Bir Tutkunun Peşinde Carl Ebert – Genç Cumhuriyet’in Tiyatro Ve Opera Serüveni
Ankara’da bir Musiki ve Temsil Akademisi ve bunun devamı olarak Devlet Tiyatro ve Operası’nı kurmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından davet edilen Carl Ebert, 1936’da yazdığı raporla bir yol haritası hazırlar. Bu rapor doğrultusunda kurucu kadroya dahil olan uzmanlarla birlikte son derece disiplinli bir çalışma süreci başlar. Carl Ebert, dört yıl gibi kısa bir sürenin sonunda Türk seyircisine Türkçe olarak oynanan iki opera örneği sunarak Atatürk’e verdiği sözü tuttuğunu gösterir.Filiz Ali Bir Tutkunun Peşinde Carl Ebert’te kişisel hayatında derin izler bırakan Carl Ebert’in Ankara’da geçirdiği on bir yılda bir opera kurulması ve opera kültürünün oluşması için yaptıklarını, eğitim anlayışını, çalışma arkadaşlarını ve öğrencilerini anlatırken Cumhuriyet’in ilk yıllarında sanat ve kültür hayatımızdaki gelişmeleri ve bu sürecin aktörlerini de tüm ayrıntılarıyla ele alıyor.“Onunla tanıştığımda çok küçüktüm. O zamana kadar tanıdığım hiç kimseye benzemiyordu. İlk görüşte müthiş etkilenmiş olmalıyım. O etki bugüne kadar devam etti. Konservatuvardaki tiyatro ve opera provalarını, temsillerini izleyerek, ama en çok büyülenmiş gibi onu izleyerek büyüdüm. Öğrencilerinin onun ağzından çıkan her sözcüğü, gösterdiği her jest ve mimiği nasıl hayranlıkla özümsediklerine tanık oldum. Öğrencilerle aynı dili konuşmamalarına rağmen babamın aracılığıyla kurulan müthiş dinamiği deneyimledim.”
Sanatın İcadı
Sanatın İcadı, modernliğin yerleşik kurumlarından biri olan sanatın soykütüğünü çıkaran, sanat ve etrafında kurulu tüm kavramlar sistemini yapısöküme uğratan bir kitap. Son yıllarda teori ve felsefede yaşanan dönüşümler, yaşadığımız top-lumun hiçbir kurumunun kendinden menkul yapılar olmadığını bize gösteriyor. İçinde yaşadığımız kültürün tüm unsurlarının bir tarihsel matris içinde gerçek-leştiğini öğrenmek kimsede şaşkınlık uyandırmıyor. Eski tarih yazımı yöntemlerinin bir kenara bırakılması ve tarihin yeniden yazılması gereğinden daha sık söz edi-liyor. Sanat tarihini sanat yapıtlarının tarihi olarak ele alan, Batı dışı kültürleri Batılı kategorilere sokan yaklaşım da bu sorgulamadan daha fazla kaçamayacak hale geldi. Larry Shiner, öncelikle, Batı’nın diğer toplumlara ve hatta kendi geçmişine ba-kışının, son iki yüzyıl içinde kurumsallaşmış olan sanat ve zanaat ayrımına göre biçimlendiğini gösteriyor. İlk bakışta toplumsal alanın çatışmalarını içermediği düşünülen sanat kavramlarının çoğunun, baştan aşağı ırkçılık, cinsiyetçilik, Avru-pamerkezcilik, sömürgecilik ve sınıfsal ayrımcılıktan beslendiğini açıklıyor. Daha sonra, el emeği üzerinden kurulan "usta ve ustalık" kavramının gittikçe gözden düşürülerek; yerine eserinin bağımsızlık halesini korumak adına hayattan kopmuş "sanatçı ve sanat" kavramının yüceltilmesinin ve estetik değerin her şeyin önüne geçmesinin hikâyesini anlatıyor. Geçmişin sanat ve zanaat, sanat ve hayat ayrım-larını içermeyen sisteminden modern güzel sanatlar sistemine geçiş sürecinde yaşanan bölünmeleri aşma yönündeki kuramsal ve sanatsal deneyimleri örnek-leyerek günümüz sanatındaki alternatif arayışlara bağlıyor hikâyesini. Sanatın İcadı’nı kaleme alırken çağdaş Fransız düşüncesinden, özellikle Michel Foucault ve Paul Ricoeur’dan etkilenen Shiner, her tür okurun zevkle okuyacağı, alışılmadık bir sanat kitabı yazmış. Yalnızca sanatseverlere değil, modern toplu-mun kurulma süreçlerini ve çağdaş düşüncenin hayatı yorumlama gücünün kat-ettiği mesafeyi merak edenlere göre bir kitap. "Bu kitap sanata dair kavramsal anlayışımıza olağanüstü bir katkıda bulunuyor... Bilge, sabırlı ve konusuna hâkim bir yazarın elinden çıkan bu kitabın gelecekteki tüm tartışmalarda vazgeçilmez olacağı kesin."
Tiraje Sözlüğü
Tiraje Dikmen çağdaş Türk sanatının en önemli figürlerinden biridir. İstanbul’da başladığı sanat eğitimini 1950`lerde Paris’te sürdürdü ve dönemin önde gelen ressamlarıyla temas halinde oldu. İki desenini satın almış olan Max Ernst’in eserlerine ilham verdi.
Daima Tiraje imzasını kullanarak hiçbir gruba katılmadan, herhangi bir sanat akımının peşinde gitmeden, kendi doğruları çerçevesinde sıkı bir kumaş gibi dokuyarak özel bir resim dili oluşturdu. Farklı açılımları olan bir kurgu ve renk anlayışı geliştirerek Türk sanatı içinde tekil bir konuma sahip oldu.
Onu bu denli farklı kılan, kişisel değerlerinin üzerine kurduğu karakteriydi. Mutlak doğrunun peşinde, erişilmez kompozisyonları kurgulayarak daha önce yapılmayanın, görülmeyenin şekillendirilmesinde Tiraje gerçek bir öncüydü.
Dr. Necmi Sönmez, hakkında çok az yayın bulunan sanatçı üzerine kaleme aldığı Tiraje Sözlüğü’yle önemli bir boşluğu doldurup okurları onun benzersiz kişiliği ve eserleriyle tanıştırıyor.