Unutma Hep Hatırla (Tasavvuf Öğretisinin Yaşayan Geleneği)
₺250,00 Orijinal fiyat: ₺250,00.₺212,50Şu andaki fiyat: ₺212,50.
| Yayınevi |
Sufi Kitap |
|---|---|
| Yazar |
Kabir Helminski |
| Sayfa Sayısı |
208 |
| Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
| Baskı Yılı |
2024 |
| Boyut |
"13 ,00" ,50 X 21 |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
5 adet stokta
Sufi Kitap – Unutma Hep Hatırla (Tasavvuf Öğretisinin Yaşayan Geleneği)
/n
İlgili ürünler
Allah A Güven
Allah’a güven, çünkü O seni senden iyi bilir ve hep yanındadır.
BU KİTABI OKUDUĞUNDA GERÇEKTEN NEYE İHTİYACIN OLDUĞUNUFARK EDECEKSİN.
Niçin Allah’a güvenmelisin?
Çünkü O, seni senden çok daha iyi tanıyor.
Çünkü O, senin gerçekten neye ihtiyacın olduğunu senden çok ama çok daha iyi biliyor.
Çünkü O, nelerin sana zarar vereceğini de senden daha iyi biliyor ve şimdi düşün!
Henüz anne rahminde daha kolların, bacakların, ellerin, ayakların, organların dahi oluşmadan ve tüm bunların sana olan faydasından bihaberken, Allah sana bir süre sonra dünyaya gözlerini açtığında lazım olacak diye; eller, ayaklar, kollar, bacaklar, gözler, tatman için dil ve dişler, nice organlar verdi.
Dervişin Teselli Koleksiyonu
Kederli günlerden geçen derviş, rüya âleminde bir adaya uğrar. Gördüğü şey mucizevidir. Peygamberler, veliler, âlimler ve filozoflar bir halka şeklinde oturmakta ve anlaşıldığı kadarıyla birini beklemektedirler. Derviş de onlarla birlikte beklemeye durur ancak asıl misafirin kendisi olduğunu anlaması uzun sürmez. Halkanın ortasında kendisine gösterilen yere oturur ve her kederine bir teselli verecek olan bu nurani meclisi dinlemeye koyulur.
Halkanın bir tarafında Abdulkadir Geylani’den Yunus Emre’ye, İmam Gazali’den Mevlana’ya ve İbn Arabi’ye birçok gönül doktoru… Halkanın diğer tarafında Sokrates, Hegel, Kant, Kierkegaard, Spinoza ve Schopenhauer gibi hikmet âşıkları… Halkanın bir başka yanında ise Geothe’den Cibran’a, Tanpınar’dan Dostoyevski’ye, Sadi Şirazi’den Rilke’ye ve Proust’a acılarını kelimelerin büyülü dünyasında dindirmeye uğraşan kalem erbabı...
Bu teselli halkası öylesine geniştir ki, dindiremeyeceği keder, zayıflatamayacağı acı, sevdiremeyeceği dert yok gibi gözükmektedir. Sözler sözleri, anlatımlar anlatımları, teselliler tesellileri takip eder. Derviş uyandığında yalnızca güneş doğmamıştır, kendi içsel karanlıklarından da aydınlığa çıkmıştır.
Dervişin Teselli Koleksiyonu doğunun ve batının binlerce yılda oluşturduğu teselli birikimini yaralı gönüllere cömertçe ulaştıran bir çalışma. Teselliden kasıt zihnin düşünceler yoluyla uyuşturulması değil, bilakis acı karşısında uyumayı seçen zihnin uyandırılması... Kadim teselli ustalarıyla, teselliye muhtaç gönülleri buluşturmak, bu kitabın varoluş sebebi!
Dervişin Teselli Koleksiyonu 3
İnsan, yaradılışı gereği, musibetler karşısında zayıf ve âcizdir. Basit bir kederle bile baş dönmesi yaşar. Küçük bir gam karşısında sersemleşir. Bir mikroba mağlup olan bedeni gibi ruhu da basit bir mesele karşısında sarsıntılar geçirir. Yaşam gidişatındaki ufak bir aksaklıktan ümitsizliğe düşer. Gerçekleşme işareti taşımayan zayıf olasılıklardan telaşa kapıldığı dahi olur. Önemsiz bir mevzuda hayal kırıklığına uğradığında hayat ona tümden acı görünür. Dünya sık sık ona dar gelir, pek çok defa zindan gibi olur.
İnsan, hissiyatını kontrol edebilme konusunda zayıftır. Nefsinin arzularını gemlemede âcizdir. Kalp dinginliğini sağlamada çoğu zaman yetersizdir. Kendi düşüncelerine karşı bile mağluptur. Aklının bir mutluluğa onlarca acı karıştırmasından yakasını bir türlü kurtaramaz. Yaşamın en kırılgan varlığı olan insanın hâletiruhiyesinin hangi hikmetler için böyle mukavemetsiz yaratıldığı, üzerinde tefekkür etmeye değer bir konudur.
İnsanın zayıflığı ve yaşamındaki acılar konusunda en ilginç tahliller çoğunlukla sûfilerin dünyasından gelmiştir. Birçok insan için yıkım sebebi olan hadiselerin sûfiler tarafından gülüp geçilecek nitelikte algılanması, çocuğun dünyasında büyük bir sorun hâlinde yaşanan bir oyuncak kaybının, bir yetişkinin pek de önemsemeyeceği bir durum olmasına benzetilmiştir.
