

Sevda
₺286,00 Orijinal fiyat: ₺286,00.₺115,20Şu andaki fiyat: ₺115,20.
Yayınevi |
Nesil Yayınları |
---|---|
Yazar |
Halit Ertuğrul |
Sayfa Sayısı |
128 |
Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
Baskı Yılı |
2020 |
Boyut |
"13 ,00 X 19 ,00" |
Cilt Tipi |
Karton Kapak |
1 adet stokta
Nesil Yayınları – Sevda
İlgili ürünler
Benim Küçük Dostlarım
Bir yaşından, yirmi yaşına kadar her çocuk, bence zevkle okunmaya değer meraklı bir kitap; karşısında uzun uzun, hayran hayran düşünülecek bir bilinmeyenler âlemidir.
Yirmi bir yıldan beri bu kitapları yaprak yaprak, satır satır okumaya ve anlamaya çalışıyorum. Fakat hâlâ “Çocuk” adlı kitapta anlayamadığım, sökemediğim cümlelere rastladığım olur. Bu itirafımdan sonra, okuyucularım bu eserde, tecrübelerin belki haklı; fakat herhâlde soğuk ve tatsız gururunu elbette aramayacaklardır.
Hayır, sevgili okurlarım, elinizdeki kitap, ağırbaşlı, psikolojik bir eser olmak iddiasında değildir. Buna bir “hikâye kitabı” da denilemez. Çünkü içinde bir damlacık hayal bulamayacaksınız.
Ben bu kitapta, sadece gördüklerimi ve duyduklarımı -işittiklerimi değil, hissettiklerimi- sunuyorum. O kadar çok sevdiğim “Küçük Dostlarım”ı, daha doğrusu binlerce küçük dostumdan, rastgele birkaçını okurlarıma da tanıtmak istedim.
Çocukluk Ne Güzel Şey
Hep Genç Kalacağım Yeni
İhtiyarlığımda çekilmez bir adam olacağım hakkındaki iltifatına teşekkür ederim. Ama bu tahminin doğru çıkmayacak sanırım. Çünkü ihtiyarlayacağımı kim söyledi. Hep genç kalacağım.
Kitapta, Sabahattin Ali’nin ailesine, arkadaşlarına ve iş ortaklarına yazdığı mektuplarla , Sabahattin Ali’ye ailesi, Nazım Hikmet, Esat Adil Müstecaplıoğlu, Mehmet Ali Aybar, Mehmet Ali Cimcoz, Aziz Nesin, Melahat Togar, Ayşe Sıtkı İlhan, NihalAtsız, Cemal Kutay, Samim Kocagöz başta olmak üzere arkadaşları ve öğrencileri tarafından gönderilen, Markopaşa ve Yeni Dünya’nın kuruluşunda yazılan mektuplar ve resmi yazışmalar bulunmaktadır.
Bu mektupların Sabahattin Ali’nin edebi kimliğinin oluşumuna ışık tutan metinler olduğunu, okuduklarını, yazdıklarını ve yazacaklarını anlattığı mektupların yazarın notları olarak da okunabileceğini özellikle belirtilmelidir.
Hep Genç Kalacağım’da bir araya getirilen mektuplar sadece Sabahattin Ali’nin hayatına tanıklık etmekle kalmıyor, Cumhuriyet’in ilk on yılında Ankara’da yaşam, II. Dünya Savaşı’nın yarattığı ortam ve Türkiye’de giderek cadı avına dönüşen sol görüşlü kişilerin tutuklanması gibi pek çok olayla ilgili tanıklıklara da yer veriyor.
Kalanlar
"Doğumum bile bir kökünden kopma idi. On yaşıma kadar, çevreni, özellikle çevremdeki sessizliği kavramaya çalışırım... Yirmi yaşım ile otuz yaşım arasında aklın bittiği yerleri ve çaldırmanın sınırlarını aradım... Otuz yaşım ile kırk yaşım arasında ne akıllı ne de çılgındım. Dünyayı kavradığımı sandım... Kırk yaşındaydım. Bugün, gecenin bazı saatlerinde kitlenin anlamsız gürültüsü içinde boğuluyordum... Kendimi öldürmeye çalışıyordum... Özlemlerim kalmadı. Bıraktım. Hepsini kendi ve benim dünyamı anlamaları için bıraktım... Ve bana ölümsüzlerin sonsuz acıları kaldı."
