Ana ( Yeni Beyaz Kapak )
Maksim Gorki’nin 1906’da sürgünde yazdığı romanı Ana, toplumcu gerçekçilik akımının başyapıtlarından biri kabul edilir. Rus proletaryasının Çarlık Rusya’sına karşı verdiği devrimci mücadelenin romanıdır. Eser, fabrikalarda zor şartlarda çalışan binlerce işçiden biri olan Pavel’in özgürlükçü fikirlerine başlangıçta korkuyla yaklaşsa da, sonradan onun ilkelerine sahip çıkarak devrimin meşalesini taşıyan kadınlardan biri olan annesi Pelageya’nın hikayesini anlatır. 1905 Devrimi öncesi Rusya’nın toplumsal panoramasını ustalıkla yansıtan Ana aynı zamanda yeni bir düşünce ve toplumsal uyanışın simgesi haline gelmiştir.
Anna Karenina – Hasan Ali Yücel Klasikleri 161
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Savaş ve Barış, Diriliş ve Kreutzer Sonat’ın büyük yazarı, sadece toplumsal olayları değil, bireyin duygularını da olağanüstü tasvir yeteneğiyle aktarmıştır. Yazar, en ünlü eserlerinden biri olan Anna Karenina’da evlilik, aşk ve ölüm konularını derin bir gözlem gücüyle ele almış, muhteşem edebi dehasıyla işlemiştir. 1875-1877 yılları arasında Ruskiy Vestnik dergisinde tefrika edilen romanın ilk baskısı 1878’de yapılmıştır. Pek çok yazar ve eleştirmen Anna Karenina’yı gelmiş geçmiş en büyük roman saymaktadır. Tolstoy’un bu büyük eseri birçok kez sinemaya da uyarlanmıştır.
Babalar Ve Oğullar – Can Yayınları
Klasik Rus edebiyatının unutulmaz yazarı Turgenyev, çağdaşlarından bütünüyle farklı bir yol izlemiş, yaşadığı dönemde Avrupa'da yazılan romanlara ve Avrupa kültürüne daha yakın bir tavır sergilemişti. Turgenyev'in başyapıtı olarak tanımlanan Babalar ve Oğullar, bu etkinin izlerini taşır.
Romanın öne çıkan karakteri Bazarov, arkadaşı Arkadiy'e ve onun modern değerlerle yaşamayı seçen babasıyla amcasına öyle sinir bozucu bir biçimde karşı çıkar ki, sergilediği nihilizm Bazarov'un müthiş zekâsıyla birleşince genç bozguncunun saldırılara uğraması kaçınılmaz olur. Tıpkı romanın yayımlanmasından sonra yoğun saldırıya uğrayan Turgenyev gibi. İvan Turgenyev, Babalar ve Oğullar'ın yayımlanmasından sonra ülkesini terk etmek zorunda kalmış, yaşamını Avrupa'da sürdürmüştü.
Babalar Ve Oğullar Kısaltılmış Metin
Üniversiteden başarıyla mezun olan Arkadiy, babasının çiftliğine dönerken yanında arkadaşı Bazarov’u da götürür. İki delikanlı da ilerici fikirleri olduğunu ve kendi yollarının dünyayı daha güzel bir yer haline getireceğini düşünmektedir. Gençlerin bu tavrı, hayatın zorluklarıyla mücadele etmekten yorulmuş aileleriyle aralarında büyük çatışmalar çıkmasına yol açar. Gençler tartışmalarda hep başarılıdır, ancak gerçek hayatla yüz yüze geldiklerinde her şey değişir. Geleceklerini sadece fikirleri değil, nasıl insanlar oldukları belirleyecektir.
Benim Üniversitelerim – Can Yayınları
Benim Üniversitelerim’de, Aleksey Peşkov, üniversitede okumak üzere Kazan şehrine gelir. Fakat zorluklarla geçen hayatında bu büyük hayalini gerçekleştirmesi kolay olmayacaktır. Bir yandan ekmeğini kazanmaya diğer yandan eğitimini sürdürmeye çalışan genç, Rusya’da çarlık yönetiminin ve eskimiş dünya görüşünün çalkantılı ortamında bütün hayatın bir üniversiteye dönüştüğünü görür.
