Türk – Yunan Sorunları
₺260,00 Orijinal fiyat: ₺260,00.₺214,50Şu andaki fiyat: ₺214,50.
“Türk-Yunan ilişkilerinin seyrini ABD, NATO ve Avrupa’dan ayrı tutmak mümkün olmamakla birlikte, Yunanistan’ın bağımsızlığını kazandığı 1829 yılından itibaren 2024 yılına kadar geçen 195 yıl içinde, her iki devlet arasındaki sorunlarda, bazı ülkelerin siyasi tercihlerini gerek ulusal çıkarları, gerekse eski Yunan medeniyetine duyulan hayranlık ve dinsel nedenler ile Yunanistan lehine kullandığı görülmektedir. AK parti iktidarının son yıllardaki dış politika tercih ve önceliklerinin de etkisiyle birlikte, ABD ile Fransa ile İngiltere gibi bir kısım Avrupa Birliği ülkeleri ve Ayrıca İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi Ortadoğu devletlerinin Yunanistan’ı cesaretlendirici tutum ve davranışları neticesinde, yenilerinin eklenmesi beklenen mevcut sorunların kısa süre içerisinde çözümlenmeyeceği değerlendirilmektedir.”
| Yayınevi |
Kırmızı Kedi Yayınevi |
|---|---|
| Yazar |
Ali Demir |
| Sayfa Sayısı |
288 |
| Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
| Baskı Yılı |
2024 |
| Boyut |
"13 ,00" ,70 X 23 |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
18 adet stokta
Kırmızı Kedi Yayınevi – Türk – Yunan Sorunları
/n
“Türk-Yunan ilişkilerinin seyrini ABD, NATO ve Avrupa’dan ayrı tutmak mümkün olmamakla birlikte, Yunanistan’ın bağımsızlığını kazandığı 1829 yılından itibaren 2024 yılına kadar geçen 195 yıl içinde, her iki devlet arasındaki sorunlarda, bazı ülkelerin siyasi tercihlerini gerek ulusal çıkarları, gerekse eski Yunan medeniyetine duyulan hayranlık ve dinsel nedenler ile Yunanistan lehine kullandığı görülmektedir. AK parti iktidarının son yıllardaki dış politika tercih ve önceliklerinin de etkisiyle birlikte, ABD ile Fransa ile İngiltere gibi bir kısım Avrupa Birliği ülkeleri ve Ayrıca İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi Ortadoğu devletlerinin Yunanistan’ı cesaretlendirici tutum ve davranışları neticesinde, yenilerinin eklenmesi beklenen mevcut sorunların kısa süre içerisinde çözümlenmeyeceği değerlendirilmektedir.”
İlgili ürünler
Baronlar Savaşı
Bu kitap bir roman ya da kurtlar vadisinde geçen bir dizi senaryosu değil. Her sayfası resmî belgelerdeki iddialara dayanıyor ve yeraltı dünyasının gerçeklerini ortaya koyuyor.
‘Narcos Türkiye’ ile tanışın:
Uyuşturucu baronları…
Devasa malikanelere sığmayan servetler…
Milyarlarca dolarlık zehir piyasası…
Eroin dolu gemiler…
Profesyonel tetikçiler…
Kanlı bir savaş…
İstanbul’dan Dubai’ye, İran’dan Kanada’ya uzanan suikastlar zinciri...
Diplomat görünümlü ajanlar…
Kirli polisler…
Siyasi bağlantılar…
Büyük rüşvetler…
Ve devlet içinde derin bataklık…
Ve skandallar…
Hiç duyulmamış skandallar…
Heyet 5
Bordo bereliler, istihbaratçılar ve daha fazlası. Beklenen kitap nihayet sizlerle. Bordo berelilerin ve istihbaratçıların eğitiminden operasyon alanlarına kadar uzanan bir serüven. Bir yandan devletin sigortası olan bu askerlerin hikâyesini öğrenirken diğer yandan devletin sır küpü olan istihbaratçıların izini süreceksiniz. Siyah sancağın gizeminden derin devletin geçmişte yaptığı ve yapacağı operasyonların şifrelerine, birçok devlet adamının bağlı bulunduğu Asuri Tarikatı`ndan MİT ile çalışmış ünlü isimlerin operasyonlarına kadar uzanan bir eser. İlk kitapta da dediğimiz gibi; anlattıklarımızı anladıkça bildikleriniz sadece basit birer bilgi olarak kalacak. Bunun için ilk sayfayı açmanız yeterli. Artık yazdıklarımız okuyuculara emanettir.
