Gençlik Güzel Şey
₺400,00 Orijinal fiyat: ₺400,00.₺299,00Şu andaki fiyat: ₺299,00.
Tek başıma ilerlerken aklıma geldi, bugüne kadar gerçekte bütün yolları böyle yalnız yürümüştüm; gezintilere tek başıma çıktığım gibi, yaşamımın bütün adımlarını tek başıma atmıştım. Dostlar, akrabalar, iyi konuşup görüştüğüm tanıdıklar, sevgililer hep benimle beraber olmuş, ama asla beni bütünüyle sarıp sarmalayamamış, hiçbir zaman içimdeki boşluğu dolduramamışlar, izlediğim yollardan ayırarak başka yollara çekip alamamışlardı.
Gençlik Güzel Şey, Alman dilinin en büyük yazarlarından, 1946 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Hesse’nin ilk dönem öykülerinden oluşuyor. 19. yüzyılın Romantizm geleneğini yansıtan ve otobiyografik unsurlar içeren bu öykülerde, kasabada geçen çocukluk yılları, gençlik maceraları, ilk aşk heyecanları anlatılıyor; ama başrolde hep doğa var. Ormanda uzun yürüyüşlere çıkmaktan, kendisiyle ve doğayla baş başa kalmaktan hoşlanan, bu yolla iç dünyasını keşfetmekten hiç bıkmayan Hesse’nin çoğu eserinde olduğu gibi…
Hermann Hesse gibi bir ustanın öykülerini başka iki ustanın, Behçet Necatigil ve Kâmuran Şipal’in çevirisinden okumak ise bir ayrıcalık.
| Yayınevi |
Can Yayınları |
|---|---|
| Yazar |
Hermann Hesse |
| Sayfa Sayısı |
280 |
| Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
| Baskı Yılı |
2021 |
| Boyut |
"13 ,00 X 19 ,00" |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
1 adet stokta
Can Yayınları – Gençlik Güzel Şey
/n
Tek başıma ilerlerken aklıma geldi, bugüne kadar gerçekte bütün yolları böyle yalnız yürümüştüm; gezintilere tek başıma çıktığım gibi, yaşamımın bütün adımlarını tek başıma atmıştım. Dostlar, akrabalar, iyi konuşup görüştüğüm tanıdıklar, sevgililer hep benimle beraber olmuş, ama asla beni bütünüyle sarıp sarmalayamamış, hiçbir zaman içimdeki boşluğu dolduramamışlar, izlediğim yollardan ayırarak başka yollara çekip alamamışlardı.
Gençlik Güzel Şey, Alman dilinin en büyük yazarlarından, 1946 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Hesse’nin ilk dönem öykülerinden oluşuyor. 19. yüzyılın Romantizm geleneğini yansıtan ve otobiyografik unsurlar içeren bu öykülerde, kasabada geçen çocukluk yılları, gençlik maceraları, ilk aşk heyecanları anlatılıyor; ama başrolde hep doğa var. Ormanda uzun yürüyüşlere çıkmaktan, kendisiyle ve doğayla baş başa kalmaktan hoşlanan, bu yolla iç dünyasını keşfetmekten hiç bıkmayan Hesse’nin çoğu eserinde olduğu gibi…
Hermann Hesse gibi bir ustanın öykülerini başka iki ustanın, Behçet Necatigil ve Kâmuran Şipal’in çevirisinden okumak ise bir ayrıcalık.
İlgili ürünler
Amerika – Modern Klasikler 81
Kafka’nın arkadaşı Max Brod tarafından yayıma hazırlanan ve ölümünden üç yıl sonra, 1927’de yayımlanan ilk romanı Amerika, sonraki yapıtlarına nazaran daha akıcı anlatısıyla, daha fazla umut ve mizahi unsur barındırmasıyla dikkat çeker. Yeniyetme bir göçmenin, henüz on altı yaşındaki Karl Rossmann’ın şaşkın bakışından yansıyan Amerika, rastlantıların da önemli rol oynadığı ultramodern bir medeniyet olarak dehşetengiz bir büyülenmeyle gözlerimizin önüne serilir. Gökdelenleriyle, makineleriyle, büyük servet ve aşırı yoksulluk arasındaki tezatla, dev binaların karşısında cüceleşen insanın ister istemez müthiş bir verimlilik talebine maruz kaldığı bir Amerika’dır bu aynı zamanda.
Yazarın hayatı boyunca hiç gitmediği, bütünüyle hayal ürünü olan bu Amerika, kültürel mitlerle tanımlanan bir düş ülkesidir. New York limanına girerken Karl’ı karşılayan Özgürlük Heykeli’nin elinde meşale yerine kılıç tutması, bu ülkede disiplin ve şiddetin hüküm sürdüğüne dair bir uyarıdır. Karl’ın zamanında beş parasız bu ülkeye göç eden, ancak milyoner bir senatör olarak karşısına çıkan dayısı da, sıfırdan başlayıp servete kavuşma mitinin cisimleşmiş halidir adeta.
