Çölde İsyan
₺245,00 Orijinal fiyat: ₺245,00.₺198,45Şu andaki fiyat: ₺198,45.
1916’da Hicaz’a Bir İngiliz Gelir ve Ortadoğu’nun Seyri Değişir…
Thomas Edward Lawrence. Ortadoğu’nun 20. yüzyılına damga vuran isimlerden biri olan namıdiğer Arabistanlı Lawrence.
İngilizlerin 1916’da kurdukları Arap Bürosu’na atanan ve akabinde Mezopotamya ve Arabistan’da istihbarat görevleri icra eden Lawrence, nihayetinde Arap İsyanı sırasında Araplar ile İngilizler arasındaki irtibat subayı oldu. Bu görevlendirmenin ardından Ortadoğu bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı.
Lawrence’ın 1919’da, dünyayı kasıp kavuran dehşetengiz savaşın hemen ardından sıcağı sıcağına kaleme aldığı Çölde İsyan, bir yandan bölgedeki hadiseleri akıcı şekilde aktarırken diğer yandan da önemli aktörlerin portrelerini çiziyor ve tarihseverlere canlı bir okuma deneyimi sunuyor.
Sönmek üzere olan isyan ateşini nasıl harladı?
Şerif Hüseyin’in oğullarıyla nasıl mülakatlar yaptı?
Faysal’ın liderliğini neden daha uygun buldu?
Bedevi kabileleri birleşmeye nasıl ikna etti?
Hicaz’daki Osmanlı birliklerine saldırı stratejileri neydi?
İsyan sırasında kullandıkları taktikler nelerdi?
Kudüs ve Şam nasıl düştü?
Lawrence, bütün bu ve benzer soruların cevaplarını lafını esirgemeden veriyor. Arap coğrafyasının 4 asırlık Osmanlı idaresinden nasıl çıktığı, başta Cemal Paşa olmak üzere üst düzey Türk subayların isyanı bastırmak için ne gibi önlemler almaya çalıştıkları ve isyanın sonunda kurulan Arap hükümeti ve Lawrence’ın bu süreçte oynadığı roller de yine okurlara sunulan konular arasında.
Çölde İsyan, 20. yüzyılda Ortadoğu’da yaşananları, olayların merkezindeki kişiden dinleme imkânı sunuyor. Arap çöllerinin sıcaklarında kavrulurken kum fırtınalarında nefes nefese kalacağınız bu eser, Arap coğrafyasının girift ilişkiler ağını gözler önüne sererken, Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ve Arap Yarımadası üçgeninde yaşananları birinci ağızdan anlatıyor. Çölde İsyan’da Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu’yu kaybedişini adım adım takip edeceksiniz.
| Yayınevi |
Kronik Kitap |
|---|---|
| Yazar |
Tanya E. Lawrence |
| Sayfa Sayısı |
352 |
| Kağıt Cinsi |
1. Hamur |
| Baskı Yılı |
2023 |
| Boyut |
"13 ,00" ,50 X 21 |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
3 adet stokta
Kronik Kitap – Çölde İsyan
/n
1916’da Hicaz’a Bir İngiliz Gelir ve Ortadoğu’nun Seyri Değişir…
Thomas Edward Lawrence. Ortadoğu’nun 20. yüzyılına damga vuran isimlerden biri olan namıdiğer Arabistanlı Lawrence.
İngilizlerin 1916’da kurdukları Arap Bürosu’na atanan ve akabinde Mezopotamya ve Arabistan’da istihbarat görevleri icra eden Lawrence, nihayetinde Arap İsyanı sırasında Araplar ile İngilizler arasındaki irtibat subayı oldu. Bu görevlendirmenin ardından Ortadoğu bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı.
Lawrence’ın 1919’da, dünyayı kasıp kavuran dehşetengiz savaşın hemen ardından sıcağı sıcağına kaleme aldığı Çölde İsyan, bir yandan bölgedeki hadiseleri akıcı şekilde aktarırken diğer yandan da önemli aktörlerin portrelerini çiziyor ve tarihseverlere canlı bir okuma deneyimi sunuyor.
