

Satranç – Can Yayınları
₺240,50 Orijinal fiyat: ₺240,50.₺71,40Şu andaki fiyat: ₺71,40.
Rastlantı sonucu eline geçirdiği kitapla satrancın incelilerini öğrenerek bu oyunu bir tutkuya dönüştüren ve giderek bu tutkusu yüzünden beyin hummasında yakalanan Dr. B’nin öyküsüdür. görünüşte satranç Ama derinlerde bir veda mektubudur aslında.
Stefan Zweig’in Brezilya’da sürgündeyken yazdığı ve Şubat 1942’deki intiharından birkaç ay önce tamamladığı Satranç, Avrupa kültürünün nasyonal sosyalist tehlike altında yok oluşuna işaret eder. Avrupa kültürüne elveda derken yaşama da veda etmeyi seçen Zweig’in son yapıtı Satranç, gerilimli kurgusu ve kahramanın ruhsal gelgitlerinin işlendiği dokusuyla, kısa ama her bakımdan etkileyici olağanüstü bir uzun öyküdür.
Yayınevi |
Can Yayınları |
---|---|
Yazar |
Stefan Zweig |
Sayfa Sayısı |
71 |
Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
Baskı Yılı |
2017 |
Boyut |
"12 ,50 X 19 ,50" |
5 adet stokta
Can Yayınları – Satranç – Can Yayınları
/n
Rastlantı sonucu eline geçirdiği kitapla satrancın incelilerini öğrenerek bu oyunu bir tutkuya dönüştüren ve giderek bu tutkusu yüzünden beyin hummasında yakalanan Dr. B’nin öyküsüdür. görünüşte satranç Ama derinlerde bir veda mektubudur aslında.
Stefan Zweig’in Brezilya’da sürgündeyken yazdığı ve Şubat 1942’deki intiharından birkaç ay önce tamamladığı Satranç, Avrupa kültürünün nasyonal sosyalist tehlike altında yok oluşuna işaret eder. Avrupa kültürüne elveda derken yaşama da veda etmeyi seçen Zweig’in son yapıtı Satranç, gerilimli kurgusu ve kahramanın ruhsal gelgitlerinin işlendiği dokusuyla, kısa ama her bakımdan etkileyici olağanüstü bir uzun öyküdür.
İlgili ürünler
Amerika – Modern Klasikler 81
Kafka’nın arkadaşı Max Brod tarafından yayıma hazırlanan ve ölümünden üç yıl sonra, 1927’de yayımlanan ilk romanı Amerika, sonraki yapıtlarına nazaran daha akıcı anlatısıyla, daha fazla umut ve mizahi unsur barındırmasıyla dikkat çeker. Yeniyetme bir göçmenin, henüz on altı yaşındaki Karl Rossmann’ın şaşkın bakışından yansıyan Amerika, rastlantıların da önemli rol oynadığı ultramodern bir medeniyet olarak dehşetengiz bir büyülenmeyle gözlerimizin önüne serilir. Gökdelenleriyle, makineleriyle, büyük servet ve aşırı yoksulluk arasındaki tezatla, dev binaların karşısında cüceleşen insanın ister istemez müthiş bir verimlilik talebine maruz kaldığı bir Amerika’dır bu aynı zamanda.
Yazarın hayatı boyunca hiç gitmediği, bütünüyle hayal ürünü olan bu Amerika, kültürel mitlerle tanımlanan bir düş ülkesidir. New York limanına girerken Karl’ı karşılayan Özgürlük Heykeli’nin elinde meşale yerine kılıç tutması, bu ülkede disiplin ve şiddetin hüküm sürdüğüne dair bir uyarıdır. Karl’ın zamanında beş parasız bu ülkeye göç eden, ancak milyoner bir senatör olarak karşısına çıkan dayısı da, sıfırdan başlayıp servete kavuşma mitinin cisimleşmiş halidir adeta.
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat – Modern Klasikler 52
Zweig bu novellası’nda bir kadının yaşamını bütünüyle değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatırken, insanda içkin saplantıların ve dayanılmaz arzuların sınırlarında gezinir. Özgürce ve tutkuyla içgüdülerinin peşine takılan bir kadının bu kısa ve yoğun hikayesi, kadın kalbinin sırlarına ermiş ustanın kaleminde olağanüstü bir anlatıya dönüşür. Yapıtı için mekân olarak muhteşem atmosferiyle Fransız Riviera’sını seçen Zweig, 1920’li yılların sonlarında Avrupa’nın “kibar” tabakasının ikiyüzlü ahlak anlayışına yönelik eleştirel tavrıyla dikkat çeker.
Dönüşüm – Modern Klasikler 26
İlk kez 1915’te “Die Weissen Blaetter” adlı aylık dergide yayımlanan Dönüşüm, Kafka’nın en uzun ve en tanınmış öyküsüdür ve yayımlanmasının üzerinden nerdeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır.
17 Ekim 1912’de Felice Bauer’e gönderdiği mektupta Kafka Amerika romanı üzerinde çalıştığını, ilerleyemediğini görünce sıkıldığını ve yataktan kalkamaz hale geldiğini, bu nedenle bir öykü yazarak ara vermek istediğini yazar. Dönüşüm işte böyle ortaya çıkar.
Kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa’nın uykusundan kocaman bir böceğe dönüşerek uyanmasıyla başlayan Dönüşüm, giderek gerçeklikle kurmacanın sınırlarını zorlayan müthiş bir anlatıma dönüşür.
