Yaratma Cesareti
₺204,00 Orijinal fiyat: ₺204,00.₺164,22Şu andaki fiyat: ₺164,22.
Yaratma Cesareti, Amerikan psikolojisi ve varoluşçu psikoterapinin önde gelen ismi Rollo May’in en temel yapıtlarından biri. May, psikoloji, psikoterapi, felsefe ve sanatla yakın ilişkisinden ötürü, yaratıcılık konusunu ilginç bir perspektiften inceliyor. Tüm varoluşçular gibi o da kaygı olgusuna büyük önem vererek, değişimin kaygının içine gömülerek varılacak bir yaratıcılık düzeyinde gerçekleşeceğini vurguluyor. Geçiş dönemi psikolojisinin tüm olumsuzluğunu, yaratıcılığın zorunluluğu adına kutlayan May, “yeni olan”ın her yerde fışkırdığı bir dünyada, insanın bilinçdışı kaynaklara güvenmesi gerektiğini savunuyor. Bunun için de yeni bir cesaret biçiminin bireyde yaratılmasına önemli katkılarda bulunuyor. Bu kitabın, kişiye kendi kaynaklarından yararlanmakta ve günümüzdeki ahlaksal çözülmenin çöküntüsü altında kalmadan yeni bir yaşam kurmakta düşünsel destek sağlayacağına inanıyoruz.
| Yayınevi |
Metis Yayınları |
|---|---|
| Yazar |
Rollo May |
| Sayfa Sayısı |
152 |
| Kağıt Cinsi |
1. Hamur |
| Baskı Yılı |
2007 |
| Boyut |
"14 X 21" |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
3 adet stokta
Metis Yayınları – Yaratma Cesareti
/n
Yaratma Cesareti, Amerikan psikolojisi ve varoluşçu psikoterapinin önde gelen ismi Rollo May’in en temel yapıtlarından biri. May, psikoloji, psikoterapi, felsefe ve sanatla yakın ilişkisinden ötürü, yaratıcılık konusunu ilginç bir perspektiften inceliyor. Tüm varoluşçular gibi o da kaygı olgusuna büyük önem vererek, değişimin kaygının içine gömülerek varılacak bir yaratıcılık düzeyinde gerçekleşeceğini vurguluyor. Geçiş dönemi psikolojisinin tüm olumsuzluğunu, yaratıcılığın zorunluluğu adına kutlayan May, “yeni olan”ın her yerde fışkırdığı bir dünyada, insanın bilinçdışı kaynaklara güvenmesi gerektiğini savunuyor. Bunun için de yeni bir cesaret biçiminin bireyde yaratılmasına önemli katkılarda bulunuyor. Bu kitabın, kişiye kendi kaynaklarından yararlanmakta ve günümüzdeki ahlaksal çözülmenin çöküntüsü altında kalmadan yeni bir yaşam kurmakta düşünsel destek sağlayacağına inanıyoruz.
İlgili ürünler
Bir Dünyanın Eşiğinde
İlk telif eseri olan Bir Dünyanın Eşiğinde, o zamana kadar "coğrafyasında tek kıta, kafasında tek yarım küre" olan Meriç'in Asya'yı, özellikle "Hint"i keşfidir. Olemp'i ararken Himalaya çıkmıştır karşısına. 48 yılını gömdüğünü söylediği bu kitapta, düşüncesi ve şiiriyle, dini, felsefesi, masalıyla Hint edebiyatını ve uygarlığını inceleyen Meriç'e göre, "Çağdaş Avrupa, en aydınlık taraflarıyla Hint'in bir devamıdır". Düşünsel serüveninin tamamında olduğu gibi bu mihnetli çalışması sırasında da zaman zaman okuyucusunu bulamamaktan, anlaşılmamaktan şikayetçidir. Ama herkesi davet ettiği bu dünya düşünce hürriyetinin vatanıdır. "Hint", der Meriç, "her inanca söz hakkı tanıyan bir ülke olduğu için ikinci vatanım oldu. Bu kitapta rüyaları ve realitesiyle bütün Hint var... yani bütün insan."
