Roger Ackroyd Cinayeti
₺330,00 Orijinal fiyat: ₺330,00.₺254,26Şu andaki fiyat: ₺254,26.
King’s Abbot köyündeki sakin yaşam bir anda altüst olur. Dul bir kadının şüpheli intiharı asılsız dedikodulara yol açar. Köy, ilk kocasını öldürdüğünü bilen biri tarafından kadına şantaj yapıldığı ve Roger Ackroyd’un onun gizli aşığı olduğu söylentileriyle çalkalanmaktadır. Fakat Ackroyd cinayete kurban gidince, tüm şüpheler ev halkının üstüne odaklanır. Kendini emekliye ayıran ve sebze yetiştirmek için King’s Abbot köyüne yerleşen, Hercule Poirot, istemeden cinayete el koyar ve şeytani bir zekaya sahip katili yakalamaya çalışır.
| Yayınevi |
Altın Kitaplar |
|---|---|
| Yazar |
Agatha Chrıstıe |
1 adet stokta
Altın Kitaplar – Roger Ackroyd Cinayeti
/n
King’s Abbot köyündeki sakin yaşam bir anda altüst olur. Dul bir kadının şüpheli intiharı asılsız dedikodulara yol açar. Köy, ilk kocasını öldürdüğünü bilen biri tarafından kadına şantaj yapıldığı ve Roger Ackroyd’un onun gizli aşığı olduğu söylentileriyle çalkalanmaktadır. Fakat Ackroyd cinayete kurban gidince, tüm şüpheler ev halkının üstüne odaklanır. Kendini emekliye ayıran ve sebze yetiştirmek için King’s Abbot köyüne yerleşen, Hercule Poirot, istemeden cinayete el koyar ve şeytani bir zekaya sahip katili yakalamaya çalışır.
İlgili ürünler
Cinayet Alfabesi
Alfabe sırasına göre kurbanlarını öldüren seri katil, cesetlerin yanına ABC tren yolları tarifesini bırakmaktadır... Aynı zamanda cinayetleri işleyeceği mekânları Hercule Poirot’ya önceden haber vererek deneyimli dedektifle dalga geçmektedir. Fakat Poirot adı geçen yerlere ulaşmakta her zaman gecikir. Bu psikopatın düşüncelerinden ve cinayet metodundan fazlasıyla etkilenen Poirot, Hastings ve Japp’ın yardımıyla İngiltere’de enine boyuna seyahat ederek bu acımasız katilin izini bulmaya karar verir.
Doktor Hastalandı – Modern Klasikler 73
Burma’da dilbilim dersleri veren Dr. Edwin Spindrift aniden rahatsızlanınca İngiltere’ye geri gönderilir. Londra’da yattığı hastanede acı veren ve aşağılayıcı bir dizi tetkikten sonra beyninde tümör olduğu anlaşılır. Geçireceği operasyonu beklerken, karısı da hastane civarındaki barlarda vakit geçirmektedir. Edwin, operasyondan bir gece önce onu bulmak için üzerinde pijamalarıyla hastaneden kaçar. O güne dek sözcüklerin dünyasında yaşamış olsa da onların gerçek hayattaki “göndergelerini” pek umursamamış bir dilbilimci olarak, varlığından bile haberdar olmadığı bir aleme; Soho’nun hayatın kıyısında kalmış bin bir karanlık tiple dolu tekinsiz ve bohem yeraltı dünyasına dalar. Ancak akademik hayattaki steril varoluştan katı gerçekliğin hüküm sürdüğü yeraltına iniş macerası içinde gizem dolu bir müphemlik de barındırır.
Dünya Tarihi-10.1/2 Bölümünde
Julian Barnes’ın 101/2 Bölümde Dünya Tarihi adlı romanı, bildiğimiz, alışageldiğimiz dünya tarihlerinden değil. Bir kere, yapısını kuru ve kavramsal düşünceler değil, o düşünceleri doğuran estetik yaşantılar oluşturuyor. İkincisi, geleneksel bakış açılarından sapan alternatif bir tarih, hatta deyim yerindeyse, Doğa’nın gözünden muhalif bir İnsanlık Tarihi. Sonra, ilginç bir şekilde, kesirli, artığı olan bir tarih. Nedir bu artık? Bu artık, kitabın bir bölümünü (“Parantez”) oluşturacak kadar önemli; çünkü Julian Barnes “aşk” kavramını, çok bilinmeyenli Dünya Tarihi denkleminde olmazsa olmaz bir parametre olarak görüyor ve ona romanında son derece önemli ve anlamlı bir yer açıyor. Barnes romanında, o eşsiz ironisiyle, bize olağanüstü çeşitlilikte öyküler anlatıyor ama her şeyden önce de sorular soruyor:
Nuh efsanesi bir tahtakurdunun bakış açısından anlatılacak olursa ortaya nasıl bir Tarih yorumu çıkar? Filistinli teröristler, Akdeniz’de seyreden bir yolcu gemisini ele geçirip de taleplerinin yerine getirilmesi için yolcuları öldürmekle tehdit ederlerse, Nuh efsanesi çağdaş zamanlarda nasıl bir yankı bulmuş olur? 16. yüzyıl Fransa’sındaki Mamirolle Köyü sakinleri haşaratı mahkemeye verirlerse karşımıza nasıl bir dava çıkar? İnsanlığın en eski düşlerinden biri, düşünüzde uyandığınızı görmek, ölümsüzlük konusundaki görüşlerinizde nasıl bir değişikliğe yol açabilir? İşte Julian Barnes, 101/2 Bölümde Dünya Tarihi adlı romanında, bizlere bu denli değişik ama aynı zamanda da bu denli çok ortak paydaya sahip öyküler anlatıyor.