Karşısına benzersiz kişilikleri olan, Rusya’nın kaderini değiştirecek kişiler çıkacaktır. Rusya gürül gürül geleceğini tartışmaktadır.
Çocukluğum ve İnsanlar Arasında’nın ardından Benim Üniversitelerim’le birlikte, edebiyat tarihine eşsiz bir gerçekçilik anlayışı getiren Maksim Gorki’nin kendi hayatından yola çıkarak yazdığı üçleme tamamlanmış olur.
Beyaz Geceler – Bilge Kültür Sanat
Öykünün başkahramanı olan yazar sekiz senedir Petersburg’da yaşayan yalnız bir adamdır. Hiç arkadaşı yoktur belki ama ne gam, bütün Petersburg onundur nasılsa. Petersburg’daki insanlar her şeyidir onun. Onlar mutluysa o da mutludur, onlar hüzünlüyse o da hüzünlüdür. Herkesin yazlıklara gidip de sokakların bomboş kaldığı bir yaz gecesi Nastenka girer hayatına. Onun gibi yalnız, hüzünlü Nastenka... İlk kez bir kadına açılır; yalnızlığını, nasıl iflah olmaz bir hayalperest olduğunu anlatır. Nastenka’nın da ondan pek bir farkı yoktur aslında. Anlattıklarını dinledikten sonra yazara söz verir: Onu asla bırakmayacaktır. Sonra başlar kendi hikâyesini anlatmaya...
Beyaz Gemi
Masalla gerçeği birleştiren bir eserdir. Geçmişi temsil eden dede ile geleceği temsil eden çocuk arasında dramatik bir ilişki kurarak insan duygu ve düşüncelerine kendine has yorumlar getirilir. Adı eserde hiç geçmeyen çocuğun saf ve temiz dünyasından, hayatın acı ve çıplak gerçeğine uzanan bir roman kurgusu meydana çıkarılır. Aytmatov’un, edebiyat âleminde geniş akisler uyandıran, uzun yıllar tartışılan, verilmek istenen mesajla yaratılan tiplerin büyük bir uyum sağladığı eserlerinden biridir.
Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları – Hasan Ali Yücel Klasikleri 40
Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809-1852): Ukrayna'da, orta halli toprak sahibi bir ailede dünyayua geldi. Çocukluğunu etkileyen köy yaşamı Kazak gelenekleri eserlerine yanşıdı, Ukrayna halk kültürünün ögeleriyle işlenmiş öyküler yazdı. mizah anlayışı, gerçekçi tutumu ve canlı anlatımıyla Rus edebiyatında önemli bir yeniliğin öncüsü oldu. Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları ve Mirgorod Öyküleri'nde mizahın yanı sıra, yaşam karşısında karamsarlık ve dünyanın kötülüğü üzerine düşüncelerini ortaya koydu. Akşam Toplantıları bu etkileyici yazarın öykülerinin ilk halkasını oluşturmaktadır. Ergin Altay (1937); Yusuf Ziya Ortaç'ın Akbaba dergisinde yayımlanan ilk öykü çevirisinden (Zoşçenko) günümüze, son elli yılın en önemli Rusça çevirmenlerindendir. Dostoyevski ve Tolstoy kadar, Gogol, Gonçarov ve Çehov da Altay'ın yetkinlikle dilimize kazandırdığı yazarlar arasındadır.
Diriliş – Anonim Yayıncılık
Maslova mahkemeye! diye bağırıp kapıyıyeniden kapanı. Kadın, ayakta dimdik durarakkıpırdamadan bekledi.Rüzgârın tarlalardan şehre getirdiği o harikakoku, cezaevinin avlusunda bile duyulmaktaydı.Koridorlarda ise, ağır; dışkı, nem, çürümüşlükkokan pis bir hava vardı. Bu, kimseninboğulmadan soluyamayacağı bîr havaydı.Dışarıdan gelen kadın gardiyan, bu bozukhavaya alışmış olmakla beraber, o da aynırahatsızlığı hissetti. Avludan gelip koridoragirer girmez, midesinin bulandığmı hissetti.içinden uyumak geliyordu.Kapının ardında bir telaştır başladı. Koğuştankadın sesleri ve çıplak ayakların koşuştuğuduyuldu. Yaşlı gardiyan kapıyı yenidenaralayarak:Hadi bakalım, acele et Maslova! diye bağırdı.
