Padişahların Akıl Hocaları
₺300,00 Orijinal fiyat: ₺300,00.₺240,00Şu andaki fiyat: ₺240,00.
İnsan nasıl ki beden ve ruhsa, akıl ve kalpse, görünenin ardında bir görünmeyen yani ki gönlü varsa, devlet dediğimiz dahi öyledir. Ecdat cihana hükmetmeden önce gönüllere hükmetmeyi, şehirlere girmeden önce gönüllere girmeyi şiar edinmiştir. Ve bilmiştir ki gönüllere girilmeden şehirlere girilemez!
Bu yolda devleti idare edenler, evvela gönüllerini terbiye etmiş ve gönüllerine hükmetmiş, kul olmayı bilmişlerdir. Ve bu maksadı kendilerine her daim anlatacak ve unuttuklarında hatırlatacak bir hocanın hemen yanında bulunmayı şeref farz etmişlerdir. Yoksa “Evliya ve enbiyaya intisabım var” demeleri, “Sultanlık bir kuru kavga imiş” deyip de gönüllerindekini bu denli söylemeleri başka bir sebepten değildir.
Ecdadın kurduğu bu gönül medeniyetinin görünen yüzü, sureti padişahlar ise bunun bir de ardında olanı, sireti ve bu bedenin bir gönlü ve aklı olması gerek. İşte bu kitapta görünenin ardında olanı, gönül medeniyetinin esas mimarlarını ve sultanların sultanlarını okuyacaksınız…
| Yayınevi |
Nesil Yayınları |
|---|---|
| Yazar |
Yavuz Bahadıroğlu |
| Sayfa Sayısı |
288 |
| Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
| Baskı Yılı |
2016 |
| Boyut |
"13 ,00" ,50 X 21 |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
1 adet stokta
Nesil Yayınları – Padişahların Akıl Hocaları
İnsan nasıl ki beden ve ruhsa, akıl ve kalpse, görünenin ardında bir görünmeyen yani ki gönlü varsa, devlet dediğimiz dahi öyledir. Ecdat cihana hükmetmeden önce gönüllere hükmetmeyi, şehirlere girmeden önce gönüllere girmeyi şiar edinmiştir. Ve bilmiştir ki gönüllere girilmeden şehirlere girilemez!
Bu yolda devleti idare edenler, evvela gönüllerini terbiye etmiş ve gönüllerine hükmetmiş, kul olmayı bilmişlerdir. Ve bu maksadı kendilerine her daim anlatacak ve unuttuklarında hatırlatacak bir hocanın hemen yanında bulunmayı şeref farz etmişlerdir. Yoksa “Evliya ve enbiyaya intisabım var” demeleri, “Sultanlık bir kuru kavga imiş” deyip de gönüllerindekini bu denli söylemeleri başka bir sebepten değildir.
Ecdadın kurduğu bu gönül medeniyetinin görünen yüzü, sureti padişahlar ise bunun bir de ardında olanı, sireti ve bu bedenin bir gönlü ve aklı olması gerek. İşte bu kitapta görünenin ardında olanı, gönül medeniyetinin esas mimarlarını ve sultanların sultanlarını okuyacaksınız…
İlgili ürünler
Anadolu Türk Beylikleri
Anadolu Beylikleri Dönemi, 1071 Malazgirt Zaferi sonrasında başlayıp Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da birliği sağladığı yıllara kadar devam eden uzun bir tarihî süreçtir.
Bu süreçte Anadolu’daki şehirler siyasî, ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden gelişmiştir. Anadolu’da kurulan Türkmen Beylikleri sayesinde Türkçeye önem verilmiş ve Türkçenin gelişmesine katkı sağlanmıştır. Denizlerde ve deniz ticaretinde büyük gelişmeler yaşanmış ve böylece ilk denizcilik faaliyetleri de bu dönemde başlamıştır. Ahî teşkilatı yaygınlaşmış zanaatın ve sosyal hayatın gelişmesine katkı sağlamıştır. Bu dönemde Selçuklular zamanında fethedilemeyen Anadolu şehir ve kasabalarının fethi sağlanmış ayrıca imar faaliyetleri hız kazanmış ve çok sayıda medrese, cami, mescid, çeşme, köprü, külliye vs. sosyal yapılar inşa edilmiştir.
