

Aşk Ve Öbür Cinler
₺409,00 Orijinal fiyat: ₺409,00.₺225,60Şu andaki fiyat: ₺225,60.
“Mezar yazıtı ilk kazma darbesiyle parça parça yerinden fırlamış, bakır renginde canlı bir saç yığını mezardan dışarı taşmıştı. Ustabaşı, işçilerinin de yardımıyla bunları tümüyle dışarı çıkarmak istedi, ama saçları ne kadar çok çekerlerse o kadar uzun ve gür görünüyorlardı; sonunda hala bir kız çocuğunun kafatasına yapışık son saç telleri de dışarı çıktı… Yere yayılan o harikulade saçlar yirmi iki metre on bir santim uzunluğundaydı…”
Gabriel Garcia Marquez, yıllar önce tanık olduğu bu ürkünç olayın izini sürerek, gizemli bir aşk öyküsü çıkarıyor ortaya, bahtsız bir genç kızla bir rahibin olağandışı aşklarının öyküsünü. Büyülü gerçekliğin büyük ustası, Aşk ve Öbür Cinler’de, yaşama ve ölüme meydan okumakla kalmayan, aklın ve inancın sınırlarını da zorlayan bir aşk hikayesi sunuyor okurlarına. Gerçekle söylencenin ustalıkla harmanlandığı çağdaş bir novella.
Yayınevi |
Can Yayınları |
---|---|
Yazar |
Gabrıel Garcıa Marquez |
Sayfa Sayısı |
175 |
Kağıt Cinsi |
1. Hamur |
Baskı Yılı |
2021 |
Boyut |
"12 ,50 X 19 ,50" |
Cilt Tipi |
Karton Kapak |
3 adet stokta
Can Yayınları – Aşk Ve Öbür Cinler
/n
“Mezar yazıtı ilk kazma darbesiyle parça parça yerinden fırlamış, bakır renginde canlı bir saç yığını mezardan dışarı taşmıştı. Ustabaşı, işçilerinin de yardımıyla bunları tümüyle dışarı çıkarmak istedi, ama saçları ne kadar çok çekerlerse o kadar uzun ve gür görünüyorlardı; sonunda hala bir kız çocuğunun kafatasına yapışık son saç telleri de dışarı çıktı… Yere yayılan o harikulade saçlar yirmi iki metre on bir santim uzunluğundaydı…”
Gabriel Garcia Marquez, yıllar önce tanık olduğu bu ürkünç olayın izini sürerek, gizemli bir aşk öyküsü çıkarıyor ortaya, bahtsız bir genç kızla bir rahibin olağandışı aşklarının öyküsünü. Büyülü gerçekliğin büyük ustası, Aşk ve Öbür Cinler’de, yaşama ve ölüme meydan okumakla kalmayan, aklın ve inancın sınırlarını da zorlayan bir aşk hikayesi sunuyor okurlarına. Gerçekle söylencenin ustalıkla harmanlandığı çağdaş bir novella.
İlgili ürünler
Albaya Mektup Yok
Albaya Mektup Yok, çağımızın en büyük yazarlarından Gabriel García Márquez'in en güzel uzun öykülerinden biri. Ülkesi uğruna savaşarak yaptığı hizmetlerin karşılıksız kaldığını anlayan, emekliye ayrılmış yaşlı bir askerin öyküsü. Bir türlü gelmeyen emekli aylığını her cuma günü karısı ve horozuyla birlikte bekleyen emekli bir albayın komik, ama bir o kadar da trajik hikâyesi. Gabriel García Márquez'in 1982'de Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülmesinde, hiç kuşkusuz, Albaya Mektup Yok'un da payı var. Büyülü gerçekçilik ustasının anlattığı her sahne, karakterlerin her davranışı, umarsız görünen bir dünyada yaşama sevincinin türküsünü söylüyor, ölüme ve yalnızlığa meydan okuyor. Her cümle, yaşamın uçsuz bucaksız boşluğunun suskunluğunu kırıyor.
"İmge, gerçekliğe ulaşmanın aracıdır," diyen Gabriel García Márquez'in buruk bir alaycılık içeren bu öyküsü neredeyse görsel bir edebiyat başyapıtı.