Diriliş Yeni Beyaz Kapak
“Tanrı âlemindeki gerçeği arayın; geri kalan her şey verilecektir size. Fakat biz, geri kalan şeyleri arıyor ve bulamıyoruz.” İnsan bir gençlik heyecanının masum bir kızın hayatına mal olacağını bilebilir mi? Hz. İsa’nın nurlar içinde dirilişine rastlayan pazar arifeside Prens Nehludov’un baştan çıkardığı çocuk yaştaki hizmetçi Katyuşa, yıllar sonra prensin karşısına bir cinayet zanlısı olarak çıkar. Sonunu düşünmeden yaşadığı bir gecelik ilişki, ardına bakmadan bırakıp gittiği genç kızın yaşamının mahvolmasına yol açmıştır. Genç asilzade yaşamı, ülkesinin gerçeklerini, herkese eşit dağıtılmayan adaleti sorgular. Vicdan azabı onu, sonu gelmez bir hukuk mücadelesinin içine iter. Manen ölmüş ama bu mücadeleyle yeniden doğmuştur sanki...
Dişi Kurdun Rüyaları
Yüzyılımızın önde gelen yazarlarından Cengiz Aytmatov'un büyük yankılar uyandıran Dişi Kurdun Rüyaları romanında iyi-kötü, ilahi adalet ve kader gibi çetin konular sorgulanmaktadır. İnsanın bu ezeli ve ebedi soruları, bir papaz okulu öğrencisinin düşüncelerinde, esrar kaçakçılarının, Kırgız çobanlarının ve kurtların hayat hikayelerinde, iç içe geçmiş olaylar çerçevesinde irdelenmektedir.
Aytmatov, ilahi kudretin varlığını sürekli vurgulayan, ama sorumluluğu insanda ve insanların ortak sorumluluğunda gösteren çok çarpıcı bir kurgu sunmaktadır. Dişi Kurdun Rüyaları aynı zamanda çok etkileyici bir "çevre romanı" olarak, kirletilen Kırgız bozkırları ve bozulan tabiat dengesi karşısında insanları teyakkuza geçiren adeta bir haykırışıdır.
Efendi İle Uşağı – Bir Toprak Sahibinin Sabahı – Hasan Ali Yücel Klasikleri 293
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910):Anna Karenina, Savaş ve Barış, Diriliş’in büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara da verdi. Bu dönemde yazdığı roman ve öykülerinde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurguyla ele aldı. Tolstoy, yarı otobiyografik denebilecek üçlemesinin (Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik) devamı sayılabilecek Bir Toprak Sahibinin Sabahı’nda genç bir toprak sahibinin köylülerle ilişkilerini, tüm iyi niyetine rağmen cehalet ve güvensizlikten kaynaklanan güçlüklerle yüzleşmek zorunda kalmasını son derece çarpıcı bir dille aktarır.
Ekmeğimi Kazanırken – Modern Klasikler 60
Gorki’nin Rus tarihinin 19. yüzyıl sonundan 20. yüzyıl başlarına uzanan çok önemli bir dönemine ışık tutan otobiyografik üçlemesi, aslında kendini ve içinde yaşadığı dünyayı anlama ve anlamlandırma çabasının hikâyesidir. Bu çaba, Ekmeğimi Kazanırken’de artık hayata atılan yeniyetmelik çağındaki Gorki’yi 19. Yüzyıl Rusya’sının katı gerçekliğiyle yüz yüze getirir.
Üçlemenin ilk kitabı Çocukluğum’un sonunda dedesi tarafından “Var git insanların arasına karış…” sözleriyle dünyaya salındıktan sonra, ayakçılıktan bulaşıkçılığa, kuş yakalamaktan bir ikonografi atölyesinde çıraklığa kadar birçok farklı işte çalışır. Biz de garip ve hüzünlü hayat yolculuğunun farklı duraklarında bu halk çocuğuna eşlik eder, daha sonra yapıtlarına esin verecek olağanüstü canlı çok sayıda karakterle tanışırız. Kitaplar aracılığıyla gerçeklikten kaçıp sığındığı, ama görev çağırdığında terk etmeye hazır olduğu düş dünyasında onunla birlikte geziniriz.