Güneş De Doğar
Güneş de Doğar, Ernest Hemingway'in ilk, ancak en ünlü kitaplarından biridir. Roman çok büyük ilgi görmüş, sinemaya da aktarılmıştır. Hemingway, savaşı değişik boyutlarıyla ele alan bir yazardır. Bu romanda da olduğu gibi, savaşın insan üzerindeki etkisini, insandan neler alıp götürdüğünü bütün doğallığıyla yansıtan bir ustadır. Bu açıdan bakınca, Hemingway'in ününün ve yazdıklarının evrenselleşmesi şaşırtmaz insanı. Güneş de Doğar'daki kişiler, savaş sonrası değer yargıları yiten, değişen yaşamları üç aşağı beş yukarı birbirine benzeyen insanlardır. Romanın baş kişileriyse, bu çöküntüyü olanca derinliğiyle yaşarlar. Hemingway yaşamı, ister av, ister savaş alanında, isterse arenada, nerede olursa olsun düş kırıklıklarıyla dolu bir savaş gibi algılar. Yaşadıklarına gözlemlerini de katınca, herbiri ötekinden güzel, inandırıcı ve dünyanın dört bir yanındaki okuyucuya seslenen dev yapıtlar ortaya çıkarır. Güneş de Doğar'da Hemingway, aşklarındaki, yaşamlarındaki düş kırıklıklarını eğlenerek, bohem hayati yaşayarak, başka mutluluklar arayarak unutmaya çalışan insanları anlatır. Çağdaş Amerikan yazının güzel örneklerinden olan Güneş de Doğar, yayınevimizin sürdürdüğü Hemingway Bütün Dizisi'nin de unutulmayacak başyapıtlarından biridir.
Kış Masalı
Menakıb-I Evliya (Buyruk)
Bir inancın yüzyıllar boyunca kalemden kâğıda, kâğıttan dile, gönüllere aktarıla aktarıla bugüne gelmiş kılavuz kitabı Menâkıb-ı Evliyâ (Buyruk) bağlısına, okuruna, meraklısına bir daha sesleniyor.
“... Tâ kim silsile-i nesl-i evlâd-ı Resûl’den bu vasiyyetleri Şeyh Seyyid Safiyyüdîn Hazretine geldi, kaddesallâhu sırrıhu’l-azîz, okuyub bildi ve anınla amel kıldı. ‘Bu ilim şerîf ilim imiş’ didi. Kendüye mürîd olup irâdet getüren tâliblerine telkîn idüb bu Vasiyyetnâme mucibince evliyâ muhiblerin irşâd iderdi. Bize dahî anlardan yâdigâr kaldı. Evliyânın Menâkıbı budır, bilesiz ve tâliblere terbiye kılasız!”
“Elimize ulaştığı kadarıyla sayısı birkaç yüzü geçen Buyruk yazmaları incelendiğinde, Kızılbaş-Alevî toplumunun inanç, ritüel, kültür ve toplumsal yapısına dair birçok detay ortaya çıkacaktır. İşte elinizdeki kitap, alandaki bu boşluğu doldurmaya dönük mütevazi bir adım olarak görülmelidir. Kitap, okuyucuya Buyruk’un ilk kez bir edisyon-kritik metnini sunmanın yanı sıra, eserin tarihsel ve toplumsal bağlamı, kaynakları, oluşum süreci ve kavramsal dünyası üzerine kapsamlı bir analize girişmektedir.”
Sineklerin Tanrısı – Modern Klasikler 1
''Sineklerin Tanrısı bas¸langıçta, ıssız bir adaya düs¸en çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmıs¸ bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çagˆdas¸ bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekis¸tirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı’nın bas¸lıca iki kis¸isine Mercan Adası’ndaki çocuklardan aldıgˆı Ralph ve Jack adlarını verir. Mercan Adası’nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik Okyanusu’nda ıssız bir adaya sıgˆınan üç İngiliz gencinin, Büyük Britanya uygarlıgˆının oldukça bas¸arılı bir küçük örnegˆini nasıl yeniden kurduklarını anlatır. Golding’in Sineklerin Tanrısı’nda da bir mercan adası ve İngiliz çocuklar vardır. Ama altı ile on iki yas¸ arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savas¸ı sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya ugˆradıgˆı için bu mercan adasına düs¸müs¸lerdir. Ve bu mercan adasında olup bitenler, Ballantyne’ın romanında olup bitenlere hiç mi hiç benzememektedir...?Sineklerin Tanrısı’nda gördügˆümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden biridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası’na çok benzedigˆini söylerler. Ne var ki, bas¸langıçta bunu hiç sezinlemedigˆimiz halde,?atom çagˆının çocukları, bu güzelim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.''

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.