Bir Sosyopatın İtirafları
₺400,00 Orijinal fiyat: ₺400,00.₺330,00Şu andaki fiyat: ₺330,00.
Onlar otobüste, trende, vapurda hemen yanınızda oturuyorlar, sizinle aynı kaldırımda yürüyorlar, aynı marketten alışveriş yapıyorlar. Onlar sizin komşularınız, iş arkadaşlarınız ve belki de en yakınlarınız; aileniz…
Onlar, risk almanın anlamsız olduğu noktada en büyük riski almaktan kaçınmayan, asla pişmanlık duymayan, çekinmeden yalan söyleyebilen, başkalarının hak ve özgürlüklerini kolayca görmezden gelebilen kişiler.
Onlar, psikologların “antisosyal kişilik bozukluğu” dediği, bilimsel literatürde ise “başkalarının haklarını ısrarla görmezden gelme ve ihlal etme” olarak tanımlanan bir rahatsızlığa sahip, her gün karşılaştığınız ama göremediğiniz insanlar; yani sosyopatlar!
Bir Sosyopatın İtirafları, sizi bir sosyopatın zihninde yolculuğa çıkararak onun hayata dair tüm düşünce akışını yakından izlemenizi sağlayacak, size “normal” kavramının ne olduğunu sorgulatacak bir kitap.
“Sürükleyici ve önemli bir kitap… Açığa vuran… Eğlence treninde unutulmaz bir yolculuk…”
—New York Times
| Yayınevi |
Say Yayınları |
|---|---|
| Yazar |
M. E. Thomas |
| Sayfa Sayısı |
296 |
| Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
| Baskı Yılı |
2024 |
| Boyut |
"14 ,00 X 21 ,00" |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
1 adet stokta
Say Yayınları – Bir Sosyopatın İtirafları
Onlar otobüste, trende, vapurda hemen yanınızda oturuyorlar, sizinle aynı kaldırımda yürüyorlar, aynı marketten alışveriş yapıyorlar. Onlar sizin komşularınız, iş arkadaşlarınız ve belki de en yakınlarınız; aileniz…
Onlar, risk almanın anlamsız olduğu noktada en büyük riski almaktan kaçınmayan, asla pişmanlık duymayan, çekinmeden yalan söyleyebilen, başkalarının hak ve özgürlüklerini kolayca görmezden gelebilen kişiler.
Onlar, psikologların “antisosyal kişilik bozukluğu” dediği, bilimsel literatürde ise “başkalarının haklarını ısrarla görmezden gelme ve ihlal etme” olarak tanımlanan bir rahatsızlığa sahip, her gün karşılaştığınız ama göremediğiniz insanlar; yani sosyopatlar!
Bir Sosyopatın İtirafları, sizi bir sosyopatın zihninde yolculuğa çıkararak onun hayata dair tüm düşünce akışını yakından izlemenizi sağlayacak, size “normal” kavramının ne olduğunu sorgulatacak bir kitap.
“Sürükleyici ve önemli bir kitap… Açığa vuran… Eğlence treninde unutulmaz bir yolculuk…”
—New York Times
İlgili ürünler
Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural 7-14 Yaş
7-14 yaş kişiliğin şekillendiği dönemdir…
Çocuğun, var olduğu hali ile kendini ortaya koyabilmek için çaba harcadığı dönem…
Ondandır ki bu dönemde kız çocukları annesi gibi çanta ister...