Elveda Gülsarı
Elveda Gülsarı, ünlü yazar Cengiz Aytmatov’un en güzel romanlarından biridir. Cins ve ünlü bir yorga olan Gülsarı adındaki atın doğumundan, yaşlanarak ölümüne kadar geçen fırtınalı hayat macerası, romanın ana konusu gibi görünür. Ama, atın sahibi Tanabay’ın ve Tanabay gibi devrime inanmış Kırgız gençlerinin hayatı, daha az çalkantılı, daha az çileli geçmemiştir. Bunu, Tanabay’ın, can çekişen sevgili atının başında, yüreği üzüntülerle dolu olarak geçirdiği bir kaç saatlik süre içinde kendisiyle, geçmişiyle hesaplaşmasından anlıyoruz.
Tanabay, o bir kaç saatlik süre içinde kendi çocukluğunu, gençliğini ve yaşlılığını, sevinç ve acılarıyla, umut ve umutsuzluklarıyla, sevap ve günahlarıyla yeniden yaşıyormuş gibi hayalinde canlandırır. O kendini devrime, mutlu yarınlara adamış, ama siyasî rejim onun ömrünü mutsuzluklar ve sıkıntılar içinde geçirmesine sebep olmuştur.
Aytmatov, kendine özgü anlatım biçimi ve gücü ile, Kırgız-Kazak ellerinin doğasını, Kırgız-Kazak Türklerinin töresini ve folklorunu da pek canlı olarak gözler önüne seriyor. Aşk ve heyecan, çarpıcı örneklerle eleştiri, okur için derin edebi haz, yazarın bu eserinde yoğun olarak vardır. Tanabay’ın o çok özverili ama çileli hayatını okurken, onun gençliğinde yürekten bağlandığı bir siyasi rejimin, komünizmin, can çekiştiğini, bugünkü dağılma ya da çöküşün kaçınılmazlığını da görüyoruz.
Ev Sahibesi – Hasan Ali Yücel Klasikleri 144
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846'da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Belinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan öykü ve romanları, çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da, o dönemde fazla ilgi görmedi.Yazar 1849'da 1.Nikolay'ın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı.Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi.Cezasını tamamlayıp Sibirya'dan döndükten sonra Petersburg'da Vremya dergisini çıkarmaya başladı, yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu.1847-1848 yılları arasında yayımlanan Ev Sahibesi, Bay Proharçin, Dokuz Mektupluk Roman ve Polzunkov en güzel öyküleri arasında yer alır.
Evlenme Kumarbazlar
Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809-1852): Ukraynada, orta halli toprak sahibi bir ailede dünyaya geldi. Çocukluğunu etkileyen köy yaşamı ve Kazak gelenekleri eserlerine yansıdı, Ukrayna halk kültürünün öğeleriyle işlenmiş öyküler yazdı. Mizah anlayışı, gerçekçi tutumu ve canlı anlatımıyla Rus edebiyatında önemli bir yeniliğin öncüsü oldu. Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları, Petersburg Öyküleri ve Mirgorod Öykülerinde mizahın yanı sıra yaşam karşısında karamsarlık ve dünyanın kötülüğü üzerine düşüncelerini ortaya koydu. Ölü Canlar feodal toprak mülkiyeti ve serfliği ele alan bir başyapıttır. Gogol, en beğenilen komedilerinden biri olan Evlenmede çöpçatanlık geleneğini ve damat adaylarının şahsında toplumun hemen her sınıfını alaya alır. Kumarbazlarda ise usta kumarbazların zekâ ve ustalık dolu entrikalarını kusursuz bir kurgu ve keyifli bir dille aktarır. Koray Karasulu (1975): İ.Ü. Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Rus edebiyatının en büyük yazarlarından Puşkin, Dostoyevski, Tolstoy, Gogol, Gırki'nin birçok eserini Türkçeye çevirdi. Pek çok Rus klasiğinin redaktörlüğünü yaptı. Gogol'dan yaptığı Evlenme ve Müfettiş çevirileri Devlet Tiyatroları tarafından sahnelendi.
