Panzehir
₺680,00 Orijinal fiyat: ₺680,00.₺561,00Şu andaki fiyat: ₺561,00.
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığına panzehir
“Yalanlardan arındırılmış Atatürk ve Cumhuriyet gerçeği”
“Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkar edenler ve beni lanetleyenler çıkabilir. Hatta bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki bu fikirler Hint’ten, Mısır’dan döner dolaşır, gene gelir feyizli neticeleri kalpleri doldurur.”
– Mustafa Kemal Atatürk, 1937
İşte Panzehir’de Atatürk’ün fikirlerini inkar edenlerin, onu unutturmak isteyenlerin, onu lanetleyenlerin yalanlarına, çarpıtmalarına ve iftiralarına tamamen belgelere dayalı olarak bilimsel cevaplar verilmiştir.
“Atatürk düşmanı, yobaz-liboş takımının yalanlarına tarihçi-yazar Sinan Meydan, tokat gibi cevaplar veriyor.”
– Uğur Dündar, Sözcü 3 Haziran 2015
| Yayınevi |
İnkılap Kitabevi |
|---|---|
| Yazar |
Sinan Meydan |
| Sayfa Sayısı |
568 |
| Kağıt Cinsi |
1. Hamur |
| Baskı Yılı |
2022 |
| Boyut |
"14 ,00 X 21 ,00" |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
1 adet stokta
İnkılap Kitabevi – Panzehir
/n
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığına panzehir
“Yalanlardan arındırılmış Atatürk ve Cumhuriyet gerçeği”
“Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkar edenler ve beni lanetleyenler çıkabilir. Hatta bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki bu fikirler Hint’ten, Mısır’dan döner dolaşır, gene gelir feyizli neticeleri kalpleri doldurur.”
– Mustafa Kemal Atatürk, 1937
İşte Panzehir’de Atatürk’ün fikirlerini inkar edenlerin, onu unutturmak isteyenlerin, onu lanetleyenlerin yalanlarına, çarpıtmalarına ve iftiralarına tamamen belgelere dayalı olarak bilimsel cevaplar verilmiştir.
“Atatürk düşmanı, yobaz-liboş takımının yalanlarına tarihçi-yazar Sinan Meydan, tokat gibi cevaplar veriyor.”
– Uğur Dündar, Sözcü 3 Haziran 2015
İlgili ürünler
Aptalı Tanımak
Şu anda Türkiye’ye egemen olan cehalet yönetimi, toplum olma bilincimizde büyük yaralar açmıştır ve açmaya da devam etmektedir. Öncelikle, toplumun bir grup olarak rasyonel düşünme yeteneğini silip süpüren yobazlık ve düşünceye değil korkuya dayanan cemaat yaşamının hortlatılması, toplumsal dokumuzu derinden yaralamıştır. Buna ilaveten eğitimimizde yaratılan kargaşa ve kalitesizlik, bir toplum olarak bilgi edinme ve değerlendirme yetimizi ortadan kaldırmak üzeredir.
Tüm bunları yapanların eleştirilmesine, toplumda gerçeği aramak için oluşturulabilecek bir serbest düşünce ve tartışma ortamının oluşturulmasına imkân verecek basın özgürlüğünün alenen, fütursuzca tehdit edilmesi ve buna toplumdan en ufak bir reaksiyon gelmemesi ortaya konan yıkım projesinin toplumca algılanamamasına ve dolayısıyla bertaraf edilememesine neden olmaktadır. Bahsettiğim yıkım projesi, bir grup kötü niyetli insanın Türkiye’yi ortadan kaldırma projesi olarak algılanmamalıdır. Kuşkusuz, içimizde bu yıkım projesini yönetenleri dışarıdan destekleyenlerin böyle bir amaçları olabilir ve muhtemelen vardır da. Ancak bu projeyi içimizde (ve başımızda) bulunarak yürüten ve destekleyenlerin yaptıklarının tamamen farkında olduklarını sanmıyorum. Ortaya çıkan ve benim kısaca “proje” diye betimlediğim olgu aslında yalnızca cehalet ve aptallığın ortaya çıkardığı bir süreçtir. Tarih boyunca cehaletin ve aptallığın eline geçen toplumların kaderleri hep bizimki gibi olmuştur. Zira cahil, çevresiyle temasa geçemediği gibi bizzat kendisi hakkındaki bilgileri de değerlendiremez. Aptal ise bu veriler kendisine sunulsa bile bunlarla ne yapacağını düşünemez. Cahil ve aptal her türlü eleştiriden korkar; zira bellediği yolun dışında bir yolun varlığını bilmez, olabileceğini düşünemez ve kendisine gösterilse bile değerlendiremez. Bu durumda yapabileceği tek şey, bugün Türkiye’de olduğu gibi, toplumsal terör, yani korku yaratmaktan ibaret olur.
