kalemlerden genç yazarlara uzanan bir çizgide Feyza Hepçilingirler’in seçtiği 13 öykü ve incelemelerinin bulunduğu bu kitap, öyküye dair sorulara cevap arıyor. Öykü dilinin derinlerine dalıyor. Ele aldığı öyküleri didiklemeye, anlamaya ve anlatmaya çalışıyor.
Sırayla önce öyküyü ardından değerlendirmesini sunan Öyküyü Okumak okura kendi okuma pratiğini yazarın analizleriyle karşılaştırma imkânı veriyor.
Usta yazar ve eleştirmen Feyza Hepçilingirler, bildiğimiz, sevdiğimiz öykülere farklı bir pencereden bakarak okurla yazar arasındaki bağı derinleştiriyor, okumalarımıza yan yollar açıyor.
Türkçe Off
Türkçe “Off”un yazılışının üstünden çeyrek yüzyıla yakın zaman geçti. Ne yeni bir bilinç ışıltısı var ortalıkta ne kendine gelme, uyanma, silkinme... Gitgide batıyoruz. Üstelik dilimize bunca yabancılaşma, artık pek çok kişiyi irkiltmiyor bile. Yabancı sözcükleri sevgiyle bağrımıza basarken Türkçeyi yitiriyoruz.
Yeni bir Osmanlıcayı ilmek ilmek dokuyoruz. Osmanlı, dilinin Türkçeden ne kadar uzaklaştığını fark ettiğinde halkın konserve gibi, bozulmadan koruduğu Türkçeyi bulmuş ve ona dört elle sarılarak içine düştüğü açmazdan kurtulmaya çalışmıştı. Biz ne yapacağız? Türkçeyi bozulmadan koruyan o halk yok şimdi. Halkın dilini de kirlettik, yozlaştırdık. Televizyon ve internet, girdiği evlerde Türkçeyi bozmakla işe başladı. Yitirdiğimiz Türkçenin aslını biz nereden bulacağız?

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.