Köle Olmayacağız
₺299,00 Orijinal fiyat: ₺299,00.₺223,50Şu andaki fiyat: ₺223,50.
Konuşmalar 1990 – 1995
“Her şeye kadir olan Allah’a and olsun ki asla köle olmayacağız!”
Aliya İzetbegoviç’in çeşitli zaman ve zeminlerde yaptığı konuşmaları ihtiva eden bu kitap, Bosna savaşının yarattığı yıkımı Aliya’nın kendi dilinden gözler önüne seriyor. İzetbegoviç’i kimi zaman bir seçim mitinginde Bosna halkına, kimi zamansa uluslararası bir komisyonda bürokratlara hitaben konuşurken buluyoruz. Tüm bu konuşmalar sırasında Aliya gerçek bir önder olarak karşımızdadır.
“Bu fırtına bir gün dindiğinde kendimize dönmek zorunda kalacağız.” diyerek, halkının yalnızca savaşla ilgilenmesinin önüne geçiyor; bir lider olarak insanların daha çok hayatla, sanatla, edebiyatla olan ilişkisini kuvvetlendirme çabası veriyor.
Harareti gittikçe artan bir savaş ortamında dahi barış konusunda ısrar etmekle Aliya, Bosna’ya sahip çıkmanın herkes için vicdani bir vazife olduğunu haykırıyor. İşin özü Aliya, konuşmaları boyunca tüm dünyadan esaslı bir duruş bekliyor…
| Yayınevi |
Ketebe Yayınları |
|---|---|
| Yazar |
Aliya İzzetbegoviç |
| Sayfa Sayısı |
300 |
| Kağıt Cinsi |
2. Hamur |
| Baskı Yılı |
2021 |
| Boyut |
"13 ,00" ,50 X 21 |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
1 adet stokta
Ketebe Yayınları – Köle Olmayacağız
/n
Konuşmalar 1990 – 1995
“Her şeye kadir olan Allah’a and olsun ki asla köle olmayacağız!”
Aliya İzetbegoviç’in çeşitli zaman ve zeminlerde yaptığı konuşmaları ihtiva eden bu kitap, Bosna savaşının yarattığı yıkımı Aliya’nın kendi dilinden gözler önüne seriyor. İzetbegoviç’i kimi zaman bir seçim mitinginde Bosna halkına, kimi zamansa uluslararası bir komisyonda bürokratlara hitaben konuşurken buluyoruz. Tüm bu konuşmalar sırasında Aliya gerçek bir önder olarak karşımızdadır.
“Bu fırtına bir gün dindiğinde kendimize dönmek zorunda kalacağız.” diyerek, halkının yalnızca savaşla ilgilenmesinin önüne geçiyor; bir lider olarak insanların daha çok hayatla, sanatla, edebiyatla olan ilişkisini kuvvetlendirme çabası veriyor.
Harareti gittikçe artan bir savaş ortamında dahi barış konusunda ısrar etmekle Aliya, Bosna’ya sahip çıkmanın herkes için vicdani bir vazife olduğunu haykırıyor. İşin özü Aliya, konuşmaları boyunca tüm dünyadan esaslı bir duruş bekliyor…
İlgili ürünler
Aşkın Metafiziği
Alman filozof Arthur Schopenhauer, roman türünün yükselişiyle birlikte edebiyatın vazgeçilmez temalarından biri haline dönüşen ve intihar vakalarıyla gazete haberlerine giderek daha sık konu olan aşka o zamana dek filozofların yeterince ilgi göstermemesini yadırgar ve bu eksikliği gidermek için kendi özgün felsefi yaklaşımından yola çıkarak aşk üzerine, tüm dünyeviliği içinde, kesin bir metafizik görüş ortaya koyar. Kadın ve erkeğin birbirine duyduğu sevdanın ardında bireyi aşan bir istencin yattığını ileri sürerek bu sinsi planın tuzaklarına karşı okurlarını uyarır.
Metnin sonundaki Ek ise daha sonradan muarızlarının diline düşmek pahasına üzerinde durup düşünme ihtiyacı hissettiği oğlancılığı kon u alır. David Bather Woods'un makalesi, tam da bu meseleden hareketle, Schopenhauer'ın "gayritabii" cinsel pratiklere ilişkin saptamalarını etik düzlemde irdelemektedir.