Baronlar Savaşı
Bu kitap bir roman ya da kurtlar vadisinde geçen bir dizi senaryosu değil. Her sayfası resmî belgelerdeki iddialara dayanıyor ve yeraltı dünyasının gerçeklerini ortaya koyuyor.
‘Narcos Türkiye’ ile tanışın:
Uyuşturucu baronları…
Devasa malikanelere sığmayan servetler…
Milyarlarca dolarlık zehir piyasası…
Eroin dolu gemiler…
Profesyonel tetikçiler…
Kanlı bir savaş…
İstanbul’dan Dubai’ye, İran’dan Kanada’ya uzanan suikastlar zinciri...
Diplomat görünümlü ajanlar…
Kirli polisler…
Siyasi bağlantılar…
Büyük rüşvetler…
Ve devlet içinde derin bataklık…
Ve skandallar…
Hiç duyulmamış skandallar…
İyi Günler Bay Başkan – Körfez Savaşı’nda Özal – Bush Görüşmeleri
Özal: George, Tarık Aziz’in, Amerika’nın küçük düşeceğini söylediğini hatırlıyorum. Siz de hatırladınız mı? Bush: Evet, haklısınız. Asıl küçük düşen o olacak ama bunu söyletmek zorundayız. Özal: Evet, evet. Haysiyetleri kırılmalı, özellikle de Saddam Hüseyin’in. Bush: Okey, Turgut. Bakın, sizinle konuşmak yine harikaydı ve sizin sadakatle yanımızda duruşunuzdan dolayı çok müteşekkirim. Özal: Sizi tamamıyla destekliyoruz, endişe etmeyin. Saddam Hüseyin’in, 1990 Ağustos’unda Kuveyt’i işgalinden sonra Beyaz Saray’la Çankaya Köşkü arasında alışılmadık bir telefon trafiği başlamıştı. George Bush ve Turgut Özal, gece geç saatlere taşınan konuşmalar yapıyor, bilgi alışverişinde bulunuyorlardı. Krizi Türkiye’yi uluslararası ilişkiler alanında etkili bir aktör haline getirmek için fırsat bilen Özal, Bush’u Saddam Hüseyin’i devirmeye ikna etmeye çalışıyordu. İlk kez bu kitapla ortaya çıkan bilgiler, iki devlet adamının Körfez krizi ve sonrasındaki yüz yüze görüşmeleri ve telefon konuşmalarıyla Türkiye-ABD ilişkilerinin görünmeyen yüzünü olduğu kadar, o dönem Türkiye’deki siyasi çekişmeleri ve bunların dış politikaya yansımalarını da çarpıcı ayrıntılarla gözler önüne seriyor, uluslararası aktörlerin karakterlerini, psikolojilerini anlamamıza yardımcı oluyor.
Kara Kutu
Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
“Ortadoğu geçmiş zamanla yazılamaz, şimdiki zamanda yazılmaktadır.”
Türkiye’nin dört Cumhurbaşkanı Filistin Cephesi’nde çarpıştı, ikisi İngilizlerin Mısır’daki esir kampında kaldı. Hepsi Kurtuluş Savaşı’nda ön saflardaydı.
Türkiye’nin üç Cumhurbaşkanı, zamanında Sovyetler Birliği olan Rusya’ya karşı İsrail ve İran’la kurulan gizli istihbarat işbirliği anlaşmasında görev almıştı. Uygarlıkların ve savaşların beşiği Ortadoğu’da rüzgârların ve ittifakların ne kadar çabuk yön değiştirdiğini biliyorlardı.
Nitekim Türkiye’nin NATO müttefiki ABD’nin bir başkanı, PKK liderinin yakalanıp hapsedilmesine yardımcı olurken, bir başkasının PKK’nın Suriye koluyla askeri işbirliğine gittiğine tanık olduk.
Kitapta “Başka bir Suriye siyaseti mümkün müydü?” sorusuna yanıt ararken, Gazze faciasıyla dünyanın vicdanını kanatan İsrail-Filistin çatışmasını ya da Kürt milliyetçiliğini mercek altına alırken, bütün bunların bir asır önce yarım kalmış hesaplardan ayrı düşünülemeyeceğine tanık olacaksınız. Siyasal İslamcılığı uluslararası ilişkilerde kullanma fikrinin İngiliz icadı olmayıp onların başka bir müttefikimizden kopya çekip geliştirdiğine de…
Düşünün ki “Ortadoğu” ifadesi bile bizlere, bölgemizin halklarına ait değil: Nerenin ortası, nereye göre doğu, değil mi? Kitapta bulacaksınız.