Sönmek üzere olan isyan ateşini nasıl harladı?
Şerif Hüseyin’in oğullarıyla nasıl mülakatlar yaptı?
Faysal’ın liderliğini neden daha uygun buldu?
Bedevi kabileleri birleşmeye nasıl ikna etti?
Hicaz’daki Osmanlı birliklerine saldırı stratejileri neydi?
İsyan sırasında kullandıkları taktikler nelerdi?
Kudüs ve Şam nasıl düştü?
Lawrence, bütün bu ve benzer soruların cevaplarını lafını esirgemeden veriyor. Arap coğrafyasının 4 asırlık Osmanlı idaresinden nasıl çıktığı, başta Cemal Paşa olmak üzere üst düzey Türk subayların isyanı bastırmak için ne gibi önlemler almaya çalıştıkları ve isyanın sonunda kurulan Arap hükümeti ve Lawrence’ın bu süreçte oynadığı roller de yine okurlara sunulan konular arasında.
Çölde İsyan, 20. yüzyılda Ortadoğu’da yaşananları, olayların merkezindeki kişiden dinleme imkânı sunuyor. Arap çöllerinin sıcaklarında kavrulurken kum fırtınalarında nefes nefese kalacağınız bu eser, Arap coğrafyasının girift ilişkiler ağını gözler önüne sererken, Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ve Arap Yarımadası üçgeninde yaşananları birinci ağızdan anlatıyor. Çölde İsyan’da Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu’yu kaybedişini adım adım takip edeceksiniz.
İlgili ürünler
Beyaz Türklerin Büyük Sırrı
Sizin hiç idam edilmiş akrabanız var mı? Onların var! Hem de üç kişi!
Sizin akıl hastası akrabanız var mı? Peki intihar eden akrabanız? Onların var! Hem de sayıları şaşırtacak kadar çok!
Sizin başbakanlık yapmış akrabanız var mı? Onların var, hem de on yıl!
Milletvekilliği, belediye başkanlığı yapmış siyaset adamı akrabalarınız var mı? Onların var, sayıları yirmiye yakın!
Avrupa güzeli, futbolcu, şarkıcı, yazar, diplomat akrabalarınız var mı? Onların var!
Sizin, büyük amcası Gazi Osman Paşa için yazılan kahramanlık marşıyla, yüz yıl sonra darağacına gönderilen dışişleri bakanı akrabanız var mı? Onların var!
Sizin Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerine başkanlık etmiş akrabalarınız var mı? Onların var!
Sizin Mustafa Kemal’in huzurunda evlenen akrabanız var mı ya da Osmanlı Sarayı’na damat olan akrabanız? Onların var!
Adı, İzmir Suikastı’na karıştığı için idam edilen akrabanız var mı? Onların var!..
Onlar yüz yıl hep göz önünde oldular. Ama bir sırlarını hep saklı tuttular...
İzmirli Evliyazade Ailesi’nin sırrı neydi?
Biz Osmanlıyız
Osmanlı toplumu, bir "sevgi, şefkat ve yardım toplumu"ydu. Devlet, "hayat ve hayrat devleti", insan "hayrat ve hasenat insanı"ydı. Osmanlı’da hayat ahirete dönüktü. Ahirete dönük olduğu için de hayatta fuzuli şelere yer yoktu. Osmanlı İnsanı "kıble yürekli"ydi. Faziletliydi, dürüsttü çevreciydi, medeniydi, nazikti; cihana örnekti. Hede ve gayret sahibiydi. Zaferler ve başarılar hayatın bir parçasıydı. Osmanlı’da, insan hakları gözetilirdi. Herkes ibadetinde, kıyafetinde, seyahatinde, ticaretinde özgürdü. Osmanlı’da "güçlü olan haklı" değil, "haklı olan güçlü"ydü. Adalet duygusu, hayatın her alanını kaplamıştı. Devlet milletle bütünleşmişti. Farklı kültürler, asırlarca barış içinde bir arada yaşamıştı. Osmanlı, yetiştirdiği "cevher insan"larla dünyaya nam salmıştı. Tarih gerçek bir "ibret aynası" ve tam bir "tecrübe tahtası"dır. Ve boşuna yaşanmış bir tecrübeler yığını değildir. Bugün, geçmişimizden ders almanın ve "yeniden Osmanlı" demenin tam zamanı.