Ecce Homo – Kişi Nasıl Olduğu Kimse Olur – Hasan Ali Yücel Klasikleri 117
Friedrich Wilhelm Nietzsche (1844-1900): Geleneksel din, ahlak ve felsefe anlayışlarını kendine özgü yoğun ve çarpıcı bir dille eleştiren en etkili çağdaş felsefecilerdendir. Bonn Üniversitesi’nde teoloji okumaya başlayan Nietzsche daha sonra filolojiye yöneldi. Leipzig Üniversitesi’nde öğrenimini sürdürdü, henüz öğrenci iken Basel Üniversitesi filoloji profesörlüğüne aday gösterildi. 1869’da sınav ve tez koşulu aranmadan, yalnızca yazılarına dayanarak doktor unvanı verilen Nietzsche, profesörlüğü sırasında klasik filoloji çalışmalarından uzaklaştı ve felsefeyle uğraşmaya başladı. Tragedyanın Doğuşu, Zamana Aykırı Bakışlar, İnsanca Pek İnsanca, Tan Kızıllığı, Şen Bilim, Böyle Söyledi Zerdüşt, İyinin ve Kötünün Ötesinde, Ahlakın Soykütüğü, Ecce Homo, Wagner Olayı, Dionysos Dithyrambosları, Putların Alacakaranlığı, Deccal, Nietzsche Wagner’e Karşı başlıca büyük eserleri arasında yer almaktadır.
Hadi Ama Baba
Annesiyle yaşarken bir anda babasıyla oturmak zorunda kalan bir gencin deneyimledikleri. Gazeteci annesiyle Viyana’da yaşayan Feli mutlu bir gençtir. Annesiyle grafik tasarım firması sahibi babası boşanalı epey olmuştur. Feli’nin yaşamı, arkadaşları ve özellikle yakışıklı Lorenz sayesinde oldukça renklidir. Derken bir gün annesinin, aldığı cazip bir iş teklifi nedeniyle Almanya’ya gideceklerini ve Münih’e yerleşeceklerini öğrenir. Feli, Münih’e gitmeyecektir! Bunun için tek çare, babasıyla oturabilmesidir. Oysa, babasının yaşamında Feli’ye yer yoktur...
Karmaşık Duygular – Modern Klasikler 55
Zweig insani duyguları büyük bir ustalıkla çözümleyebilmesini keskin gözlemciliğine ve psikolojik derinliğine borçludur. Benzersiz maceralar, büyük sırlar, marazi saplantılar, duygusal ikilemler ve gerilimler, bu sayede çağları aşarak, her devrin okuruna hitap edebilen anlatılara dönüşür. Bu derlemedeki novella ve öykülerinde de, duygudaşlığı elden bırakmadan insan doğasının en iyi ve en kötü yanlarını gözler önüne serer. Bunlar sevgiye, ölüme, yitirilen ve yeniden canlanan umuda, yeniden kazanılan inanca, gençliğe ve insanın kendini keşfine dair yapıtlardır.
Mecburiyet – Modern Klasikler 104
Savaş karşıtı görüşleriyle tanınan Zweig I. Dünya Savaşı boyunca bu görüşlerini yaymayı kendine misyon edinmişti. Avrupalı ve “dünya vatandaşı” kimliğine büyük değer veren yazar, yapıtlarında savaşın yıkıma uğrattığı “eski dünya”nın değerlerinin kayboluşunu büyük ölçüde dert edinmiştir. Mecburiyet ’in ana karakteri ressam Ferdinand da savaş sırasında askere alınmamak için İsviçre’ye kaçmıştır. Bir gün askerliğe elverişliliğinin tespiti için konsolosluğa davet edildiğinde, karısının şiddet karşıtı duruşuna ihanet etmemesi yolundaki telkinlerine karşın kendini gitmek zorunda hisseder. Görev duygusu, savaş karşıtı düşünceleri ve karısına duyduğu sevgi arasında sıkışıp kalmıştır. Ferdinand her ne kadar “insanlığın ötesinde bir vatanı” olmasa da, “yirmi milyon insanı boğan o zinciri” kıramayacağını düşünür..
Satranç-Bez Ciltli
En çok okunan klasikler, Türkiye'nin önde gelen çevirmenlerinin özenli çevirileri ve alanında uzman akademisyenlerin editörlüğünde okuyucularla buluşuyor.
Savaş sırasında Naziler tarafından tutuklanan ve çeşitli psikolojik işkenceler gördüğü bir hücreye kapatılan Dr. B. günün birinde sorgu odasındaki askıda bir kaputun cebinde küçük bir kitap bulur, bir satranç kitabı. Hiç bilmediği bu oyunla ilgili kitabı çalmayı başarır ve mutlak bir yalnızlığa mahkûm edilerek hiçliğin eşiğine itildiği odasında zihnini oyalayacak bir şey bulduğuna inanır, ancak tecritte ne satranç taşları ne de bir satranç tahtası olduğu için oyunun inceliklerini öğrenirken dâhilik ile deliliğin sınırlarında gezer. Suçsuzluğu ispatlanıp salıverildiğinde bir gemi yolculuğunda dünya satranç şampiyonu ile iki yolcunun oyununda kendini bir anda taktik veren ses olarak bulur, sonra da kendisine birebir bir maç teklif edildiğinde artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiştir.
"Zihinsel yurdu Avrupa'nın" yıkımına tanık olan, buna katlanamayan ve 1942'de hayatına son veren Stefan Zweig'ın dönemin tarihsel arka planını da gözler önüne seren ve soluk soluğa okunan bu çarpıcı anlatısını Çağlar Tanyeri'nin özenli çevirisiyle sunuyoruz.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.