Erkek çocukları babası gibi cüzdan…
Çocuğun bu dönemde ne yaşadığının farkındalığına erişmiş yetişkinler, onun kendini var olduğu hali ile ortaya koymasından keyif alır, kişilik gelişim sürecine eşlik ederler…
Kişilik gelişimi farkındalığı olmayan yetişkinler ise çocuğu “adam etmek için” kırar, incitir, baskılar… yaşına uygun olmayan beklentilerle onun çocuksu coşkusunu hayal kırıklıkları ile tüketir…
Böylesi önemli bir döneme bir de çocuğun okulu, öğretmeni, ödevi, arkadaş ilişkileri eklendiğinde ebeveynlerin problem çözme becerilerini artırmaları bir zorunluluk haline gelir…
Pedagog Dr. Adem Güneş, “okul çağı çocuğu” da diyebileceğimiz 7-14 yaş dönemi çocuğuyla ilgili temel özellikleri kısa ve net bilgilerle bir kitapta topladı…
Uzun okumalara fırsat bulamayan…
Kısa ve öz bilgilerle bu dönemin farkındalığını kazanmak isteyen yetişkinler için 7-14 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural bir ilke kitabı niteliğinde…
Hayır Demeyi Bilmek
Psikolog Marie Haddou bu yapıtında (aile ortamında, işte, arkadaşlar arasında ve aşk ilişkilerinde) yaşanmış gündelik olaylardan örnekler sergileyerek çoğu insan için bir karabasana dönüşen `hayır` demenin zorluklarını ele alıyor ve bu hastalıktan kurtulmanın bir reçetesini çıkararak gönül rahatlığıyla dile getirilen bir `evet`in psikolojik ve toplumsal önemine değiniyor. ...
İçimdeki Rehber
Çok eski zamanlarda tanrılar, bilgelik hazinesini insanoğluna armağan etmeye karar vermişler. Bu hazineye kolayca sahip olmak değerini düşüreceğinden, onu saklayalım demişler. Biri demiş ki: "Onu en yüksek dağa koyalım", diğeri: "Okyanusların en derinine", bir diğeri de: "Uzak yıldızlara koyalım"...
Düşünmüşler taşınmışlar ve insanoğlunun bunlara zamanla kolayca ulaşacağına karar vermişler. Sonra içlerinden biri: "Gelin bu hazineyi insanın içine koyalım. Çünkü o, bilgeliği asla kendi içinde aramayacaktır"demiş.
Sevgiyi, anlayışı hoşgörüyü, kabullenmeyi hep başkalarının gözlerinde arıyor ve mutsuzluğa mahkum, ömrümüzü tüketiyoruz. Sanıyoruz ki olaylar, insanlar, sahip olduklarımız ya da olmadıklarımız mutsuzluğumuzun kaynağı.
Eğer kendi içimize bakarsak İçimizdeki Rehber'in önce kısık, sonra giderek yükselen sesini duyabiliriz. O bize, aranılanın arayan olduğunu söyleyecektir.
"Küçük adamın aradığı başkasında, büyük adamın aradığı kendinde bulunur."
- Konfüçyüs
İnsan Tabiatını Tanıma
Alfred Adler, büyük yankı uyandırmış bu kitabında, can alıcı bir soruna parmak basmıştır: insan kişiliğinin gelişmesinde aşağılık duygusunun ve bu duyguyu gidermek için gösterilen çabaların önemi. Aşağılık duygusuna kapılan çocuk, belli bir davranış kalıbını benimsemekte ve bu davranış kalıbı onun bütün kişiliğine biçim vermektedir. Böylece, toplum içerisinde hem kendilerine hem de çevrelerine zarar veren ve toplumun uyumlu bir şekilde işlemesini engelleyen bazı insanlar çıkmaktadır ortaya. Bu gibi kimselerle karşılaşınca onlara kızarız, alınırız, güceniriz. Oysa bu öfkelerin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü kendi içimize bakmayı biliyorsak bu sinirlendirici özelliklerin en azından kısmen