Çanakkale’den (Son Kahramanlar)
I. Dünya Savaşı’ndan; Sarıkamış, Çanakkale, Gazze, Galiçya, Yemen, Medine…
Kurtuluş Savaşı’na; İzmir, Antep, Urfa, Maraş, Sakarya…
Son Kahramanlar…
Çanakkale Geçilmez kitabı baskı üstüne baskı yapan, kısa sürede 60 bin satan Recep Şükrü Apuhan′ın ses getirecek yeni kitabı… Tek vücut haline gelmiş bir milletin, vatanı istila etmek isteyen düşmana karşı bağımsızlığını, onurunu ve bayrağını korumak için neler yapabileceğini bütün dünyaya gterdiği destanlar kitaplaştı.
Araştırmacı Yazar Recep Şükrü Apuhan, “olmak ya da olmamak” arasında gidip gelen, düşmanlar tarafından yazılmaya çalışılan kaderini değiştiren Türk Milletinin, Mehmetçiğin destansı mücadelesini kaleme aldı.
Son 150 yılı bilmeyenlerin bugünü anlamasını imkânsız olarak gören yazar, bu kitapta I. Dünya Savaşı′nda; Çanakkale′den Yemen′e bütün cephelerde çekilen çileleri, yoklukları, gösterilen akıl almaz yiğitlikleri ve Anadolu′daki son savaşı; Kurtuluş Savaşı′nı cephe cephe, şehir şehir ele alarak anlatıyor…
Bu kitap; 1914–1922 yılları arasında en çetin imtihanlardan yüzünün akı ile çıkmış bir aşkı anlatıyor. Belki o hüzne, hasrete, o vatan uğruna hayatlarını feda eden kahramanlara, Son Kahramanlar′a karışmak istersiniz… Belki o yalnızlığa bir son vermek istersiniz diye…
Kayı 10: Iı. Abdülhamid Han
Sen değil naaşın hükümdar olsa elyakdır bize
Dönsün etsin taht-ı Osmaniye tabutun cülus
- Ahmet Rasim
2. Abdülhamid Han, saltanattan çekildikten sonra milleti tarafından en çok aranan ve özlenen hükümdardır. Zira onun saltanatta olduğu 33 sene ile sonraki 10 yıllık dönemi karşılaştırmak dahi mümkün değildir. 2. Abdülhamid Han, siyasi bir deha idi. 19. asrın sonlarına doğru neredeyse tarihten silinecek olan son muazzam Türk İmparatorluğu’nu, on sene içinde yeniden dünyada rol oynayan bir hale getirecekti.
O, yed-i tûla sahibi idi. Dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun Müslümanlar, İslam’ın halifesini yanında buluyorlardı.
O, Osmanlı ruhunun son temsilcisi idi. Ertuğrul ve Osman Gazilerin sahip olduğu hiç değişmeden devam eden Sünni inancı yaymakta büyük gayret sarf etti. İngilizlerin doğru inanç ve itikadı bozma çalışmalarına bir kale gibi karşı durdu.
O, merhamet ve şefkatin zirvesindeydi. Hayatına kastedenleri dahi affetti.
O, en mağdur padişah olarak tarihe geçecekti. Sadece ağır hakaretlere ve iftiralara maruz kalmadı. Kendi kesesinden yaptırdığı eserlerden ismi kaldırıldı. Tuğraları tahrip edildi. Resmen adı ve namı unutturulmak istendi.