Coğrafyamızda yüzlerce kez tekerrür eden tarih elbette geçmiş zamanla anlatılamaz, her gün haberlerde yazılmaya devam ediyor.
Susurluktan Pekergate’e Mafya-Siyaset-Ticaret
Sedat Peker’in iddialarının odağındaki isimlerin oluşturduğu ağ, Türkiye’de “Mafya-Siyaset-Ticaret” ilişkilerinin nasıl kurumsallaştığını gösteriyor. Aradan yıllar geçmesine rağmen, Susurluk’ta adları yer alan bazı isimler Pekergate’te de varlar. Bu durum, rejimin Susurluk’tan AKP’nin “Yeni Türkiye”sine taşındığını ortaya koyuyor.
TBMM’de bu iddiaları halk adına sorgulayan milletvekillerinden Ali Mahir Başarır, Pekergate skandalındaki olayları tek tek inceleyerek her birini ayrı dosya haline getirdi. Ortaya iddiaların bile ötesinde bir rejim çıktı: Narkopolitik rejim.
Yerli ve milli baronlar, Balkan kontları, Kafkasya lordları…
Türkiye’ye kara para aklamaya gelen finans dükleri…
Uluslararası bağlantıları olan uyuşturucu şebekeleri…
İstanbul’u merkez yapan çokuluslu mafyalar…
Gemiler, TIR’lar, silahlar, suikastlar, cinayetler…
Servet transferi borsaları…
Siyaset, yargı, emniyet, istihbarat, ticaret…
Elinizdeki kitapta tüm bu ilişkileri isim isim, olay olay okuyacaksınız. Türkiye’nin nasıl bir rejime dönüştürüldüğünü tüm çıplaklığıyla göreceksiniz.
Tünel
Bu soruya çok az insan Mehmet Akif Ersoy kadar doğru cevap verebilirdi. Tünel, Ersoy’un abluka altındaki Gazze’de gazetecilik yaparken yaşadığı zorlu sürecin ve bu sürece eşlik eden zihinsel çabanın ürünü. Kederli, fakat umudunu yitirmemiş bir coğrafyanın topoğrafyası. Ersoy, sloganların Gazze’den duyulmadığı, hamasetin ölen çocukları kurtarmadığı gerçeğini bir tokat gibi çarpıyor yüzümüze. Dünyayla bağı kesilen Gazze’ye Gazzelilerle beraber bir tünelden giriyor; onlarla birlikte açlığı, ölümü ve ölenlerin ardından hayatı sürdürme mücadelesini yaşıyor. Üstelik tüm bu duygusal ve fiziksel yüke rağmen, gerçeklikle yüzleşmekten vazgeçmiyor. Meseleye soğukkanlılıkla yaklaşıyor ve vaziyeti net bir şekilde ortaya koyuyor.
“Filistin için kaygılı olan herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Kimileri diplomasi yürütüyor kimileri insani yardım gönderiyor. Ben ise savaş muhabirliğim boyunca sadece bu toprakların, her saniye tonlarca demir parçası altında yaşama tutunmaya çalışan halklarının gözlerindeki sitemi, yüzlerindeki acıyı anlatmaya çabaladım. Anlatabildiklerim ve Tünel’de okuyacaklarınız, onların dünyasının küçücük bir detayı.”
Türk – Yunan Sorunları
“Türk-Yunan ilişkilerinin seyrini ABD, NATO ve Avrupa’dan ayrı tutmak mümkün olmamakla birlikte, Yunanistan’ın bağımsızlığını kazandığı 1829 yılından itibaren 2024 yılına kadar geçen 195 yıl içinde, her iki devlet arasındaki sorunlarda, bazı ülkelerin siyasi tercihlerini gerek ulusal çıkarları, gerekse eski Yunan medeniyetine duyulan hayranlık ve dinsel nedenler ile Yunanistan lehine kullandığı görülmektedir. AK parti iktidarının son yıllardaki dış politika tercih ve önceliklerinin de etkisiyle birlikte, ABD ile Fransa ile İngiltere gibi bir kısım Avrupa Birliği ülkeleri ve Ayrıca İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi Ortadoğu devletlerinin Yunanistan’ı cesaretlendirici tutum ve davranışları neticesinde, yenilerinin eklenmesi beklenen mevcut sorunların kısa süre içerisinde çözümlenmeyeceği değerlendirilmektedir.”

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.