Cennetin Dibi-Modern Zamanlarda Eğlencelik Hayat
Son yılların en çarpıcı kitaplarından Cehenneme Övgü’de gündelik yaşantımızda gönüllü tutsaklığımıza dikkatleri çeken Gündüz Vassaf, bu sefer de bizi modern insanın sınır tanımayan eğlencelerinin dipsiz kuyularına indiriyor. Rüyaların satılıp hükümetlerin kiralandığı beldelerde Freud’un kuramlarını Amsterdam’da yaşama geçiren genelevlere uğruyor, Yunan adalarında özgürlüğün yepyeni yaşam biçimlerini hayata geçiren kolonilerle karşılaşıp Çin gizli servisinin iç yüzünü açığa çıkarıyor, renk renk cenaze törenlerinde dinlerin özelleştirme çabalarına tanık oluyorsunuz. Kitabı okurken bir sürü bilgiler de ediniyorsunuz. Ama bilgilendikçe yoğunlaşan soru işaretleri bulutunun altına girip sunulanların doğruluğundan da şüphe etmeye başlıyorsunuz. Ancak "Prenses Diana" gibi, bilimkurgu tadındaki kimi öykülerin "doğrulandığını" basın ve televizyonun fark etmesi de Cennetin Dibi’nin şaşırtıcı özelliklerinden biri. Gündüz Vassaf bizi gelecekteki gündelik yaşamımızın dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor. Yine çarpıcı yine ayrıksı. "Gündüz Vassaf düşgücünün avukatı, düzyazımızın en özgür ruhlu kalemi..." Orhan Pamuk "Bu kitabında bize postmodern zamanlarda çokça gündeme gelen gerçeğin ve kurgunun birbirini takip ettiğini gösteren bir metin sunan Gündüz Vassaf, kafamızda pozitif dünyayı agılarken kurduğumuz kurgunun sözde-gerçekliğini mizah tadı veren öyküleriyle dile getiriyor." Ali Akay "Modern zamanlarda aslını yitirerek sahteleşen hayat tarzlarının içyüzü... Kendisini özelleştirerek kurtarmaktan başka çözüm üretemeyen insanın ‘iktisadi akla’ tutkunluğu... Cennetin Dibi’nde "dibe" çöken her şey var." Ayça Atikoğlu "Gündüz Vassaf bize cennetmiş gibi sunulan saçma sapan şeyleri sonuna en son sınırına kadar zorluyormuş gibi: Rüya Şirketleri, Ölüm Marketleri, Sperm Soykırımı Depresyonları, Marlboro Meydan Muhabereleri..." Fatih Artunöz
Güneş Ülkesi
Yapıtları en az on cilt tutan Campanella’nın uzun süren yaşamı tam bir özgürlük mücadelesidir. İtalyanca olarak kaleme aldığı Güneş Ülkesi, yaşamını adadığı “özgürlük” düşüncesinin ve otoriteye karşı boyun eğmezliğinin simgesi gibidir. Bu büyük yapıt, ona ilk kez yaklaşanlar için ilerlemekte tereddüt edilecek büyük ve gür bir orman ya da bir labirent havası verir. Aynı zamanda 30 yıllık hapislik hayatının yarattığı öfkeyle birlikte Campanella’nın ateşli ruhundan yayılan bir çığlık; insanları cehalet uykusundan uyandıran ve kederli dünyalarından çıkmaya çağıran bir çan sesi gibidir.
Güneş Ülkesi, adaletsizliğin bilincinde olan, toprağından sürülmüş, zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük çekmiş ve bunun acısını taşımış bir insanın, adil ve dayanışmacı, baskı ve sefaletten arınmış bir toplum düşünün somutlaştırıldığı bir ideal kent tasarımıdır. Mutlu bir cumhuriyetin betimlemesi olan bu küçük kitap, 17. yüzyılda Fransa’da ve Almanya’da konuşulup tartışılmış; 19. yüzyılda pozitivistler ve sosyalistler arasında yayılmıştır. Avrupa tarihine ve kültürüne karşı aldığı mesafe ve ele aldığı ekonomik kolektivizmin yanı sıra üslubu ve doğallığıyla da dikkat çekmiştir.
