Cumhuriyet’in 100 Günü: İnkılabın Ayak Sesleri
Anadolu’ya ilk çıktığı günden başlayarak, Mustafa Kemal’in hangi engellerle karşılaştığını hiç düşündünüz mü? Erzurum Kongresi’ndeki delegelerin ona muhalefet ettiğini, Sivas Kongresi’ne yeteri kadar insanın gelmediğini biliyor muydunuz? İstanbul’da son Osmanlı meclisi toplanırken Ankara’da yapayalnız beklemek zorunda kalan bir aksiyon adamının içinde kopan fırtınaları tahmin edebilir misiniz? TBMM’nin Meclis-i Mebusan’ın devamı olduğundan haberdar mısınız? Peki ya, Milli Mücadele’nin mimarlarının nihai zaferden sonra nasıl birbirlerine düştüğünden?
İlanının üzerinden tam bir asır geçti. Ancak Cumhuriyet’in kuruluş dönemi hâlâ anlaşılmayı ve ezbere sloganlardan kurtarılmayı bekliyor. Emrah Safa Gürkan, Cumhuriyet’in dönüm noktası olan 100 günü kaleme alırken bilindik kabullerin ötesine geçiyor. En yakınındakiler tarafından defalarca yalnız bırakılan Mustafa Kemal’in 600 yıllık müesses nizamı nasıl ince bir stratejiyle tasfiye ettiğini ortaya koyuyor.
Bu kitap, yorgun bir imparatorluğun yüzlerce yıldır yapamadığını yapacak genç bir cumhuriyetin doğuşunun hikâyesi… Aksayan planların, kaygan ittifakların, saklanan niyetlerin, ama en nihayetinde tartışmasız bir zaferin öyküsü…
Emrah Safa Gürkan, Cumhuriyet'in 100 Günü - İnkılabın Ayak Sesleri ve Cumhuriyet'in 100 İsmi - Büyük Devrimin Portreleri’nde bir şeyi kesin olarak görmemizi sağlıyor: Bir büyük liderin önderliğinde genç yaşlı binlerce insanın çabasıyla yaratılan ve şimdi bir asırlık çınar gibi kök salan Türkiye Cumhuriyeti’ni var etmek, bir “mucize”den çok daha fazlasını gerektirmişti.
Ayak sesleri günbegün yaklaşan inkılapları bir bir uygulamaya koymanın vakti işte nihayet gelmiştir. Önümüzdeki yıllar harap bir ülkenin, bitap bir toplumun baş döndürücü bir hızla değişmesine, modern Türkiye’nin ortaya çıkmasına tanık olacaktır.
Emrah Safa Gürkan
Cumhuriyet’in 100 İsmi: Büyük Devrimin Portreleri
Mustafa Kemal, kafasındaki inkılapları neden en yakınındakilerden bile gizlemek zorunda kaldı? Enver Paşa ile arasındaki rekabet Kurtuluş Savaşı’na nasıl yansıdı? Olaylar farklı gelişseydi, Milli Mücadele’nin lideri başkası olabilir miydi? Düşmana karşı direnişi beraber başlattığı silah arkadaşları neden birkaç sene içinde Gazi’ye muhalif oldu? Bir imparatorluğu yıkıp yerine bir cumhuriyet kuran bu istisnai nesli yaratan şartlar nelerdi? Eski İttihatçılar Kurtuluş Savaşı’nda nasıl bir rol oynadı?
Bir devrimi mümkün kılanlar yalnızca ona taraftar olanlar mıdır?
Bir yanda ömrü cepheden cepheye savrulmakla geçenler, bağımsızlık ateşini yakmak için kalemini konuşturanlar, nutuklarıyla kitleleri seferber edenler, ellerindeki her şeyi vatanın kurtuluşu için feda etmekten çekinmeyenler… Öte yanda sürekli yalpalayan müteredditler, liyakatsiz muhterisler, vasat idare-i maslahatçılar… Emrah Safa Gürkan, kimi destek kimi köstek olarak Cumhuriyet’in kuruluşunda rol oynayan 100 ismi, onların hareketlerine yön veren arka planlarıyla kaleme alıyor. Ezbere anlatıların dışına çıkan bu portreler, kişileri olduğu kadar, o günün şartlarını da anlamamız için bize yol gösteriyor.
Emrah Safa Gürkan, Cumhuriyet’in 100 İsmi - Büyük Devrimin Portreleri ve Cumhuriyet’in 100 Günü - İnkılabın Ayak Sesleri’nde bir şeyi kesin olarak görmemizi sağlıyor: Bir büyük liderin önderliğinde genç yaşlı binlerce insanın çabasıyla yaratılan ve şimdi bir asırlık çınar gibi kök salan Türkiye Cumhuriyeti’ni var etmek, bir “mucize”den çok daha fazlasını gerektirmişti.
