Merhamet Devrimi
₺450,00 Orijinal fiyat: ₺450,00.₺371,25Şu andaki fiyat: ₺371,25.
“Mütevazı insanların daha diğerkâm ve daha merhametli oldukları biliniyor. O halde dünyaya bir tevazu devrimi gerek. Bir merhamet devrimi: Egosistemden ekosisteme geçmeliyiz. İnsanın kendi benliğine dair olumlu imgeler üretmesi ve çoğaltmasından, başka insanların önceliklerine ihtiyaç vermesine… Başkalarına nasıl göründüğümüz değil, başka insanların ihtiyaçlarına nasıl cevap verdiğimiz önem kazanacak. “Başkalarının gözünden ben” yerine “başkaları için ben”. Kendi benlik ihtiyaçlarımın aldatıcı yanılsamasından ötekinin ihtiyaçlarına kulak vermenin sahici varoluşuna. Bu sıçrayış, bir merhamet devrimidir!”
Merhamet Devrimi, aslında farklı disiplinden iki ayrı yazarın, Kemal Sayar ve Alperen Manisalıgil’in kendi bakış açılarının özgünlüğünü koruyarak aynı konuda yazdıkları iki kitaptan oluşuyor. Böylece merhamet kavramı pek çok boyutuyla daha geniş bir yelpazede tartışılıyor, bir yazarın açtığı pencereyi diğerininki genişletiyor. Onları birleştiren şey, zulmün ve tahripkâr kibrin panzehri olarak merhamet ve tevazuun insan ve toplumda yeniden hayat bulması gerektiğine duydukları inanç. Tabiatın hızla kirlendiği, insanın kendi yaşam kaynaklarını tahrip ederek neredeyse bir felaketi hızlandırdığı, iletişimin yerini teknolojik ekranlara bakmanın aldığı, anne babanın çocuğu çocuğun anne babayı duymadığı bir çağda merhamete çok ihtiyacımız var. Gelin önce kendi içlerimizde, sonra en yakın çevremizde bir merhamet devrimi yapalım. Sahih ve sahici olanı, sahte ve suni olanın yerine koyalım. İnsan kendini tüketmeden, göklerin kapısını aralayalım.
Dünyayı belki kelimeler değiştiremez ama onlardan sudur eden fikirler, birer kaldıraç gibi, dünyayı yerinden oynatabilir.
| Yayınevi |
Timaş Yayınları |
|---|---|
| Yazar |
Kemal Sayar |
| Baskı Yılı |
2016 |
1 adet stokta
Timaş Yayınları – Merhamet Devrimi
“Mütevazı insanların daha diğerkâm ve daha merhametli oldukları biliniyor. O halde dünyaya bir tevazu devrimi gerek. Bir merhamet devrimi: Egosistemden ekosisteme geçmeliyiz. İnsanın kendi benliğine dair olumlu imgeler üretmesi ve çoğaltmasından, başka insanların önceliklerine ihtiyaç vermesine… Başkalarına nasıl göründüğümüz değil, başka insanların ihtiyaçlarına nasıl cevap verdiğimiz önem kazanacak. “Başkalarının gözünden ben” yerine “başkaları için ben”. Kendi benlik ihtiyaçlarımın aldatıcı yanılsamasından ötekinin ihtiyaçlarına kulak vermenin sahici varoluşuna. Bu sıçrayış, bir merhamet devrimidir!”
Merhamet Devrimi, aslında farklı disiplinden iki ayrı yazarın, Kemal Sayar ve Alperen Manisalıgil’in kendi bakış açılarının özgünlüğünü koruyarak aynı konuda yazdıkları iki kitaptan oluşuyor. Böylece merhamet kavramı pek çok boyutuyla daha geniş bir yelpazede tartışılıyor, bir yazarın açtığı pencereyi diğerininki genişletiyor. Onları birleştiren şey, zulmün ve tahripkâr kibrin panzehri olarak merhamet ve tevazuun insan ve toplumda yeniden hayat bulması gerektiğine duydukları inanç. Tabiatın hızla kirlendiği, insanın kendi yaşam kaynaklarını tahrip ederek neredeyse bir felaketi hızlandırdığı, iletişimin yerini teknolojik ekranlara bakmanın aldığı, anne babanın çocuğu çocuğun anne babayı duymadığı bir çağda merhamete çok ihtiyacımız var. Gelin önce kendi içlerimizde, sonra en yakın çevremizde bir merhamet devrimi yapalım. Sahih ve sahici olanı, sahte ve suni olanın yerine koyalım. İnsan kendini tüketmeden, göklerin kapısını aralayalım.
Dünyayı belki kelimeler değiştiremez ama onlardan sudur eden fikirler, birer kaldıraç gibi, dünyayı yerinden oynatabilir.
İlgili ürünler
Elifname
İnsanın Acısını İnsan Alır
“Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi, gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun. İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi. Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde. Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin. Parmaklarını sözüne pınar edememek. Uzaklarda bir adamın üşümesi, bir kadın dağlara daldıkça. Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan. Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması... Ayrılık o küçük ölüm, usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.”
Pandalar Uçabilir
Sevseydi Gitmezdi
Yerli Yersiz Cümleler
Bu kitap önce “Yersiz Cümleler” adıyla tasarlandı. Niyetim sağda solda kalmış ve hiç yayınlanmamış onca cümleyi bir araya getirmek, bir bakıma onlardan kurtulmaktı.
Fakat cümle bu. Bir kez kapısından girince gazete ve dergilerde kalmış yazıları da taradım. Derken hızımı alamadım, bütün kitaplarımı okudum yayımlandıklarından sonra ilk kez, “Yerli Cümleler”e de el attım.
Sonra? Bütün cümleler yerli yersiz birbirine karıştı.
Böylece binlerce cümleyle baş başa kaldım. Hepsini mümkün mertebe temalara ayırarak bir senaryo dâhilince sıralamaya çalıştım.
İçlerinde nerede, ne zaman, nasıl yazdığımı bugün gibi hatırladıklarım vardı, avucumun içine mıh gibi çakılmış olanlar. Ve hiç de hatırlamadıklarım. Bana öyle karanlık geldiler ki. Bunları ben mi yazmışım, sahi, ne zaman? Neden yazdığımı unutmuşum çünkü, hiç unutmayacağım sandığım şeyi.
Üstelik tahmin etmediğim bir şey daha oldu ve yerinden edilen, bağlamından kopan cümleler yeni manalarla yüklendi, bambaşka tasniflere girdi. Yerinde doğaya ilişkin bir cümle aşk bahsine uygun düştü örneğin, yazıya ait olan insanlığa.
Yeni bir okuma, dahası yeni bir yazma.
O zaman anladım içimde bütün yazdıklarıma süzülen bambaşka bir metin olduğunu.
Bir de neden sonra Nun Masalları’ndan bu yana 20 yıl geçtiğini fark ettim.
Yerli Yersiz Cümleler’in hikâyesi bu.

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.