İçsel Çatışmalarımız
"Ben insanın var olan potansiyellerini geliştirmek ve ‘iyi’ biri olmak için hem becerisi hem de arzusu olduğunu düşünüyorum; bunlar bozulduğunda başkalarıyla ve dolayısıyla kendisiyle ilişkisinin de bozulacağını düşünüyorum. İnsan değişebilir ve hayatta olduğu sürece değişmeye devam edebilir." Horney’nin nevroz teorisi kendinden öncekilerin aksine "yapıcı"dır. Freud’un insanı harekete geçiren dürtülerin ancak denetim altına alınabileceği, en iyi ihtimalle "yüceltilebileceği" teorisini ters köşeye yatırır ve insanın içinde bulunduğu koşullar değiştirilerek kendisinin de değişebileceğini söyler. Nevrozların altında yatan çatışmalar hafifletilebilir, hatta fiilî bir biçimde çözümlenebilir ve böylece kişiliğin gerçek anlamda bütünleşmesi sağlanabilir. Freud’dan sonraki kuşakların en özgün psikanalistlerinden biri olan Karen Horney, kültürün ve çevrenin önemini vurgulayan ve yabancılaşma sorununu, kendini gerçekleştirme ve özgürleşmeyi merkezine alan bir yaklaşım geliştirdi. Yeni ve dinamik bir nevroz teorisi ortaya koyan Horney, İçsel Çatışmalarımız’da, "insanlara yaklaşma", "insanların aksine gitme" ve "insanlardan uzaklaşma" durumlarındaki temel çatışmaları ele alıyor.
İnsanın Anlam Arayışı
20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor Frankl, otuzun üzerinde yabancı dile çevrilen ve bütün dünyada 12 milyondan fazla satan İnsanın Anlam Arayışı‘nda, kurucusu olduğu logoterapinin ilkelerini, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampındaki deneyimleri eşliğinde anlatmaktadır.
Okurlar, Frankl’ın tasvir ettiği toplama kampının, dünyayı daha büyük bir hapishane olarak kavramamızı sağlayacak parlak bir metafora dönüştüğünü fark edecektir. Gasset, Heidegger ve Sartre’dan aşina olduğumuz düşünceler ışığında, varoluşun çetin koşullarında “anlam”ı keşfetmemize yardım edecek süreci anlatan Frankl, “İnsanı insan yapan nedir?” sorusuna da yanıt vermeye çalışıyor.
“Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmeydi. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir.”
İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı
Cenevre’de saatçi ustası olan babasının yanından ayrılan; mesleksiz, işsiz, parasız ve hiçbir toplumsal statü ile bağlantısı olmayan Jean-Jacques Rousseau, yeni bir çağın oluşumunun öncesinde, çağımızın bir-çok sorununu ya?ayacak ve bunları düşünüp değerlendirmeye çalışacak olan yeni bir insan tipinin ilk örneğidir. Onun yalnızlığı, 1756 Lizbon Depremi’nde yayımladığı bildirisiyle olayı hâlâ Tanrısal iradeye bağlayan Papa’nın yalanını da; Papa’nın yalanını fark edip yaşlanan depremin toplumsal sistemin ürünü olduğunu, çünkü yıkımın ve ölümün gelip yoksul mahallelerin başına çöktüğünü fark eden bir düşünürün yalnızlığıdır. Bu nedenle, günümüzdeki "depremleri", "çöküntüleri" yalansız dolansız anlamak isteyen herkesin yeniden ve yeniden okuması gereken bir düşünürdür Rousseau. -Ünsal Oskay-
Nesillerin Ruhu
Bu kitapta, Türkiye’nin eskimeyen davalarını bulacaksınız. Memleketimizin medeniyet, kültür, sanat, din, dil meseleleri ile her adımda karşı karşıya gelecek, düşünecek ve yakın mazi ile hal arasında sürekli bir mukayese, değerlendirme imkanına sahip olacaksınız.
Cumhuriyetten önceki neslin, Cumhuriyete yön veren neslin, Cumhuriyet neslinin yani bugünkü neslin duyuş ve düşüncelerinin nabzını, günah ve sevaplarını önünüze seren Nesillerin Ruhu dünkü buhranlarımızdan bugünkü buhranlarımıza geçişi anlatıyor. Batı medeniyeti karşısında aldığımız tavrın, meneşi Doğulu olan kıymetlerimizin, Anadolu’nun iç dünyasını vücudu getiren kudretlerin muhasebesini yapıyor.

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.