O, bir asır boyunca anladığını zannedenlerin dahi anlayamadığı bir padişah oldu. Osmanlı Tarihi’ni herkese sevdiren Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Kayı serisinin 10. Kitabında, o akıcı üslubu ile vefatının 100. sene-i devriyesinde 2. Abdülhamid Han’ı okuyucularının takdirine arz ediyor.
Kayı 5: Kudret Ve Azamet Yılları
Paşa! Paşa! Sen bu Devlet-i Aliyye'yi henüz tanımamışsın. Allah aşkına şuna inan. Bu devlet öyle bir devlettir ki eğer isterse o donanmanın bütün demirlerini gümüşten, halatlarını ibrişimden ve yelkenlerini atlastan yapmakta asla güçlük çekmez. Hangi geminin gerekli alet ve yelkenini yetiştiremezsem gel bu minval üzere benden iste.
Sokollu Mehmed Paşa
Tarih programları, konferansları ve eserlerindeki kendine has anlatım tarzı, üslubu ve farklı bakış açıları ile Osmanlı Tarihi'ni herkese sevdiren Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, KAYI serisinin beşinci kitabı KAYI V: Kudret ve Azamet Yılları ile Osmanlı İmparatorluğu yazmaya devam ediyor. Elinizdeki eser, Kanuni Sultan Süleyman devrinin kapanması ile başlamakta; II. Selim, III. Murad, III. Mehmed'le devam ederek Sultan I. Ahmed devriyle nihayete ermektedir.
Çalışmada öncelikle Osmanlı Devleti'nde asırlardır devam eden siyasi geleneğin büyük değişimine şahitlik edeceksiniz. Kanuni döneminde Enderun'da yetişerek devletin bütün kademelerinde görev alıp sadarete kadar yükselen ve son iki yılında bu görevde bulunan büyük devlet adamı Sokollu Mehmed Paşa'nın yeni siyasi değişimin en büyük mimarı olduğu görülecektir. Artık seferlerde padişahlar değil, güçlü serdarlar görülmeye başlanacaktır. Aynı zamanda yirmi beş yıl fasılasız devam eden savaşlar, bütün dünyada görülmeye başlayan ekonomik zorluklar, paranın değerinin düşmesi, tımar sistemindeki aksamalar vs. büyük Celâlî fetretini beraberinde getirecektir.
Osmanlı Gerçekleri 1
Kayı serisi ile 7'den 70'e herkese ulaşan Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, şimdi de Osmanlı Gerçekleri başlıklı yepyeni bir seriyi okuyucularının beğenisine sunuyor. Şimşirgil, bu seriyle Osmanlı'nın kuruluşundan yıkılışına kadarki dönemle alakalı herkesin aklına takılan birçok soruya yine akıcı üslubu, temel kaynak referanslarla cevap verecek…
Osmanlı'yla Kayı boyunun ilişkisi nedir?
Ertuğrul Gazi, Muhyiddin İbnü'l-Arabi ile karşılaştı mı?
Osmanlı İmparatorluğu Selçukluların devamı mıdır?
Osmanlı devlet adamlarının yetiştiği Enderun nasıl bir mektepti?
Osmanlı padişahları neden hacca gitmiyordu?
Yıldırım Bayezid ve Timur Han neden karşı karşıya geldiler?
Hangi Osmanlı padişahı Kâbe-i Muazzama'ya nasıl hizmetler götürdü?
Osmanlı vakıf sitemi nasıl işliyordu ve vakfiyelerde neler yazıyor?
Devşirme sistemi nedir ve Osmanlı'da nasıl işlerdi?
Osmanlı padişahları kardeşlerini neden katletmiştir?
Osmanlı Gerçekleri serisinin ilk kitabıyla, yedi iklime 600 sene adaletle hükmetmiş Osmanlı'nın tartışılan meseleleri hakkında zihninizi kurcalayan hiçbir soru cevapsız kalmayacak…
Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu
Stratejik Yakınlıktan Ötesi: Osmanlı Ve Almanya...