Bu kitapta Nezihe Muhittin gibi kadın hakları aktivistlerinden Mustafa Suphi gibi devrimci Bolşeviklere, Mehmet Âkif gibi gelenekçi entelektüellerden Ahmet Ağaoğlu ve Yusuf Akçura gibi fikir adamlarına, Fuat Köprülü gibi biliminsanlarından Ahmet Emin gibi Columbia Üniversitesi’nde doktora yapmış gazetecilere rast geleceksiniz.
Emrah Safa Gürkan
Hesaplaşma – Yeditepe Yayınevi
1908-1918 arası Türkiye'nin kaderine hâkim olan İttihat ve Terakki Partisi, mensuplarının bütün iyi niyet ve vatanseverliklerine karşın, ülkenin büyük bir felakete sürüklenmesine yol açtı. İttihatçı zihniyete göre; iktidara sahip olmanın yonu darbe yapmaktan geçiyorsa bu yapılırdı. "Ya devlet başa ya kuzgun leşe" aralarında kullandıkları meşhur bir slogandı. Eski İttihatçıların bir kısmı, Cumhuriyet'ten sonra, her ne kadar güçlerini kaybetmiş olsalar da devletin başına geçme arayışı içinde oldular. Bunun yolunu da Mustafa Kemal Atatürk'e suikast yapmada aradılar. Bu olay tarihe İzmir Suikastı olarak geçti. Eski İttihatçılardan oluşan bir kesim 15 Haziran 1926 tarihinde İzmir'de Atatürk'ü öldürmeyi düşündülerse de suikast girişimi başarılı olmadı. Sonrasında ise bir hesaplaşma dönemi başladı. Bu hesaplaşmadan dönemin muhalif kesimleri önemli bir darbe aldılar. Görünen o ki bu olayda, gelişmelerden haberi olmayıp kendi köşesine çekilmiş birçok eski İttihatçı da yargılandı, bazıları da cezalandırıldı. Bu da muhtemelen, her zaman potansiyel tehlike olmanın ceremesini çekmek anlamını taşıyordu.
Kalpaklılar Kısaltılmış
Kalpaklılar, Samim Kocagöz’ün belgelere dayanarak işlediği bir destan: İşgal altındaki topraklardan Kuvayı Milliye’nin doğuşuna, cephelerdeki çarpışmalardan gerici ayaklanmalara kadar Kurtuluş Savaşı’nın, bir ulusun bağımsızlık için verdiği mücadelenin gerçek destanı.
Kalpaklılar’ın yazılışından bu yana neredeyse 70 yıl geçti.
Kurtuluşun, bağımsızlığın heyecanını günümüz boyutlarında genç kuşaklara duyumsatabilmek için “kısaltılmış” bir baskıyı hazırlamak kaçınılmaz oldu.
Yoğunlaştırılarak kısaltılmış olan Kalpaklılar’ın bu sürümünü babası Samim Kocagöz’ün sağlığında eserin tiyatro metnini birlikte hazırlamış olan oğlu Şükrü Kocagöz hiçbir olayı, hiçbir kişiyi metin dışında bırakmadan, hiçbir sözcüğü değiştirmeden, bir televizyon dizisi ritmi ve tadında yaptı.
Kuvayı Milliye Defteri
Ceyhun Atuf Kansu’nun Kuvayı Milliye Defteri adlı kitabı, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu ele geçirmeye çalışan işgal ordularına ve hal¬kından uzaklaşmış, ülke toprağını gözden çıkarmış Osmanlı sarayına karşı bir başkaldırının, örgütlü bir direnişin; bağımsızlık, özgürlük adına gerçek¬leştirilmiş olan onurlu bir halk eyleminin, ulusal bir kurtuluş savaşının sı¬cak, kapsamlı, yürekleri tutuşturan şiirsel öyküsüdür.
Bizleri toplumsal belleğimizin güneşli avlusunda, ortak bir yurttaşlık bilincinde buluşturan bu kitap, Cumhuriyet’in 100. yılı için okurlara arma¬ğan edilmiştir.
Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi
Osmanlı-Türkiye iktisat tarihçiliğinin önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Şevket Pamuk’un, ilk kez 2014’te yayımlanan önemli çalışması Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi ’nin gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni baskısı, kapsadığı dönemi 2020’ye kadar getirirken, iktisadi tarihimize farklı bir yaklaşımı hedefleyen içerik ve vurgularını da zenginleştiriyor.
