Milenaya Mektuplar – Can Yayınları
₺230,00 Orijinal fiyat: ₺230,00.₺171,92Şu andaki fiyat: ₺171,92.
Franz Kafka, Prag’da bir dost meclisinde tanıştığı gazeteci Milena Jesenská’dan öykülerini Çekçe’ye çevirmesini ister. Kafka ile Milena’nın yollarını kesişmesine neden olan bu dilek, bir ilişkinin başlangıcı, Milena’ya Mektuplar başlığı altında toplanan bu yazışmalarsa kısıtlı bir iletişimin tek aracı olacaktır. Milena’ya Mektuplar eşi benzeri olmayan bir kitap, mektuplara örülmüş bir aşk romanıdır.
Kafka’nın Milena’ya Nisan 1920 tarihli ilk mektubunda yağmurlu bir günden söz ederek deyiş yerindeyse bir roman tadında başlattığı bu yazışmalar, yazarın ölümünden kısa bir süre öncesine değin süregiderken, ümitsizliğin, çaresizliğin ve tıkanışın anlatımına dönüşür. Çünkü Kafka’nın da dediği üzere, “Mektup yazmak, hayaletlerin önünde soyunmak demektir, ki onlar da aç kurtlar gibi bunu bekler zaten. Yazıya dökülen öpücükler yerlerine ulaşmaz, hayaletler yolda içip bitirir onları.”
| Yayınevi |
Can Yayınları |
|---|---|
| Yazar |
Franz Kafka |
| Sayfa Sayısı |
395 |
| Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
| Baskı Yılı |
2017 |
| Boyut |
"12 ,50 X 19 ,50" |
3 adet stokta
Can Yayınları – Milenaya Mektuplar – Can Yayınları
/n
Franz Kafka, Prag’da bir dost meclisinde tanıştığı gazeteci Milena Jesenská’dan öykülerini Çekçe’ye çevirmesini ister. Kafka ile Milena’nın yollarını kesişmesine neden olan bu dilek, bir ilişkinin başlangıcı, Milena’ya Mektuplar başlığı altında toplanan bu yazışmalarsa kısıtlı bir iletişimin tek aracı olacaktır. Milena’ya Mektuplar eşi benzeri olmayan bir kitap, mektuplara örülmüş bir aşk romanıdır.
Kafka’nın Milena’ya Nisan 1920 tarihli ilk mektubunda yağmurlu bir günden söz ederek deyiş yerindeyse bir roman tadında başlattığı bu yazışmalar, yazarın ölümünden kısa bir süre öncesine değin süregiderken, ümitsizliğin, çaresizliğin ve tıkanışın anlatımına dönüşür. Çünkü Kafka’nın da dediği üzere, “Mektup yazmak, hayaletlerin önünde soyunmak demektir, ki onlar da aç kurtlar gibi bunu bekler zaten. Yazıya dökülen öpücükler yerlerine ulaşmaz, hayaletler yolda içip bitirir onları.”
İlgili ürünler
Bir Bulut Kaynıyor Bu Diyar Baştanbaşa 4
Romanlarında Anadolu insanının gerçek dünyasını destansı boyutlara taşıyan, yaşanmış ve yaşanan gerçeği mitlerin, efsanelerin evreninde çoğaltan Yaşar Kemal, sadece bir romancı ve halkbilimci değil, gazetelerimizde modern röportaj yazarlığının da kurucusudur. Onun, her biri yayımlandığı dönemde olay yaratan röportajlarında gerçek, hayat buldu ve okuyucuyu sarstı. Bu Diyar Baştanbaşa dörtlüsünün dördüncü kitabı Bir Bulut Kaynıyor diğer üç kitap gibi doğa ilen insan arasındaki kimi zaman içli tatlı, kimi zaman acı acıtıcı ilişkileri örer. Kaymakamlar, ağalar, şoförler, gecekondularda yaşayanlar, fakir evleri, zengin mezarları, martılar, "Amerikalılar", rektörler, yunuslar ve balıkçıların yanısıra, Çetin Altan, Abidin Dino, Sait Faik bu kitabın konuklarıdır. "Bir gazetecinin zaferi..." -Hüseyin Cahit Yalçın, Ulus, 6 Eylül 1953 "Zafer gazetecinin değil, edebiyatçınındır." -Tarık Dursun K., Milliyet, 11 Mart 1971 "Yaşar Kemal'in röportajlarını klasik gazete röportajcılığından ayrı tutarak, yetkin bir edebiyat ürünü diye okumak gerekir." -Hilmi Yavuz, Cumhuriyet, 8 Nisan 1971
Bir Dinozorun Gezileri
Mina Urgan Bir Dinozorun Anıları'nı yazarken kitabının bu kadar çok okunacağını hiç beklemiyor, "Benim gibi bir kocakarının hayatını kim merak eder ki..." diyordu. Ama öyle olmadı. Yüzbinlerce kişi bu ufak tefek, beyaz saçlı, sigara içen, cesur, komünist ve ateist olduğunu televizyon ekranlarında söyleyen İngiliz Edebiyatı profesörünün anılarını okudu ve kendiyle alay etmeyi bilen bu zeki kadını çok sevdi. Çünkü o, Türkiye aydınının sıcak ve zeki dilidir. Samimi bir düşünce sahibinin, aykırı da olsa, tüm kesimler tarafından kucaklanacağının kanıtıdır. Türkiye yazarın diğer kitabı Bir Dinozorun Gezileri ile yeryüzünde keyifli ve uygar bir yolculuk yapacak. "Dinozorca" yani az parayla, tadını çıkarmayı ve insanları tanımayı hedefleyerek yapılmış bu gezileri gülümseyerek okuyacak, okurken düşünecek, yeryüzünü ve kendini tanıyıp öğrenecek, sevecek.
