Süt Lekesi
₺320,00 Orijinal fiyat: ₺320,00.₺239,20Şu andaki fiyat: ₺239,20.
Her insan lekeli midir?
Ne zaman bulaştı bu lekeler bize?
Habil ile Kabil zamanında mı?
Bir yara mıdır bu leke, bir nişan mıdır yoksa?
Masum, saf ve temiz olarak dünyaya gözlerini açan insanoğlu, neden bu dünyayı yaşanmaz kıldı?
İnsan kötülükle mi doğar, sonra mı kötü olur?
Bir bebek, başka bebeği gördüğünde neden rahatsız olur, neden onu tırmalar, canını yakar?
SÜT LEKESİ insanın içsesi olmaya aday bir roman. Kimseye söylemediklerimize, yalnızken kendimize bile fısıldayamadıklarımıza, aklımızdan bile geçiremediklerimize ışık tutuyor.
Acı içinde kıvranırken gelen mutluluğu, karanlık içinde boğulurken yanan ışığı, çaresizlik içinde debelenirken yanı başınızdaki çareyi göreceksiniz.
Sadece iyiyi ve güçlüyü değil, kötüyü ve zayıfı da anlayacak, önyargılarınızdan rahatsız olacaksınız.
| Yayınevi |
Destek Yayınları |
|---|---|
| Yazar |
Esra Ezmeci |
| Sayfa Sayısı |
264 |
| Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
| Baskı Yılı |
2018 |
| Boyut |
"13 ,00" ,50 X 19 |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
1 adet stokta
Destek Yayınları – Süt Lekesi
Her insan lekeli midir?
Ne zaman bulaştı bu lekeler bize?
Habil ile Kabil zamanında mı?
Bir yara mıdır bu leke, bir nişan mıdır yoksa?
Masum, saf ve temiz olarak dünyaya gözlerini açan insanoğlu, neden bu dünyayı yaşanmaz kıldı?
İnsan kötülükle mi doğar, sonra mı kötü olur?
Bir bebek, başka bebeği gördüğünde neden rahatsız olur, neden onu tırmalar, canını yakar?
SÜT LEKESİ insanın içsesi olmaya aday bir roman. Kimseye söylemediklerimize, yalnızken kendimize bile fısıldayamadıklarımıza, aklımızdan bile geçiremediklerimize ışık tutuyor.
Acı içinde kıvranırken gelen mutluluğu, karanlık içinde boğulurken yanan ışığı, çaresizlik içinde debelenirken yanı başınızdaki çareyi göreceksiniz.
Sadece iyiyi ve güçlüyü değil, kötüyü ve zayıfı da anlayacak, önyargılarınızdan rahatsız olacaksınız.
İlgili ürünler
Başka Bir Şey
Aklın gidiş biletini aldığı yerde kalp çoktan dönüş biletini ayırmıştır.
Aslında her şey bir rüyayla başladı. Sahi rüyalara inanır mısınız? Ben inanmazdım. Ta ki aynı rüyayı birkaç kez görene kadar... Uyandığınız an ya da günün herhangi bir anında ne yaparsanız yapın rüyanızın tamamını hatırlayamayacaksınız. Her seferinde en fazla yarısı ya da küçük bir bölümü tamamlanmış bir hikâyeye bakar gibi bakacaksınız rüyalarınıza...
Bir rüyanın peşinden koşmak kimilerine anlamsız gelebilir, bense bununla ilgilenmiyorum. Sadece kalbimin sesini dinlemek istiyorum çünkü kalbimi hafife almaktan, sezgilerimi görmezden gelmekten korkuyorum. Siz sadece şunu düşünün, ya gördüğünüz rüyayı sizinle birlikte bir başkası daha görüyorsa? Ya siz de o başka bir şeyi yaşıyorsanız ama haberiniz yoksa? Aşk başka bir şeydir. Bazen gördüğünüz rüyanın içindeki mor bir şemsiye, bazen mesafelere inat yanı başınızda duran bir gazoz kapağı, bazense zamanın içinde saklanan gizli bir zamandır aşk. İnanmaya, hissetmeye ve yaşamaya değer...
Büyük Umutlar
Charles Dickens (1812-1870): Viktorya Dönemi İngilteresi’nin en önemli romancısı kabul edilen Dickens orta sınıf bir ailenin çocuğuydu. On iki yaşındayken ailesinin dara düşmesi sonucu bir fabrikada çalışmaya başladı ve romanlarında büyük bir isabetle aktardığı işçi sınıfının hayatını gözlemleme fırsatını elde etti. Yazarın en sevilen romanlarından Büyük Umutlar, yoksulluk içinde büyüyen öksüz yetim bir çocuğun erişkinliğe geçişini anlatır. 1861 yılında yayımlanmış, atmosferi, sürükleyici olay örgüsü, unutulmaz karakterleri, komik ve trajik öğelerinin dengesiyle hem eleştirmenlerin hem de okurların beğenisini kazanmıştır. Pek çok defa televizyona ve sinemaya da uyarlanan Büyük Umutlar, Dickens’ın sonradan değiştirdiği orijinal sonuyla birlikte Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde okurlarıyla buluşuyor.
Elif Gibi Sevmek – Dem
Eyvallah – Birlik Dükkanı
Gökyüzüne Not
Ne balığın yeri akvaryum ne kuşun yeri kafes...
Herkesin bir vatanı var benimki sensin...
Küçük bir mucize istiyorum. Senin yanımda olduğun ve benim sadece sana ait olduğum bir mucize. İkimiz için yazılmış ama ikimizin de okumadığı bir kitap, bize birbirimizi anlatan ama dinlemeye korktuğumuz bir şarkı ve hiç bakmadığımız ama içinde sadece ikimizin olduğu bir fotoğraf olsun istiyorum.
Senin hikâyende kendime bir yer arıyorum. Belki de ikimiz için yeni bir hikâye yazmak istiyorum. Mutlu olsam da olmasam da bu benim hikâyem demek istiyorum. Bu dünyada tek bir hayat yaşayacaksak eğer ve sonunda biten bizim hikâyemiz olacaksa yaşadığımız hikâye de bize ait olmalı...
Bir sokak arasında tuttun ellerimi, ki ben buna bile hazır değildim. Gözlerin gözlerimdeydi. “Ömrümü vereceğim kadın sen misin?” der gibi baktım. “Sen benim için yaratıldın” dedin gözlerinle. O sessizliğin içinde gözlerimizle konuştuğumuz ne varsa gökyüzüne not olup uçtu ve biz bir mucizeye inanıp sonsuz bir hikâye olmak istedik.
Kendine Yabancılaşan İnsan
Herkes kendi yarattığı hapishanenin anahtarı elinde yaşar.
Kalabalıkların içinde yalnız, kendi hayatına yabancı, olan biten her şeyden huzursuz bir insan için zamanla her şeyi unutmaya başlamak, belki de bir lütuftu aslında...
Gittikçe hafızasını kaybeden yaşlı bir adamla, aralarındaki derin yalnızlığı aşk sanan genç bir kızın içine düştüğü bir yolculuk, toplumun dayattığı düşünce ve inanç biçimleri yüzünden kocaman bir yalnızlığa ve yabancılaşmaya dönüşür giderek.
Bir Narsisin Gölgesinde On İki Ay adlı çok satan kitabın yazarı Dr. Fikret Yıldırım, bu kez yaşadığı aileye, topluma ve kültüre yabancılaşan yeni asrın insanını alıyor romanının merkezine.
“İnsanın bir özü var mıdır?” sorusunun yerini, “İnsanın bir özü var mıydı?” sorusu alıyor artık..

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.