bizde de bulunduğunu görmezlikten gelemeyiz. Sorunlar, temeldeki psikolojik gerçeklerden kaynaklanmaktadır. Toplumda uyumlu bir evliliğin, mutlu bir aile hayatının, huzurlu bir iş çevresinin, sürekli bir arkadaşlığın, sağlam bir dostluğun bu derece az olması, büyük ölçüde, bu psikolojik gerçekleri bilmemekten ileri gelmektedir. Alfred Adler’in önemi de, işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. Alfred Adler (1870-1937) çağımızın en önde gelen psikologlarından biridir. Meslek hayatının ilk yıllarını Viyana'da geçirmiş ve 1910 yılına kadar Sigmund Freud'la birlikte çalışmıştır. 1910-11 yıllarında Freud çevresindeki gruptan ayrılıp bazı noktalarda tamamen farklı yeni bir sistem ortaya atmıştır. Bireysel Psikoloji adını verdiği isteminin kamuoyuna yaymak için Avrupa ve ABD'nin birçok kentinde sosyal hizmet görevlilerine, öğretmenlere doktorlara ve halka konferanslar veren Adler, "çocuk yönetimi" klinikleri de kurmuştur. Herkesin anlayabileceği sade ve açık bir üslupla kaleme alınmış, birçok dile çevrilmiş ve tekrar tekrar basılmış eserleriyle çağımızın en çok okunan psikologlarından olan Alfred Adler'in yayımlanmış kitaplarından bazıları şunlardır. The Neurotic Constiution (1917); Study of Organ İnferiorty and İts Psychical Compensation (1917); Practise and Theory of individual Psychology (1927); Problems of Neurosis (1929); The Science of Living (1929); The Pattern of Life (1930); Social İnterest (1939).
Köy Enstitüleri Ve Ötesi
Değeri dış ülkelerce de kabul edilmiş ve yapıtları birçok yabancı dile çevrilmiş olan seçkin eğitimci Mahmut Makal güçlü yazarlığını da bu alana adamış bir savaşçıdır. Bilirsiniz, köy‘den ilk tabloları sergileyerek acı gerçeklerin ürpertisini, ülke sorunlarına yabancı her alanın aydınlarına duyuran odur. Ve daha o zaman çarpıcı anlatım gücüyle, özgün biçimiyle usta bir yazıneri olduğunu da ortaya koymuştur. Kimin ve neyin yazarı olduğunun bilincinde, kişiliğini oluştururken yaman bir toplumbilimciliği de ekledi bu oluşuma. Bilimin soyutundan eğitim ve uygulamanın somutuna geçerken karanlığın üstüne yürüyüp yığınlara ışık olmayı başaran yazarın, bu yapıtında dikkati çeken özelliklerden biri de Köy Enstitüleri‘ndeki "iş eğitimi" uygulamasının köy yaşamında meyvelerini verdiğini örneklemesidir. Enstitü çıkışlı öğretmenlerin köyün tarımsal, eğitsel ve toplumsal yaşamında görülen yeniliklerdeki başarıları bugün artık somut olarak ortadadır. Makal bu yapıtında Köy Enstitüleri‘nde uygulanan çağcıl eğitimi ayrıntılarıyla anlatırken, Enstitüler kapatıldıktan sonra uygulanmaya başlanan çağdışı eğitime de ışık tutmaktadır... -Sami Karaören
Modern Mahrem
Modernliği, ekonomik gelişme, siyasal iktidar biçimleri, kentleşme gibi sosyo-politik olgularla algılamaya alışkınız. Türk deneyimi ise modernizmin özel yaşamlar, mahrem alan üzerindeki dönüştürücü gücünü göstermesi bakımından emsalsizdir. Bu bağlamda "Modern Mahrem" Türk modernleşmesi tarihine, mahrem cephesinden bakmaktadır. Bu kitaptaki alternatif okuma, modernizm ve kadın-erkek ilişkileri arasındaki "kara kıtayı" gün ışığına çıkarmayı amaçlamaktadır.