Pamuk’un 2018 yılında İngilizce olarak Princeton University Press tarafından yayımlandıktan sonra Yunanca ve Çinceye de çevrilen bu çalışmasının önemli bir özelliği son 200 yılı birlikte ele alması. Türkiye iktisat tarihçiliğinde 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl sık sık birbirlerinden kalın duvarlarla ayrıldı. Oysa Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde önemli siyasal değişiklikler gerçekleşirken, iktisadi açıdan önemli süreklilikler de yaşanmıştı. Bu sürekliliklerin bir bölümü Osmanlı geçmişinden, bir bölümü de Sanayi Devrimi sonrasında dünya ölçeğinde ortaya çıkan gelişmelerden kaynaklanıyordu. Bu nedenle Pamuk, son 200 yılı bir bütün olarak ele alıyor ve bugünkü Türkiye ekonomisinin kimi özelliklerinin kökenlerini 19. yüzyıldaki dönüşümlerde arıyor.
Kitap ayrıca ekonomilerin uzun dönemli gelişmesini değerlendirirken temel ölçütler olarak, bir yandan kişi başına gelir artışlarını ya da iktisadi büyümeyi, öte yandan da sağlık ve eğitim boyutlarıyla insani gelişmeyi ve bölüşümü öne çıkarıyor.
Yazar, önce ayrıntılı veriler kullanarak son 200 yılda Türkiye’de iktisadi büyümenin dünya ortalamalarına yakın ama onların biraz üzerinde, buna karşılık insani gelişmenin, özellikle de eğitimin dünya ortalamalarının altında kaldığını ortaya koyuyor. Daha sonra da Türkiye’de uzun vadeli iktisadi gelişmenin niçin dünya ortalamalarının üzerine çıkamadığını sorguluyor. Bu soruların sadece iktisatla sınırlı bir çerçevede yanıtlanamayacağının altını çizen Pamuk, daha doyurucu yanıtlar için toplumsal ve siyasi yapıların da dikkate alınması gerektiğine işaret ediyor ve iktisadi gelişmenin nihai nedenleri olarak kabul edilen kurumların Türkiye’deki özelliklerini ve işleyişlerini inceliyor.
Türklerin Serüveni
Tarihin en kadim milletleri sıralansa hiç şüphe yok ki Türkler en ön safta yer alacaklardır. İzledikleri yollar, vardıkları coğrafyalar, söyledikleri şiirler, savaş stratejileri ve daha nice konularıyla Türk tarihinin kendine has birçok bilinmeyeni vardır. Tarihi ekranlar vasıtasıyla her yaşa yeniden sevdiren Cansu Canan Özgen, Türklerin izini alanında uzman tarihçilerle sürüyor.
Kür Şad gerçekten yaşamış mıydı? Orhun Kitabeleri nasıl çözüldü? Attila’nın Avrupa tarihindeki yeri neydi? Cengiz Han Türk müydü?
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl anlatıyor.
Hasan Sabbah kimdi? Nizamülmülk ve Ömer Hayyam’la sınıf arkadaşı mıydı? Fedailer suikastları neden hançerle yapıyordu?
Doç. Dr. Haşim Şahin anlatıyor.
Timur, Türk müdür? Türklerde tarih anlayışı nasıldır? Türkçenin Türk devletlerindeki yeri neydi? Safeviler Türk Devleti miydi?
Prof. Dr. İlber Ortaylı anlatıyor.
İstanbul’un fethinde gemiler gerçekten karadan yürütüldü mü? Ulubatlı Hasan diye birisi var mıydı? Akşemseddin, Fatih’e neden bir mektup yazmıştır?
Prof. Dr. Feridun M. Emecen anlatıyor.
Casuslar maaşlı elemanlar mıydı? Bugünkü manada casusluk teşkilatları var mıydı? Casuslar birbirlerini nasıl tanırlardı? Özel işaretleri ya da sembolleri var mıydı?
Doç. Dr. Emrah Safa Gürkan anlatıyor.
Devşirme sisteminin özellikleri neydi? Padişah eşleri yönetimde etkili oldular mı? IV. Murad’ın yasaklarının sebebi neydi? Neden IV. Murad’a Şark’ın Sultanı denildi?
Prof. Dr. Abdülkadir Özcan anlatıyor.
Osmanlı’da ilk isyanı kim çıkarmıştır? Kardeş katlinin hükümleri nelerdi? Hanedan mensupları nasıl öldürülüyorlardı? Osmanlı’daki darbelerin genel özellikleri nelerdi?
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci anlatıyor.
Atatürk’ün soyağacı biliniyor mu? Yaşayan akrabaları var mı? Asker olmaya nasıl karar verdi? Askerlik başarılarında tarih bilgisinin payı nedir? Atatürk’ün Çanakkale’deki rolü neydi?
Doç. Dr. Ali Güler anlatıyor.
Orta Asya’nın bozkırlarından Avrupa’nın kapılarına, Hunlar'dan Osmanlı'ya, Fatih'ten Atatürk'e Türk tarihinin önemli çağları, imparatorlukları ve komutanları Türklerin Serüveni'nde anlatılıyor.