Dönüşüm – Modern Klasikler 26
İlk kez 1915’te “Die Weissen Blaetter” adlı aylık dergide yayımlanan Dönüşüm, Kafka’nın en uzun ve en tanınmış öyküsüdür ve yayımlanmasının üzerinden nerdeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır.
17 Ekim 1912’de Felice Bauer’e gönderdiği mektupta Kafka Amerika romanı üzerinde çalıştığını, ilerleyemediğini görünce sıkıldığını ve yataktan kalkamaz hale geldiğini, bu nedenle bir öykü yazarak ara vermek istediğini yazar. Dönüşüm işte böyle ortaya çıkar.
Kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa’nın uykusundan kocaman bir böceğe dönüşerek uyanmasıyla başlayan Dönüşüm, giderek gerçeklikle kurmacanın sınırlarını zorlayan müthiş bir anlatıma dönüşür.
Güvercin
Gayet düzenli bir yaşam süren, içine kapanık, sıradan bir insan olan Jonathan Noel, yıllardır bir bankanın bekçiliğini yapmaktadır. Bütün yaptığı banka müdürünü karşılamak, arabasının kapısını açmaktan ibarettir. Paris’te bir çatı katında yaşamakta, ileride bu katın sahibi olmayı hayal etmektedir. Ancak bir gün karşısına çıkan bir güvercin, bu sıradan insanın tekdüze yaşamını altüst edecektir.
Patrick Süskind, dünyanın en çok satan romanları arasına giren Koku’nun ardından kaleme aldığı Güvercin adlı eserinde, bir şehir münzevisinin yaşamını konu alıyor. Koku’da canavar ruhlu bir dâhinin fantastik dünyasını gözler önüne seren Süskind, bu kez, bir güvercinin, son derece sakin ve tekdüze bir yaşamı nasıl kargaşaya dönüştürdüğünü işliyor.
Hadi Ama Baba
Annesiyle yaşarken bir anda babasıyla oturmak zorunda kalan bir gencin deneyimledikleri. Gazeteci annesiyle Viyana’da yaşayan Feli mutlu bir gençtir. Annesiyle grafik tasarım firması sahibi babası boşanalı epey olmuştur. Feli’nin yaşamı, arkadaşları ve özellikle yakışıklı Lorenz sayesinde oldukça renklidir. Derken bir gün annesinin, aldığı cazip bir iş teklifi nedeniyle Almanya’ya gideceklerini ve Münih’e yerleşeceklerini öğrenir. Feli, Münih’e gitmeyecektir! Bunun için tek çare, babasıyla oturabilmesidir. Oysa, babasının yaşamında Feli’ye yer yoktur...
Mecburiyet – Modern Klasikler 104
Savaş karşıtı görüşleriyle tanınan Zweig I. Dünya Savaşı boyunca bu görüşlerini yaymayı kendine misyon edinmişti. Avrupalı ve “dünya vatandaşı” kimliğine büyük değer veren yazar, yapıtlarında savaşın yıkıma uğrattığı “eski dünya”nın değerlerinin kayboluşunu büyük ölçüde dert edinmiştir. Mecburiyet ’in ana karakteri ressam Ferdinand da savaş sırasında askere alınmamak için İsviçre’ye kaçmıştır. Bir gün askerliğe elverişliliğinin tespiti için konsolosluğa davet edildiğinde, karısının şiddet karşıtı duruşuna ihanet etmemesi yolundaki telkinlerine karşın kendini gitmek zorunda hisseder. Görev duygusu, savaş karşıtı düşünceleri ve karısına duyduğu sevgi arasında sıkışıp kalmıştır. Ferdinand her ne kadar “insanlığın ötesinde bir vatanı” olmasa da, “yirmi milyon insanı boğan o zinciri” kıramayacağını düşünür..
Sıddhartha
"Genel olarak herkesçe kabullenilmiş Buddha imgesini aşan bir Buddha yaratmak, daha önce eşine rastlanmamış, büyük bir başarıdır. Siddhartha, benim gözümde, Kutsal Kitap'tan kat kat üstün bir ilaçtır..." 20. yüzyılın en büyük romancılarından Henry Miller'a bu sözleri söyleten Siddhartha, 1946 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alman yazar Hermann Hesse'nin başyapıtıdır.
1. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda insanları yaşamlarını yeniden kurmaya çağıran, Doğu gizemciliğini yücelten Siddhartha, kuşaklar boyunca nerdeyse bir "kutsal kitap" gibi okunmuştur. Siddhartha'da Buddha'nın yaşamının ilk yıllarını şiirsel bir üslupla anlatan Hesse, insanın öz benliğini bularak uygarlığın yerleşik biçimlerinden kurtulmaya çalışmasını işler. "Bu kitapta," der, "tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan, tüm ırkların, tüm bireylerin benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım."

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.