Doğu’nun ve Batı’nın kadim tesellilerini aktarmaya devam eden Dervişin Teselli Koleksiyonu, üçüncü kitapta Sufilerin Mutluluk Sanatını merkeze alıyor.
İnsan Nasıl İnsan Oldu?
İnsan, insan olduğundan beri, en temel meselesini oluşturan o soruyu sorar: “Ben kimim ve nasıl bu hâli aldım?” Yeryüzünde hiç kimse söz konusu soruya geride başka bir soru(n) kalmayacak şekilde net cevap vermez, veremez… Böylelikle insanın, bu esrarlı evrende bir sır olarak kalması, varoluşunun en temel dinamiğini oluşturur. Hayatın imtihan olması biraz da bu sırrın sır olarak kalmasına bağlı değil midir?
el-Fusûl fi’l-Es’ile ve’l-Ecvibe’de Gazzâli, insan ruhu ve onun bedenle ilişkisi çerçevesinde kendisine yöneltilen yedi soruyu cevaplıyor. Soruların temelinde Kur’ân’da insanın yaratılış sürecine temas eden, “ruh” ve onun bedene yansıtılma şekli olan “nefh” ile ilgili âyetler bulunuyor. Gazzâli’nin Kelâm-ı Kadim’den hareketle getirdiği cevaplar, onun felsefî-kelâmî ve tasavvufî düşüncesini deklare etmesi açısından da ayrıca dikkat çekici.
İnsanlığın en kadim ve değişmez sorularına cevab-ı sevaplar sunan bu küçük risale, insan ve kozmosun manevi özüne ışık tutuyor.
Korkma Hep Varsın
Bir zamanlar yoktuk, şimdiyse varız. Önce hiçbir şeydik, sonra pek çok şey olduk. Bunun ardından yeniden “hiçbir şey” olacağımızı öne sürmek akla yatkın bir açıklama değildir.
İnsan için en önemli mutluluk kaynaklarından biri, ölüm ötesindeki sonsuz yaşama inanmaktır. Ahiret bilgisi, insanın -daha bu dünyada- ağlamalarını gülmeye, endişelerini şükre çevirecek olan bir bilgidir.
Vakti dolan insan dünyadan ayrılır ayrılmaz “artık hep ama hep varsın” cümlesinin içine doğar. Bu ne güzel bir müjde, ne harika bir karşılamadır. Yokluğun ve ebedi ayrılıkların çözümsüz ikliminde yaşayan insan için ne paha biçilmez bir mutluluktur bu! Ebediyen var olma nimeti, şüphesiz ki nimetlerin en büyüğüdür.
Ebediyete daha şimdiden sahip olduğunu hissetmek, nasıl da farklı bir duygudur. Varsın ve hep varsın ve hep varsın. Ebediyen, ilelebet, sonsuza dek hep ama hep varsın. Yoktun, var oldun ve hep var olacaksın.
Ölüm Ve Ötesi
Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalplerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki Sen bol ihsan sahibisin! (Âl-i İmrân Suresi, 8) Yani, bundan önce bize imanı ilettiğin gibi ölüm anında da kalplerimizi saptırma, iman üzere sebat ettir.
Allah Teâlâ, insanı dünya hayatında belirli bir süre için var etmiş, ona takdir ettiği rızkı ulaştırmış ve yazılı olan amellerini tamamlamasına fırsat vermiştir. İnsanoğlunun dünyadaki bu yolcuğu “Her nefis ölümü tadacaktır.” ayetinin tecellisiyle bir gün son bulacaktır. Ölüm ve Ötesi ismiyle dilimize kazandırdığımız bu kitap, özellikle modern dünyanın tuzaklarına düşen insanlara, kalplerini ölüm bilinciyle tekrar diriltme çağrısını muştulamaktadır.
Büyük İslam düşünürü Gazzâlî, bu kitabında ölüm ve ahiretin gerçekliğini çarpıcı örnekler ve kuvvetli delillerle açıklıyor.
Üç Oda Bir Salon
Ne kadar koşarsan koş, yetiştiğin sadece nasibindir..
Evinden, Allah’ın rızası için iğne kaldırsa sevap alacak yürekler vardı hani. Sahi ne oldu o yüreklere?
Magazin programlarının, sosyal medya fenomenlerinin zehriyle şuurunu yitirmiş gibi oturduğu koltukta uyuşup kalmışlar mıydı yoksa?
Sahi ne olmuştu da Musa aleyhisselamın safında firavunlara karşı büyütülecek çocukların sahibinin Allah olduğunu unutanlar, çocuğa ‘geçim sıkıntısı’ adını koymuşlardı?
Kendisine türlü vazife seçenler, ‘evlat-eş-ana-baba’ olmayı unutmuş.
Başkasının hanesindeki çöplere gözlerini dikenler, kendi evlerindeki kirli camları görmez olmuştu.
Ya Rabbi! Döndür özümüze bizi...
İki gönlün birbirine denkliğiyle nimetlenenlere evlerindeki şenliği hatırlat.

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.