Küçük Anılar
Evinin kapısında oturuyordun sen, anneanne, yıldızlı, uçsuz bucaksız geceye açılan kapısında evinin, hakkında hiçbir şey bilmediğin ve asla yolculuk yapamayacağın gökyüzünün altında, büyülü tarlaların ve ağaçların sessizliği içinde, sonra doksan yaşının vakarıyla ve hiçbir zaman kaybetmediğin bir gençlik ate?iyle dedin ki: “Dünya öyle güzel, öleceğime öyle yanıyorum ki.”
Aynen böyle dedin. Ben oradaydım.
José Saramago, “küçüklüğümdeki küçük anılar” dediği türlü anı parçacıklarını birbiri ardına sıralıyor.
Bir amacı da var üstelik: aklın içindeki canavarları ve yine onun yarattığı yücelikleri ortaya çıkarmak.
Rüzgarı Dizginleyen Çocuk – Martı Yayınları
Denersem yapabilirim, düşüncesiyle yola çıktığımda henüz 14 yaşındaydım. Yaşadığımız bölgedeki kıtlık artık dayanılmaz olmuştu ve etrafımdaki insanlar teker teker ölüyordu. Buna bir son vermeli, en azından denemeliydim. Çevremdeki insanların, hatta ailemin bile bana deli gözüyle bakmasını hiç umursamadan sadece amacıma odaklandım. Ve başardım da!
Talebe
Yaşamak
Bir kelime şiire girdiyse değişir çünkü yeniden inşa edilir. Yaşamak da Cahit Zarifoğlu’nun yeniden tanımladığı bir kelime. Zira o, tüm bilinmezliği ve sıradanlığı, huzuru ve kaygısı, aydınlığı ve esrarı, korkusu ve yakarışı ile yeryüzündeki yolculuğunu sürdürmüş; her adımında kendisi olarak ve ânı kendisinin kılarak apayrı bir yaşamak inşa etmiştir.
Sisin örttüğü demiryolunda ağır aksak yola çıkan tren, şairin çocukluk hatıralarının başkenti Silvan’a doğru ilerlerken Yeni Camii’nin avlusu, sessizliği kolundan tutup çeker yeryüzüne. Koca medeniyetin içinde kendine yurt arayan ruhlar, yalnızlıktan yontulan büyük anlara acziyetle bir kez daha eğilir.
Yaşamak’ta günlerin kendisinden ziyade ne barındırdığı; beyaz sayfalardaki bir avuç harfin, ölümü bilen dağlar gibi gülümsediği, ışığın parçaladığı karanlığı geri verdiği apaçık görülür.
Farkına varmadan “Bütün bunların, hatırasız haftaların, kalbimi fark etmelerinden korkmamın sebebi var.” diyordum. Şimdi bir şeysin benim için... Varsın. Fakat bocalıyordum. Gizlice düşündüğüm, fark edilmesinden korktuğum hakikat sen miydin, yoksa ben, hatırasızlığı, boşluğu, en ucuz şekilde, sırtımdan korkakça, hiçbir teşebbüste bulunmadan birdenbire atmak için yine hayal mi kuruyordum. Dedim ya işte, bocalıyorum. Yeniden yaşamaya başlamak kolay mı?

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.