Gün Olur Asra Bedel – Ötüken Neşriyat
Cengiz Aytmatov’un bütün dünyada geniş yankılar uyandıran bu romanı, yürek paralayan, tüyler ürperten bir haykırıştır. Fakat umutsuz bir çırpınış değil, tutsaklığa, baskılara ve sürgünlere karşı umudu hep diri tutan bir meydan okuyuştur. Yedigey Cangeldi, cepheden döndükten sonra Kazak bozkırlarında küçük bir tren aktarma istasyonunda çalışmaya başlar. Burada şahit olduğu ve uzak geçmişinden hatırladığı olaylar, aslında yekpare bir coğrafyaya kâbûs gibi çöken bir siyasî rejimin gümbür gümbür çöküşünün sebepleridir. Aytmatov, insanı yok sayan ve onu makineleştirmek isteyen sistemin aslında niçin çökmeye mahkum olduğunu bu romanında da gösteriyor. Yedigey, ölen emektar arkadaşı Kazangap’ın cenazesini mezarına götürürken, kendisinin ve milletinin geçmişini, acı-tatlı, düşündürücü yanlarıyla bir bir gözlerinin önünden geçirir. O gün, “asra bedel bir gün olur” onun için. Geçmişi, bugünü ve yarını büyük ustalıkla bir arada sunan Aytmatov, “Demiurg” uzay araştırmaları programı neticesinde keşfedilen bir uygarlığın, insanlarla iletişim kurma çabalarının yerküredeki yansımalarını gösterirken, adeta bizleri aynada kendimizle yüzleşmeye davet eder. Kazangap’ın götürüldüğü Ana-Beyit mezarlığı adını, Nayman Ana adlı efsanevî bir kadının orada gömülü olmasından alır. Aytmatov; Nayman Ana’nın hikâyesini verirken, dünyaya “mankurt” kavramını hediye eder. Bu garip, bu korkutucu kelime hangi anlama mı geliyor? İnsanın, yani bütün geçmişini her an beraberinde taşıyan varlığın yerini, hafızası ve hatıraları olmayan, ruhunu kaybetmiş, içi komutlarla doldurulmuş biyolojik bir makinenin aldığını düşünün.
İlkgençlik – Hasan Ali Yücel Klasikleri 245
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Anna Karenina, Savaş ve Barış, Diriliş’in büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara da verdi. Bu dönemde yazdığı roman ve öykülerinde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurguyla ele aldı. Tolstoy’un yarı otobiyografik denebilecek üçlemesinin ikinci kitabı olan İlkgençlik, ilk kez 1854 yılında Sovremennik dergisinde yayımlandı. İkinci kitap da ilki gibi samimi, sade bir kurguya sahiptir. Tolstoy kendini, ailesini ve çevresini gittikçe daha iyi kavrayan kahramanının manevi gelişimini eserinin merkezine alır. İlkgençlik Tolstoy’un benzersiz gözlem gücünün, muazzam tasvir yeteneğinin de ilk örneklerinden biridir.
İnsan Neyle Yaşar? – Hasan Ali Yücel Klasikleri 183
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Anna Karenina, Savaş ve Barış, Kreutzer Sonat ve Diriliş’in büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara verdi. Bu dönemde yazdığı öykülerde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurgu içinde ele aldı. Tolstoy, insan sevgisi ve inanç konularını ustalığının bütün inceliğiyle işlerken, "İnsan Neyle Yaşar?" ile gerçek hayatı yansıtan tabloların içinde yeni bir ahlak anlayışını ortaya koydu.
İnsancıklar
İnsancıklar – Yeni Beyaz Kapak
Yıl 1846’dır. Genç Dostoyevski, ilk romanı İnsancıklar’ı tamamlar tamamlamaz ev arkadaşı yazar Grigoroviç’e okutur. Grigoroviç o kadar heyecanlanır ki birkaç kez kalkıp Fyodor’un boynuna sarılmak ister; fakat arkadaşının aşırı duygu gösterilerinden hoşlanmadığını bildiği için yapmaz. Grigoroviç ertesi gün romanı yazar ve yayımcı Nekrasov’a götürür; kitaptan çok etkilenen Nekrasov da eleştirmen Belinski’ye... "Yeni Gogol doğdu!" der, Nekrasov, daha kapı ağzında.