Benim Hüzünlü Orospularım
1982 Nobel Edebiyat Ödülü'nü de almış olan Gabriel Garcia Marquez'in, dünyanın en büyük yazarlarından biri olduğunu herkes biliyor. Yazdığı son romanı Benim Hüzünlü Orospularım'la yine dünya kitap dünyasının doruğuna oturdu. Yazar, bu kez, doksanını bulmuş çok yaşlı bir gazete köşe yazarının ağzından müthiş bir aşk serüvenini dile getiriyor. Son yılların en güzel aşk romanlarından biri. Büyülü Gerçekçilik akımının yaratıcısı bu büyük ustadan büyüleyici bir roman daha. Kolombiyalı yazar, bu kitapta 90 yaşındaki bir adamla 14 yaşında bir yeniyetmenin ilişkisini anlatıyor...
"Doksanıncı yaşımda, kendime bakire bir yeniyetmeyle çılgınca bir aşk gecesi armağan etmek istedim. Aklıma Rosa Cabarcas geldi, hani şu gizli genelevinde eline bir yenilik geçtiğinde hatırlı müşterilerine haber veren kadın. Daha önce öyle şeylere ya da onun baştan çıkarıcı müstehcen önerilerinin hiçbirine asla kapılmamıştım ama benim ilke sahibi biri olduğuma hiç inanmazdı o. Ahlâk da bir zaman sorunudur, derdi, yüzünde hınzır bir gülümsemeyle, görürsün bak...
Beşinci Dağ
"Beşinci Dağ", İlyas Peygambserin romanlaştırılmış öyküsü. İ.Ö. 870 yılında İsrail’den ve bu ülkenin korkunç kraliçesi Yezavel’den kaçıp Fenike’ye sığınan İlyas, orada, Tanrının İsrail’e yeniden dönmesine izin vereceği günü beklerken, onu kucak açan, evinde ağırlayan dul kadına ve oğluna büyük bir sevgiyle bağlanır. Ne var ki, Asurluların saldırısıyla yerle bir olan Akbar kentinde, sevdiği ve hiçbir zaman açılamadığı bu güzel kadın yıkıntılar altında kalarak can verir. İlyas, sevgisinin gücüyle, ona verdiği sözü yerine getirmek için, Akbarlılara önderlik edip kentin yeniden kurulmasını sağlar. Tanrının çağrısı üzerine, sevdiği kadının, sonradan kenti yönetecek olan oğlunu orada bırakarak İsrail’e geri döner. Beşinci Dağın doruğunda, başımıza gelen felaketlerin birer ceza değil, aşmamız gereken bir meydan okuma olduğunun bilincine varır. Paulo Coelho’ya göre, yaşamımızda karşılaştığımız engellerin, acıların, hüzünlerin hepsi, erince ve mutluluğa açılan birer kapı. Bu erince ve mutluluğa ulaşmanın giziyse, "hiçbir zaman vazgeçmemek". Yazdığı kitaplarla bugüne kadar dünyada yirmi milyondan fazla okurla buluşan Paulo Coelho, sıcak ve usta anlatımıyla bir kez daha büyülüyor okurlarını.
Brida
Ruh-eşimi nasıl tanıyacağım?" Wicca, Brida’ya "Riske girerek," dedi. "Başarısızlık, hayal kırıklığı risklerini göze alacaksın, ama aşk arayışından hiç vazgeçmeyeceksin. Arayışına devam ettiğin sürece sonunda zafere ulaşacaksın." Brida, güzel bir İrlandalı kızın ve onun bilgiye erişme çabasının öyküsü. Brida, ona korkularının üstesinden gelmeyi öğreten bilge bir erkekle ve dünyanın gizli müziğine ayak uydurarak dans etmeyi öğreten bir kadınla karşılaşır. O iki kişi Brida’da Tanrı vergisi bir yetenek olduğunu görür; ama yeteneğini kendisinin bulabilmesi için genç kızı kendi içine doğru bir keşif yolculuğuna yönlendirirler. Brida kendi yazgısını ararken, kişisel ilişkileri ile kendini dönüştürme isteği arasında bir denge kurmaya çalışır. Usta romancıdan çarpıcı bir aşk, tutku, gizem ve esriklik öyküsü.
Elif Yeni Kapak
"Hilal ben (...) Türkçede, ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi demektir. Ülkemin bayrağında da vardır hilal."
Elif’in başkahramanı, Paulo Coelho'nun kendisidir. Yazar bir süredir bilgelik yolunda gelişmesinin durduğunu hissetmektedir. Belki de yapması gereken tek şey, esrarengiz ustası J.nin tavsiyesine uyup, "gönlünün onu çektiği yere" gitmektir.