İyi Günler Bay Başkan – Körfez Savaşı’nda Özal – Bush Görüşmeleri
Özal: George, Tarık Aziz’in, Amerika’nın küçük düşeceğini söylediğini hatırlıyorum. Siz de hatırladınız mı? Bush: Evet, haklısınız. Asıl küçük düşen o olacak ama bunu söyletmek zorundayız. Özal: Evet, evet. Haysiyetleri kırılmalı, özellikle de Saddam Hüseyin’in. Bush: Okey, Turgut. Bakın, sizinle konuşmak yine harikaydı ve sizin sadakatle yanımızda duruşunuzdan dolayı çok müteşekkirim. Özal: Sizi tamamıyla destekliyoruz, endişe etmeyin. Saddam Hüseyin’in, 1990 Ağustos’unda Kuveyt’i işgalinden sonra Beyaz Saray’la Çankaya Köşkü arasında alışılmadık bir telefon trafiği başlamıştı. George Bush ve Turgut Özal, gece geç saatlere taşınan konuşmalar yapıyor, bilgi alışverişinde bulunuyorlardı. Krizi Türkiye’yi uluslararası ilişkiler alanında etkili bir aktör haline getirmek için fırsat bilen Özal, Bush’u Saddam Hüseyin’i devirmeye ikna etmeye çalışıyordu. İlk kez bu kitapla ortaya çıkan bilgiler, iki devlet adamının Körfez krizi ve sonrasındaki yüz yüze görüşmeleri ve telefon konuşmalarıyla Türkiye-ABD ilişkilerinin görünmeyen yüzünü olduğu kadar, o dönem Türkiye’deki siyasi çekişmeleri ve bunların dış politikaya yansımalarını da çarpıcı ayrıntılarla gözler önüne seriyor, uluslararası aktörlerin karakterlerini, psikolojilerini anlamamıza yardımcı oluyor.
Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
“Ortadoğu geçmiş zamanla yazılamaz, şimdiki zamanda yazılmaktadır.”
Türkiye’nin dört Cumhurbaşkanı Filistin Cephesi’nde çarpıştı, ikisi İngilizlerin Mısır’daki esir kampında kaldı. Hepsi Kurtuluş Savaşı’nda ön saflardaydı.
Türkiye’nin üç Cumhurbaşkanı, zamanında Sovyetler Birliği olan Rusya’ya karşı İsrail ve İran’la kurulan gizli istihbarat işbirliği anlaşmasında görev almıştı. Uygarlıkların ve savaşların beşiği Ortadoğu’da rüzgârların ve ittifakların ne kadar çabuk yön değiştirdiğini biliyorlardı.
Nitekim Türkiye’nin NATO müttefiki ABD’nin bir başkanı, PKK liderinin yakalanıp hapsedilmesine yardımcı olurken, bir başkasının PKK’nın Suriye koluyla askeri işbirliğine gittiğine tanık olduk.
Kitapta “Başka bir Suriye siyaseti mümkün müydü?” sorusuna yanıt ararken, Gazze faciasıyla dünyanın vicdanını kanatan İsrail-Filistin çatışmasını ya da Kürt milliyetçiliğini mercek altına alırken, bütün bunların bir asır önce yarım kalmış hesaplardan ayrı düşünülemeyeceğine tanık olacaksınız. Siyasal İslamcılığı uluslararası ilişkilerde kullanma fikrinin İngiliz icadı olmayıp onların başka bir müttefikimizden kopya çekip geliştirdiğine de…
Düşünün ki “Ortadoğu” ifadesi bile bizlere, bölgemizin halklarına ait değil: Nerenin ortası, nereye göre doğu, değil mi? Kitapta bulacaksınız.
Coğrafyamızda yüzlerce kez tekerrür eden tarih elbette geçmiş zamanla anlatılamaz, her gün haberlerde yazılmaya devam ediyor.
Metastaz 2 Cendere
"Okuduğumuz kitap bir yumruk gibi tepemize inip bizi uyandırmadıktan sonra neye yarar?”
Franz Kafka
• CHP’li Belediye Başkanları İmamoğlu ve Çerçioğlu için yapılan ahlaksız teklifin arkasında hangi AKP’li Bakan vardı?