“Genç Alman İmparatorluğu’nun yayılma hırsı evvelemirde Osmanlı ülkelerine yönelmişti. Bu yayılmacılığı iktisadi, askerî ve siyasi ittifak alanlarında düşünmelidir. Almanya 19. yüzyılın Fransız, İngiliz tipi kolonyalizmine geç kalmıştır ve şartlar dolayısıyla yeni bir nüfuz politikası türü yaratmaktadır. Bu ülkelerde kurduğu nüfuz, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başındaki Almanya’nın tarihidir demek pek yanlış olmaz. Aynı nitelik son devir Osmanlı tarihi için de söz konusudur. Bu nedenledir ki, iki ülke arasındaki ilişkiler yoğun bir biçimde araştırma konusu olmalıdır. Konuyu işlemek için arşiv belgelerinin zenginliği yanında o devirde basılan bazısı yarı propaganda, bazısı siyasî-iktisadî durum raporu niteliğinde bir hayli kitap ve risale vardır.”
İlber Ortaylı
Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı dünyasına açılış çağında, Cermen kültürünün özel bir yeri olmuştur. Birinci Dünya Savaşı'nda, iki imparatorluğun da çöküşünü hazırlayan kader birliği yolunda, yalnızca siyasal ve askeri alanlarla sınırlı kalmayan ortaklıklar göze çarpar.
İlber Ortaylı, hem titiz ve geniş ufukta tarihçiliğini, hem de tadına doyum olmaz üslupçuluğunu işe koştuğu bu kitabında, Osmanlı dünyasında Alman etkisinin bütün boyutlarını olağanüstü bir sürükleyicilikle ortaya koyuyor.
Son Osmanlı Paşası Kutül Amare Kahramanı
“Ve geriye baktığım zaman görüyorum ki, yalnız dalgalı, hareketli bir şahsi hayatın değil, dalgalı, hareketli, ihtiraslı ve hayal ufuklarına sınır tanımayan bir değerli ve üstün neslin de son temsilcisi gibiyim. Evet, bir son temsilci. Ve son Osmanlı paşası! İşte bu, ‘Son Osmanlı Paşası’ benim...”
- Halil Kut Paşa
I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Savaşı ile beraber Britanya İmparatorluğu’nun yaşadığı en büyük hezimet olan Kutü’l-Amare Savaşı; Osmanlı-Türk askerî tarihi içinde çok önemli bir yere sahiptir. Keza, bu önemli zaferin kazanılmasında “VI. Ordu Komutanı” sıfatıyla öncelikli pay sahibi olan Halil Paşa da gerek buradaki hizmetlerinden, gerekse de Osmanlıların son döneminde önem atfedilmiş pek çok olayın bizatihi içinde bulunmasından ötürü üzerinde durulması gereken fakat sonraki dönemlerde izleri silinmeye çalışılmış önemli bir şahsiyettir.
1916 yılı Nisan ayında, Kutü’l-Amare’de içlerinde 5 generalin de bulunduğu 13.000 İngiliz askerini esir alan Osmanlı ordusu komutanı Halil Kut Paşa hatıralarında; İttihat ve Terakki’nin kuruluşundan Trablusgarp Savaşı’nda düşmanla göğüs göğüse çarpıştığı Afrika Cephesi’ne; İngiliz tarihinin en önemli yenilgilerinden biri sayılan Kutü’l-Amare’den Kurtuluş Savaşı’nda verilen mücadelelere kadar birçok olayla birlikte Enver Paşa’dan Mustafa Kemal’e; Kâzım Karabekir’den İngiliz casus Lawrence’a kadar birçok kişi hakkındaki bilinmeyenleri de ilk kez anlatmıştır.
Halil Paşa’nın hatıraları Akşam gazetesinde 10 Ekim 1967 tarihinde başlayıp 29 Aralık 1967’ye kadar toplam 81 gün boyunca yayımlanmıştır. Yazı dizisinin ilk beş gününde Halil Paşa ile ilgili bir takdim yazısı yayımlayan Şevket Süreyya Aydemir ise hatırat süresince bazı yerlerde dipnotlar ile bilgilendirmeler yaparak okuyucuyu aydınlatmıştır.

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.