Şu an üniversitelerimizin ilgili bölümlerinde okutulan Anadolu Türk Beylikleri Tarihi dersi için uygun bir kitap bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu dönemin tarihi ile ilgili olarak tarih meraklılarına, tarih öğretmenlerine, üniversite öğrencilerine yetebilecek nitelikte bir eser mevcut değildir. Özellikle son yıllarda bu konuda bize ulaşan talepleri de dikkate alarak böyle bir eseri hazırlamaya karar verdik. Sonucunda da elinizdeki bu kitap ortaya çıkmış oldu. Burada görsel malzemelerle sunulmuş toplam 30 Anadolu Türk Beyliği’nin tarihini bulacaksınız. Kitap, ayrıca dönemin kaynaklarını tanıtıp bunlar üzerinde yapılan çalışmalardan bahsederken bu zamana kadar Anadolu Beylikleri Tarihi ile ilgili çalışmalar hakkında bilgi vermektedir. Bunun dışında kitapta, kültürel ve sosyal hayat, ekonomik hayat, askerî teşkilat ve siyasî teşkilat hakkında da bilgiler bulacaksınız.
Devleti Aliyye V
Devlet-i ‘Aliyye’nin birinci cildi Osmanlı Devleti’nin bir beylikten Balkanlar ve Ortadoğu’ya hükmeden güçlü bir imparatorluğa dönüşümünü konu alır. İkinci cilt, padişah ve devlet otoritesinin zayıfladığı 17. yüzyılın ilk yarısındaki iktidar mücadelelerini inceler. Üçüncü cilt, merkezi devlet otoritesinin yeniden kurulduğu “Köprülüler” dönemini, Orta Avrupa’da Habsburglarla süren uzun iktidar mücadelesini, malî ve siyasî bunalıma karşı çözüm arayışlarını ayrıntılarıyla ele alır. Dördüncü cilt ise, Osmanlı Devleti’nin geçirdiği askerî ve malî dönüşümü mercek altına alır, Tanzimat ve Meşrutiyet dönemine kadar uzanan süreçte gelişen olayları takip eder. Ayrıca Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşları sonunda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına uzanan geniş bir kesit sunar.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinin, hukukî ve idarî teşkilâtının, ekonomik, sosyal ve toplumsal altyapısının detaylı olarak işlendiği Devlet-i ‘Aliyye külliyatının beşinci cildi, Osmanlı-Avrupa ilişkileri, Annales Okulu ve bu okulun Osmanlı tarih araştırmalarına etkisiyle sonlanıyor. Halil İnalcık’ın bu son cilt için bir araya getirdiği İngilizce ve Türkçe makalelerinin yer aldığı eserde, ayrıca serinin tamamını ihtiva eden detaylı bibliyografya da sunulmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet Ve İstanbulun Fethi
Osmanlı’da saltanat sırası Sultan 2. Murad’a gelmişti. O da kuşattı İstanbul’u, fakat Peygamber müjdesi şehir, Peygamber adaşını bekliyordu:
“Hz. Muhammed (sav) Peygamber’in müjdesini Sultan Mehmed gerçekleştirecekti.”
Sultan 2. Murad, ya bunu hissettiği ya da birileri (bazı kaynaklar Hacı Bayram-ı Veli olduğunu yazar) kulağına fısıldadığı için en verimli çağında tahtı terk etti. Bu görülmemiş derecede büyük fedakarlıkla müstakbel fatihin (oğlu Sultan 2. Mehmed) önünü açtı. Ama kaderden henüz izin çıkmamıştı. 2. Murad, bir süre sonra saltanat makamına dönmek zorunda kaldı. Yenmesi gerekeni yenip, alması gerekeni aldıktan sonra, her fani gibi o da “terk-i dünya” eyledi.
Şimdi sıra onundu…
Sünnet yolundan Peygamberinin müjdesine yürüyecek, “alınmaz”ı alıp “Fatih” olacaktı. Henüz yirmi yaşındaydı. Çocuktu, ama yüreğini inancıyla bütünleyerek atom çekirdeğine dönüştürmüştü. Ya alacak ya da ölecekti! Ölmedi, aldı.
Çünkü o, gemileri karadan yürütmeyi düşünecek kadar geniş ufukluydu...

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.