Terapi
İnsanın insanı pek az dinler hale geldiği bir dünyada, psikoterapi, eşsiz bir insani karşılaşma imkânı sunar. Terapi odası, zamanımızda, pek çok kişinin gerçekten işitildiği tek yer haline gelmiştir. Peki, terapi odası değer-bağımsız bir alan mıdır, yoksa bütün kuramlar gibi modern terapi kuramlarının da berisinde bir kültür ve ideoloji saklamakta mıdır? Terapi: Kültürel bir Eleştiri adlı bu kitabında Prof. Dr. Kemal Sayar, bir şifa yönteminin kültürel çözümlemesini yapıyor. Zamanımız ‘psikolojik insan‘ın yükselişine ve ‘terapi kültürü‘nün yaygınlaşmasına tanıklık ediyor. İnsanlar kendilerini, modern çağda giderek daha fazla terapi diliyle ifade ediyor. Modern terapiler, bireyselleşme ve özgürlüğe vurgu yaparken, insanı toplumsal ve kültürel bağlamından uzaklaştırıyor mu? Modern terapiler eliyle yalnızlaşma, katı bireycilik, yabancılaşma veya narsisizm gibi modernliğe mahsus bazı ‘hastalıklar‘ çoğaltılıyor mu? Terapi, kimileyin çözümünü hedeflediği sorunları, kendi eliyle üretebilir mi? Elinizde tuttuğunuz kitap, hem bir modern çağ eleştirisi sunuyor, hem de bu sorulara cevap arıyor. Terapi: Kültürel Bir Eleştiri, psikoterapinin kendi içinden yükselen bir ses, bir eleştiri. Bireyi iyileştirmeye çalışırken, kendi içindeki açmazlara bakmayı başaramayan terapi yöntemlerine içeriden bir bakış. Prof. Dr. Kemal Sayar, insanın "kendisini tavaf eden hacı" olduğu bir zamanda, mesleki birikimini bir ayna misali psikoterapi kuramlarının üzerine tutuyor. İnsanın ilişki arayan bir varlık olduğunu söyleyerek, psikoterapi kuramlarındaki esaslı paradigma değişimine dikkatimizi çekiyor. Gündelik hayatı ve politikayı terapi odasının dışında bırakmayan, kültürel ve sosyal bağlama dikkat kesilen, ötekinin yüzünü bir çağrı olarak önemseyen, şiirsel ilhamlara açık bir psikoterapi öneriyor. ‘Çağın terapi odası‘nda kafası karışmış herkes için, yeni sorular sorduracak, insanı farklı ve derinlikli bir bakış açısıyla kavramamızı sağlayacak bir kitap. Şifa niyetine.
Yaşama Sanatı
Çağdaş psikolojinin en önemli isimlerinden biri olan Adler, kurucusu olduğu “bireysel psikoloji”nin temel ilkelerini açık seçik dile getirdiği bu kitabında yaşamın amacı, aşağılık kompleksi, üstünlük eğilimi, yaşam üslubu, sağduyu eksikliği gibi neredeyse adıyla özdeş kavramları irdeliyor; çocukların okul eğitimi, evlilik, özgürlük, toplumsal koşullardan kaynaklanan erkek ve kadın farklılığını somut örneklerle inceliyor.
“Adler’in psikolojik sistemi, psikoloji tarihinde ilk defa, bugün ‘toplumbilim’ diye tanımladığımız yöne dönük bir sistem olarak ortaya çıkmıştır.”
Gardner Murphy
“Demokrasi, eşitlik, davranışlar ve işbirliği kavramları Freud’un yazılarında hiç ele alınmamıştır. Buna karşılık Adler, ahlaken geçerli ya da ‘zihnen sağlıklı’ insan ilişkileri konusundaki fikirlerini rahatlıkla ortaya sermiş biridir. Bunlar büyük ölçüde ‘toplumsal ilgi’ ve işbirliği eğilimiyle karakterize edilmektedir. Adler değerlerin rolü konusunda zamanından çok daha ileridir. Bu yüzyılın başında, cinsel davranışları incelemek bile büyük kabahat sayılıyordu. Ahlaki davranışların bilimsel incelemesini yapmak ise tümüyle olanak dışıydı.”
Thomas Szasz

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.