• Pelikancılar AKP içinde hangi operasyonları yaptı ve kimleri fişledi?
• Yargının arka odalarında hangi ses kayıtları dolaşıyor?
• Holding patronu cinayetinin üstü hangi yollarla kapatılmak istendi?
• Hakimler ve savcılar gizlenen skandalları ilk kez nasıl anlattı?
• Adliyeye getirilen ve içinde 260 bin dolar olan çantanın sırrı neydi?
• Nurcular devlet içinde nasıl bir ağ kurdu?
• Yargıdaki Pelikan-Hakyol mücadelesinin perde arkasında ne vardı?
• FETÖ borsasının belgesinde neler yazıyordu?
• AKP’li bakanlar arasındaki kavganın bilinmeyen nedeni ne?
• Diyanet’in gizli tarikatlar raporu nasıl sızdı?
• Öldürülen AKP yöneticisinin eşi sessizliğini bozup neler anlattı?
• 15 Temmuz raporu aslında neden basılmadı?
• Kartal İmam Hatip mezunu olmak devlette hangi kapıları açıyor?
• Erdoğan’ın yakınını hayata döndüren ismin başına neler geldi?
Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan, devlette yaratılan çürümeyi ve herkesin hissettiği cendereyi belgeliyor. “Metastaz 2: Cendere” çarpıcı bir gazetecilik araştırması olarak tarihe geçecek.
Panzehir
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığına panzehir
“Yalanlardan arındırılmış Atatürk ve Cumhuriyet gerçeği”
“Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkar edenler ve beni lanetleyenler çıkabilir. Hatta bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki bu fikirler Hint’ten, Mısır’dan döner dolaşır, gene gelir feyizli neticeleri kalpleri doldurur.”
- Mustafa Kemal Atatürk, 1937
İşte Panzehir’de Atatürk’ün fikirlerini inkar edenlerin, onu unutturmak isteyenlerin, onu lanetleyenlerin yalanlarına, çarpıtmalarına ve iftiralarına tamamen belgelere dayalı olarak bilimsel cevaplar verilmiştir.
“Atatürk düşmanı, yobaz-liboş takımının yalanlarına tarihçi-yazar Sinan Meydan, tokat gibi cevaplar veriyor.”
- Uğur Dündar, Sözcü 3 Haziran 2015
Vali Bey
İlkesi: Hak, hukuk, adalet, vicdan ve tasarruf
Okul, tebeşir, tahta bilmedikleri köyde o gün köy bekçisi neyin müjdesini veriyordu?
Ünlü bir karikatüristken niçin Yozgat’ın Sarıkaya ilçesine yerleşti?
Yoğun bakım odasında niçin ihale pazarlığına girişti?
İçişleri Bakanlığı’nda valiler toplantısına neden alınmadı?
Tüm doktorlara gönderdiği mektupta neler istedi, sonunda neler oldu?
Makam otomobiline niçin binmiyor, yolculuklarını niçin otobüsle yapıyordu?
Polis minibüste kimlik kontrolü yaparken validen niçin şüphelendi?
“Niğde’de yiyecek ekmeğimiz bu kadarmış” deyince neler oldu?
On yılda yapılacak işi, on kuruş harcamadan nasıl bir yılda bitirdi?
O, niçin bolluk içindeyken kıtlık içinde gibi yaşamayı seviyordu?
“Tutumlu vali” geliştirdiği modelle nasıl işsizliği bitirdi ve modeli örnek oldu?
Bu soruların cevapları Türkiye’nin “efsane vali”si Refik Arslan Öztürk’ün yaşamında gizli.
Yozgat’ın Akbucak köyünde doğdu, hukuk fakültesini bitirdi; karikatüristlik, kaymakamlık yaptı. Bilecik, Niğde, Erzincan ve Manisa valiliklerinde bulundu. Her yerde halkla iç içe, halkın içinde oldu. Hep tasarruf ve kalkınmayı savundu, kendini eğitim ve çağdaşlaşmaya adadı. Bugün Refik Arslan Öztürk adı görev yaptığı illerdeki tarihi yerlerde, sanayi tesislerinde, bürokraside yarattığı ekolde ve hizmet verdiği binlerce insanın gönlünde yaşıyor.
Onu birlikte çalıştığı insanlardan dinleyelim.

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.