Gerçeklik Yeniden
Gerçek aşkın sırrı nedir? Gerçekte renksiz olan gök bize neden mavi görünür? Bir şok yaşadığımızda gerçekliğimizin sarsılması ne anlama gelir? İyimser olmakla gerçekçi olmak arasında nasıl bir ilişki vardır? Gerçekten istediğiniz bir şey için her zorluğa katlanır mısınız? Planların gerçekleşmesi için hangi adımları atmalıyız? Bu sorularda, gerçek, gerçeklik, gerçekte, gerçekçi, gerçekten, gerçekleş¬tirmek gibi pek çok kelimeyi rahatlıkla kullansak da, gerçek ile ne kastettiğimiz çoğunlukla bulanıktır. Ancak yine de sorulsa, gerçek kavramından az veya çok ne anladığımızı söyleyebiliriz. Gerçek, bir yanıyla çok bilindik, hakkında şüphe edilemez bir kavram gibi gelirken, biraz üzerine gidildiğinde kastımızdaki bulanıklık açığa çıkmaya başlar. […] Zaman zaman unutsak da bir yolunu bulup gerçeklik yeniden kendini hatırlatır.”
Yasin Ramazan, gerçeklik kavramını tartışmaya açıyor; antik çağdaki köklere göz atıp Platon ve Aristoteles’in sistematik felsefelerinden Ortaçağ’ın hararetli tartışmalarına, Kartezyen şüphecilik etrafında şekillenen çalışmalardan Kant’ın günümüze kadar süren etkilerine, Alman idealizminden Wittgenstein’ın ve Nietzsche’nin metafiziğe yönelttiği eleştirilere kadar gerçeklikle ilgili yaklaşımları değerlendiriyor. Metafizikle işimizin bittiğini düşünen filozofların ve bilim insanlarının aksine metafiziğin kaçınılmazlığını dolayısıyla gerçeklik hakkında felsefi sorunun hiçbir yere kaybolmadığını, bugün de canlı bir şekilde her düşüncenin içinde bulunduğunu savunuyor.
Kitap gerçeklik üzerinden okurun zihin dünyasını doyurucu bir yolculuğa çıkarırken aynı zamanda felsefeyi öğrenmek için giriş kitabı olma özelliğini taşıyor.
Gerçeklik Yeniden, zengin literatürü ve güncel örnekleriyle entelektüel kültüre ve felsefe tartışmalarına katkıda bulunacak ufuk açıcı bir başucu kitabı…
Kendime Düşünceler – Hasan Ali Yücel Klasikleri 325
Marcus Aurelius (MS 121-MS 180): MS 121 yılında Roma’da doğdu. Fronto, Apollonius Chalcedonius gibi döneminin önde gelen hatip ve filozoflarından özel dersler aldı. MS 161-180 yılları arasında Roma İmparatoru olarak hüküm sürdü. “Stoacı İmparator”, “Filozof İmparator” gibi sıfatlarla anılan Marcus Aurelius, barışçı bir insan olmasına rağmen hükümdarlığının çoğunu seferlerde geçirdi. MS 169 yılı sonlarında Germen kavimlerine karşı düzenlenen bir sefer esnasında yazmaya başladığı Kendime Düşünceler, Stoacılık özellikle de Roma Stoası açısından büyük bir öneme sahiptir.Sağlam bir eşitlik ve özgürlük inancına sahip olan Marcus Aurelius imparatorluğu boyunca doğayı bilip anlayarak yaşamaya çalışmış, her şeyin ortasına insanı koymuştur. Günlük olarak kaleme alınmış bir özdeyişler ve düşünceler derlemesi denebilecek Kendime Düşünceler eserinde kendinden önceki caesarları ve filozofları eleştirmekle kalmayıp, kendi kendini de sorguya çekerek bir vicdan muhasebesi de yapar. Sonraki kuşaklara, kilise düşünürlerine, Rönesans’a da temel olan Kendime Düşünceler, Stoa felsefesinin anlaşılması açısından günümüzde de çok değerli bir kaynaktır.
Mutlu Olma Sanatı
Mutlu olmak, mutlu yaşamak mümkün müdür?
Schopenhauer’in radikal kötümserliği, onun felsefesini mutluluk düşüncesiyle bağdaştırma girişimlerini daha doğmadan boğar. Schopenhauer’e göre yaratıkların en mutsuzu insandır ve her türlü oluşun kaynağı olan irade, dünyadaki bütün kötülüklerin çıkış noktasıdır. Dünya kötü bir yerdir ve kötülüğünün en belirleyici yönü, acı ve mutsuzluğun her yerde hazır ve nazır oluşudur.
Mutlu Olma Sanatı, iyimser dünya görüşüne karşı çıkan ve yaşadığımız dünyayı olası dünyaların en kötüsü sayan Schopenhauer’den umulmadık bir kılavuz. Adını felsefe tarihine kötümser olarak yazdıran filozofun bu küçük kitabı, mutluluğa ulaşma çabası olarak hayata dair pratik bir felsefeyi de olanaklı kılıyor.
Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı Üzerine – Hasan Ali Yücel Klasikleri 338
Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı Üzerine
Seneca (MÖ 4’e doğru-MS 65): Devlet adamı ve filozofluğunun yanı sıra Roma tarihinin en önemli söylev ustalarından ve tragedya yazarlarından biridir. Babasının bir siyaset adamı ve hatip olarak yetiştirmek istediği Seneca, bir süre devlet işleriyle uğraştı ve sonunda kendisini en sevdiği işe, yani felsefeye adadı. Stoacı öğretileri içeren çok sayıda düşünce metni, mektup ve tragedya yazdı. Mutlu Yaşam Üzerine ve Yaşamın Kısalığı Üzerine’de Seneca doğaya uyumlu yaşama mecburiyetini çeşitli açılardan ve yaşadığı dönemden örnekler vererek ele alır. İlham verici bu iki metin, Stoacılığın Roma döneminde nasıl bir yaşam anlayışını salık verdiğine dair soruların yanıtlarını da barındırır.
C. Cengiz Çevik (1983): İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde lisans, yüksek lisans, doktorasını tamamladı. Eskiçağ ve Rönesans dönemi Latincesi, kültürü ve felsefe-bilim geleneği üzerine çeviri ve telif çalışmalarına devam etmektedir.
Novum Organum
Bacon, Aristotelesçiliğin egemen olduğu çağıkapatmak isteyen bir dönemin filozofudur.
Bacon´a göre Aristotelesi´in organon´u, "modern çağda", bilgiye ulaşmada yetersiz kalmıştır. Bu istenmedik durumdan çıkmak, bilgiye ulaşmada başarısız olmamak için, Aristoteles´in organonunun yerini alacak, "bilim çağında" bilgi edinmede başarılı olacak, başka bir organon, bir novum organum ortaya konmalıdır. Bacon´a göre en baştan başlamak, düşünme için yeni -nova- bir yol tutmak gerekir.
Bacon´ın felsefe tarihinde bir kırılma noktası oluşturan Novum Organum´u, mevcut organondan ötürü "sahte kavramlar"ın, "putlar" ın istilasına uğrayan "zayıf insan anlığını" arındırıp, insana onu bilimlere götürecek yeni bir organon, bir "araç" sunmaktadır.
Türk Düşünce Tarihi
Yeni Atlantis
Francis Bacon’ın Yeni Atlantis’i, halkın bilimle birlikte mutlu bir şekilde yaşadığı Bensalem adı verilen hayali bir ülkede geçen ütopyacı bir hikâyedir. Bacon’ın ölümünün ardından, ilk defa 1627’de yayımlanmıştır. Bacon Yeni Atlantis’te özellikle, devletin bilimi desteklemesine ve bunun önemine odaklanır. Tıpta, cerrahide, meteorolojide ve mekanikteki pek çok gelişmeyi öngörmüştür. Yeni Atlantis bir ideal devlet ve toplum modeli olmasının yanında Bacon’ın ideolojisini de temsil eder. Bensalem halkı, deneyimli bir politikacı olan Bacon’ın ideal niteliklere sahip yurttaş kavramını örnekler: cömert, aydınlanmış, haysiyetli ve dindar. Bunlar Bacon’ın 17. yüzyılda İngiltere’de görmek istediği niteliklerdir.
Bacon Yeni Atlantis’te Platon, Aristoteles ve diğer ilkçağ filozoflarının insanların arzularının peşinde daha az koşması gerektiği yönündeki görüşlerine katılmaz; çünkü ona göre, bilimdeki muazzam ilerlemeler sağladıkları şeylerle bedensel arzuları yatıştıracak ve insanın açgözlülüğünü tatmin edecektir. Bacon’a göre, insanı ahlaki olarak daha yüksek bir duruma getirmeye çalışmak enerji ve zaman kaybıdır. Sonuç olarak, Bacon bilimin ilerlemesini, insanlığın doğa üzerindeki kontrolünü artırmanın ve tüm insanların rahatını ve huzurunu sağlamanın en iyi yolu olarak görmekte ve bilimsel ilerlemeye adanmış İngiltere Kraliyet Topluluğu gibi kurumlar da Bacon’ın ütopyacı vizyonunun cisimleştiği kurumlar olarak kabul edilmektedir. Yeni Atlantis ütopyası, bilimin dünyadaki kötülüklere bir çözüm olduğu düşüncesinin altını çizmektedir.

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.