Rastlantılar Coelho’yu Rusya’ya savurur. 9288 kilometrelik yolu, bu uçsuz bucaksız ülkeyi, baştan sona trenle kat etmeye karar verir. Daha ilk durağından itibaren manevi bir arayışa dönüşen bu yolculukta ona üç kişi eşlik eder: Bir Tao ustası, Rus yayıncısı ve en ilginci, yetenekli bir keman virtüözü olan, sıra dışı genç bir Türk kadını: Hilal...
Coelho, son romanı Elif’le, bir kez daha hayatı güzelleştiren hazineleri ve mucizeleri kutluyor. Zamanın, mekanın, yaşadığımız başka hayatların dışında bir yerde, katıksız "aşk"ın peşinde, ruhun upuzun yolununda ilerliyor.
Bize çok tanıdık gelen duraklardan geçerek...
"Coelho’nun kitapları, milyonların hayatına büyü katıyor."
- London Times
Kırmızı Papağan
Arkadaşları arasında kısaca Ze Mauro olarak tanınan, Jose Mauro de Vasconcelos 26 Şubat 1926'da Rio de Janeiro yakınlarında Bangu'da doğdu. Kızılderili ve Portekizli karışımı bir ailenin çocuğuydu. Okumayı çok genç yaşta tek başına öğrendi. Tıp, desen çizimi, hukuk ve felsefe öğrenimine başlayıp yarıda bıraktı. Öğrenim hayatında olduğu gibi iş hayatında da balıkçılık, öğretmenlik, modellik, dansçılık, garsonluk, tiyatro, sinema ve televizyon oyunculuğu gibi çeşitli meslekleri denedi. Hayatı boyunca Kızılderili haklarını korudu. Can Yayınları arasında çıkan "Şeker Portakalı", Güneşi Uyandıralım, Delifişek, Kayığım Rosinha, Yaban Muzu, Çıplak Sokak adlı yapıtlarıyla ülkemizde çok sevilen bu Brezilyalı yazar 24 Haziran 1984'te Sao Paulo'da öldü. "Kırmızı Papağan"ı yazmak amacıyla uzun süre Kızılderililerle yaşadı. Kitabı 1953 yılında bitirdi. Yazar, bu romanıyla günümüze dek süregelen Kızılderili sorunlarını, Kızılderililerin gizemli yaşamlarını, 'garimpeiro' adı verilen maden arayıcılarının çalışmalarını, yağmur ormanlarında avlanan ırmak avcılarını, Kızılderili gerçeğini, o yöreden uzakta oturan Brezilyalılara ve bütün dünyaya duyurmayı amaçlamıştır.
Piedra Irmağı’nın Kıyısında Oturdum Ağladım
Günümüzün en çok okunan yazarlarından biri olan Paulo Coelho, bu romanında Tanrı'nın kadın yüzünü keşfediyor. Mucizevi bir güce sahip, kendini dine adamış bir erkek ve onun aşkını isteyen, bu aşkı Tanrı'yla bile paylaşmaya yanaşmayan bir kadın: Pilar. Güçlü, ayakları yere sağlam basan bir kadın olan Pilar, çocukluk yıllarında yakın arkadaş olduğu bir erkekle on bir yıl sonra karşılaşır, onun büyüsüne yeniden kapılır. Oysa genç adam onun duygularını paylaşsa da karar verememekte, arzularını özgür bırakamamaktadır. Birlikte çıktıkları bir yolculuk, Pilar'ın yüreğini değişik deneyimlere açar. Yaptıkları bu uzun yolculuk boyunca, kendi yazgılarının ardına düşen çift, bir çözüm bulabilecek midir? Piedra Irmağı'nın Kıyısında Oturdum Ağladım, çok farklı bir tutkuyu anlatıyor.
"Gerçek aşkın koşulsuz bir teslimiyet olduğunu anlatan eşsiz bir metin."
- Fabio Gambaro, La Settimana
"Paulo Coelho, eğer 20 yaşında olsaydım, bu kitabı yanıma alır, tüm dünyayı dolaşırdım"
- Bernard Pivot, Le Boullion de Culture
Simyacı
Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye'de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap.Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlana'nın ünlü Mesnevi'sinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir "klasik" yapıt haline geldi.
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatname"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın? Gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor.
Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.