Aynı günün akşamı, Belinski’ye tekrar uğradığında onu heyecan içinde bulur: "Nerede kaldınız? Nerede bu Dostoyevskiniz? Genç mi? Kaç yaşında? Hemen getirin bana onu!" Belinski’nin evine getirilen yirmi üç yaşındaki genç yazar, daha sonra orada olanları şöyle anlatacaktır: "Ve işte... beni onun yanına götürdüler. Belinski’yi birkaç yıl önce heyecanla okumuştum, ama bana ürkütücü ve sert gelmişti ve benim İnsancıklar’ımla alay edecek diye düşünüyordum. Beni çok saygılı ve ağırbaşlı bir şekilde karşıladı; ama daha bir dakika bile geçmeden her şey bambaşka oldu...
Ateşli ateşli, alevli gözlerle konuşuyordu. "Siz kendiniz anlıyor musunuz?" diyordu bana tekrar tekrar, alışkanlığı olduğu üzere bağırarak, "Ne yazmış olduğunuzu anlıyor musunuz?.. Bütün bu korkunç gerçeği, bizlere göstermiş olduğunuz bu gerçeği siz mi düşündünüz? Olamaz, sizin gibi yirmi yaşında birinin bütün bunları anlamış olmasına imkân yok... Gerçeği keşfetmiş ve bir sanatçı olarak ilan etmişsiniz, size bir yetenek verilmiş, yeteneğinizin değerini bilin ve emin olun, siz büyük bir yazar olacaksınız." Yıl 2013. 167 yıl sonra Dostoyevski her kuşağın başucu yazarlarından olma özelliğini koruyor ve İnsancıklar, onun dünya edebiyatına ilk armağanı...
İvan İlyiç’in Ölümü – Hasan Ali Yücel Klasikleri 223
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Anna Karenina, Savaş ve Barış, Diriliş, Kreutzer Sonat’ın büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara da verdi. Bu dönemde yazdığı roman ve öykülerinde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurguyla ele aldı. 1886 yılında yayınlanan İvan İlyiç’in Ölümü sade, süssüz anlatımıyla Rus gerçekçi edebiyatında eşsiz bir yere sahiptir. Daima gerektiği gibi yaşamaya özen göstermiş bir insanın ölümle yüzleşmesini konu edinen eser, Tolstoy’un yaşamının son döneminde ortaya koyduğu yeni ahlak anlayışının da ilk örneklerinden biridir. İvan İlyiç’in Ölümü Tolstoy’un bir mektubunda belirttiği gibi sıradan bir adamın, sıradan ölümünün kendi gözünden tasviridir.
Karamazov Kardeşler-1
Karamazov Kardeşler-2
Kazaklar
Kumarbaz – Hasan Ali Yücel Klasikleri 195
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846'da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Belinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan öykü ve romanları, çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da, o dönemde fazla ilgi görmedi.Yazar 1849'da 1.Nikolay'ın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı.Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Sibirya sürgününden sonra yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu.Dostoyevski Kumarbaz'da tutkulu bir aşkla kumar tutkusunu bir arada anlatırken insan ruhunun derinliklerini büyük bir güçle sergilemiştir.
Martı – Modern Klasikler 34
Çehov 1895’te tiyatro eleştirmeni ve dramaturg A. S. Suvorin’e yazdığı mektupta Martı ’dan şöyle söz eder: “Üç kadın, altı erkek karakterin yer aldığı, manzaralı (göl görünecek arkada), dört perdelik bir komedi; bolca edebi lakırdı, az aksiyon, seksen kilo kadar da aşk… Tüm dramaturji kaidelerinin aksine piyes forte başlayıp, pianissimo bitecek.” Gerçekten de bu oyunda 19. yüzyılın geleneksel olay örgüsünü tersyüz etmiş, tıpkı Martı ’daki genç oyun yazarı Treplev gibi, yeni biçimler keşfetmiştir. Gerçek hayata öykünerek dünyevi, gündelik ve sıradanla, önemli ve ciddi olanı yan yana getirmiştir. Oyunun karakterleri kendileriyle, hayattan beklentileriyle, özlemleriyle fazlasıyla meşguldür. Hepsi de başarı, mutluluk ve bütünlük arayışındadır. Onlarda ağır basan başka bir yerde olma özlemi; fırsatların boşa harcandığına, umutların boşa çıktığına dair bir duygu Çehov’un başlıca karakteristiğidir.