Ömer’in Çocukluğu – Türk Edebiyatı Klasikleri 13
Muallim Naci, nam-ı diğer Ömer, sekiz yaşına kadarki çocukluk hatıralarını pek sevimlice, neredeyse o yaşından anlatıyor. Babası, abisi, annesi, kedisi Fındık, Hoca Efendi, mahalledeki komşular... Bir çocuğun çevresindeki herkes var bu anlatıda. Sokakta karşılaştığı köpeğin saldırması üzerine yaşadığı korku, eve alınan oğlakla bahçede geçirdiği keyifli vakitler, oynarken düşüp yaralanması, babasıyla ders çalıştığı saatler, mektepte falakaya yatıran Hoca Efendi’den ve karanlıktan korkusu, bilmediği bir yerde kaybolduğunda duyduğu çaresizlik... Muallim Naci, hepimizin çocukluğundan tanıdığı bu duyguları öyle canlı anlatıyor ki tek başımıza gidemeyeceğimiz bir mazinin içine bizi bırakıveriyor; üstelik eski İstanbul da semtleri ve yaşayışıyla yanımızda olarak.
Muallim Naci (Ömer) (1850-1893) Muallim Naci, Saraçhanebaşı’nda saraçlık yapan Ali Bey ile Fatma Zehra Hanım’ın oğulları olarak Fatih’te dünyaya geldi. Babasının vefatı üzerine annesi ve kardeşleriyle Varna’ya, dayısının yanına yerleştiler. Fatih Fevziye Mektebi’nde başlayan eğitimine Varna’da devam eden Naci, bir yandan medrese eğitimi görürken bir yandan da özel hocalardan Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Hattatlıktan icazet aldı. Muhayyelat-ı Aziz Efendi romanındaki Naci karakterinden etkilenerek bu adı kendisine mahlas olarak seçti ve ilk şiirlerini de Naci mahlasıyla bu dönemde yazdı. Tercüman-ı Hakikat’e şiirlerini gönderen Naci, Varna’dan İstanbul’a döndüğünde bu gazetenin edebi sütunlarını yönetmeye başladı. Burada yayımladığı eski tarz şiirler eski-yeni tartışmasında bir kutuplaşma yarattı ve gazetenin sahibi Ahmet Mithat’ın tepkisini çekti. Arkadaşlarıyla beraber gazeteden ayrılan Muallim Naci Saadet ve Mürüvvet’te yazılarını yayımladı; Mecmua-i Muallim dergisini yönetti. Mekteb-i Sultani ve Mekteb-i Hukuk’ta edebiyat öğretmenliği yapan Muallim Naci, Tanzimat Dönemi edebiyatımızın meşhur ve önemli simalarındandır. Yeni kültüre sahip, milli değerlere bağlı, edebiyatta eskiyi savunur görünmekle beraber dilin sadeleşmesi ve edebiyatın yenileşmesine hizmet etmiş bir yazardır. Şairliği, sözlük çalışmaları, çevirileri ve yazarlığıyla Tanzimat edebiyatının yine çok yönlü isimlerinden olan Muallim Naci’nin seçme eserlerine Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisi’nde yer vermeyi sürdüreceğiz.
Ömrüme Doğan Güneş
Yaşamak
Bir kelime şiire girdiyse değişir çünkü yeniden inşa edilir. Yaşamak da Cahit Zarifoğlu’nun yeniden tanımladığı bir kelime. Zira o, tüm bilinmezliği ve sıradanlığı, huzuru ve kaygısı, aydınlığı ve esrarı, korkusu ve yakarışı ile yeryüzündeki yolculuğunu sürdürmüş; her adımında kendisi olarak ve ânı kendisinin kılarak apayrı bir yaşamak inşa etmiştir.
Sisin örttüğü demiryolunda ağır aksak yola çıkan tren, şairin çocukluk hatıralarının başkenti Silvan’a doğru ilerlerken Yeni Camii’nin avlusu, sessizliği kolundan tutup çeker yeryüzüne. Koca medeniyetin içinde kendine yurt arayan ruhlar, yalnızlıktan yontulan büyük anlara acziyetle bir kez daha eğilir.
Yaşamak’ta günlerin kendisinden ziyade ne barındırdığı; beyaz sayfalardaki bir avuç harfin, ölümü bilen dağlar gibi gülümsediği, ışığın parçaladığı karanlığı geri verdiği apaçık görülür.
Farkına varmadan “Bütün bunların, hatırasız haftaların, kalbimi fark etmelerinden korkmamın sebebi var.” diyordum. Şimdi bir şeysin benim için... Varsın. Fakat bocalıyordum. Gizlice düşündüğüm, fark edilmesinden korktuğum hakikat sen miydin, yoksa ben, hatırasızlığı, boşluğu, en ucuz şekilde, sırtımdan korkakça, hiçbir teşebbüste bulunmadan birdenbire atmak için yine hayal mi kuruyordum. Dedim ya işte, bocalıyorum. Yeniden yaşamaya başlamak kolay mı?
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.