Sitem Taşları
₺160,00 Orijinal fiyat: ₺160,00.₺119,60Şu andaki fiyat: ₺119,60.
Yabancılaşmadan çürümeye doğru kanatlanmış bir çağ düştü payımıza. Eskiden kendimizi sevdiğimiz bir yalnızlığımız vardı. Artık kendimizi de sevmediğimiz bir yalnızlığımız var. Sadece korku soluk alıyor evlerimizde. Önce de söyledim, bir gün hepimiz bir taş masalına döneceğiz. Tüm bu yıkıma karşı, zavallı insanın tek bir varoluş olanağı var, hemen yanı başındaki öteki yalnız. Ben, insanın acısını insan alır demeye devam edeceğim.
Kalabalıktan, ona inanmaya başlamışsak korkmamız gerekir. Kalabalık kördür. Dili yoktur. Şakı söyleyemez. Yazmayı bilmez. Güzelliği küçümser.
Şükrü Erbaş’ın 2019-2022 yılları arasında yayınlanmış yazılarından ve iki şiirinden oluşan Sitem Taşları artık okuruna emanet.
| Yayınevi |
Kırmızı Kedi Yayınevi |
|---|---|
| Yazar |
Şükrü Erbaş |
| Sayfa Sayısı |
120 |
| Kağıt Cinsi |
1. Hamur |
| Boyut |
"13 ,5 X 21" |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
1 adet stokta
Kırmızı Kedi Yayınevi – Sitem Taşları
/n
Yabancılaşmadan çürümeye doğru kanatlanmış bir çağ düştü payımıza. Eskiden kendimizi sevdiğimiz bir yalnızlığımız vardı. Artık kendimizi de sevmediğimiz bir yalnızlığımız var. Sadece korku soluk alıyor evlerimizde. Önce de söyledim, bir gün hepimiz bir taş masalına döneceğiz. Tüm bu yıkıma karşı, zavallı insanın tek bir varoluş olanağı var, hemen yanı başındaki öteki yalnız. Ben, insanın acısını insan alır demeye devam edeceğim.
Kalabalıktan, ona inanmaya başlamışsak korkmamız gerekir. Kalabalık kördür. Dili yoktur. Şakı söyleyemez. Yazmayı bilmez. Güzelliği küçümser.
Şükrü Erbaş’ın 2019-2022 yılları arasında yayınlanmış yazılarından ve iki şiirinden oluşan Sitem Taşları artık okuruna emanet.
İlgili ürünler
Batı Notları
Dua Kader Değiştirir
İnsanın kaderinde öyle bir kırılma noktası vardır ki tam isyan edeceğin an, evet, işte o an ufacık bir dua ile kaderinin yönünü avuçlarındaki gözükmeyen tılsımla değiştirebilirsin. Her gecenin nasıl bir sabahı varsa her derdin de bir sonu var. Düştükten sonra kalkacak ve üstünü silkeleyip tekrar devam edeceksin koşmaya...
Ve unutmayacaksın ki Allah yanında, seninle birlikte...
Eğer yüreğinde Rabb'in varsa, bu hayatta kimseye ihtiyacın yok demektir. Her şer denilen şeyin içinde kocaman bir hayır var, sakın unutma.
Hz. Mevlana'nın şu dizesi ne de hoştur aslında:
“İyi değilim demek ne haddimize?
Şükürler olsun her halimize!”
Edebiyat Ve Toplum
Edebiyat toplumsal olguları yansıtması açısından her zaman değerli bir sosyolojik araç olmuştur. Edebiyat sayesinde toplumu doğrudan gözlemlemek yerine, onu kavramada dâhiyane bir yeteneğe sahip olan edebiyatçının yansıttıkları üzerinden şaşırtıcı varsayımlara ulaşabiliriz. Özellikle toplumsal tarih çalışmalarında ancak edebî metinler sayesinde geçmişte yaşanmış sosyal ilişkilileri, olayları ve yapıları betimleme şansımız olur.
Edebiyatın toplumla olan ilişkisi bununla sınırlı değildir. Edebiyatın bizzat kendisi tarihin çeşitli dönemlerinde toplumsal dönüşümün ana motiflerinden biri olmuştur. Fransız İhtilali'nden Bolşevik Devrimi'ne, faşist rejimlerin ortaya çıkışından 68 olaylarına kalemin toplumu dönüştürmede önemli bir rol oynadığını görürüz.
Bugün Türk toplumunun yaşadığı tarihsel değişime ışık tutmak istediğimizde edebiyat bizim için en önemli anahtar haline gelir. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışından Cumhuriyet'in kuruluşuna dek yaşanan süreç, toplumsal sancılar; Tanzimat Edebiyatı, Millî Mücadele dönemi Edebiyatı derinlemesine incelenmeden tahlil edilemez.
Tüm bunlarla birlikte Türkiye'de edebiyat akımlarının ortaya çıkış şekillerinin Türk toplum yapısının dönüşümüyle paralellik arz ettiğini görürüz. Örneğin roman, ancak belirli ölçülerde, Batılı anlamda orta sınıf tanımına uyan bir kitlenin palazlanmasıyla güçlenmiştir. Türkiye'de büyük göç dalgası öncesi önemli bir toplumsallık arz eden köy yaşantısı köy edebiyatını ortaya çıkarmıştır. Kentleşmeyle birlikte ortaya çıkan yabancılaşma ve yeni toplumsal sorunlar Garip Akımı'nı doğurmuştur. Bunlar gibi sayabileceğimiz sayısız örnek Türkiye'de de edebiyat ve toplumun etle tırnak gibi birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini gösterir.
Ancak edebiyatın toplum ile kurduğu bu yakın ilişki ve bunun sonucunda sunduğu sosyolojik zenginlik edebiyat eserini asıl amacı olan sanatsal kaygısından saptırmamalıdır. Bir edebî eserinin toplumsal yönü ne kadar güçlü olursa olsun eserin var oluşunun ön koşulu sanatsal ifadesidir.
Dünya çapında şöhrete sahip, en önemli tarihçi ve sosyal bilimcilerimizden biri olan Prof. Dr. Kemal Karpat Osmanlı'dan Günümüze Edebiyat ve Toplum'da bu iki temel kaygıyı göz önünde bulundurarak edebiyat aracılığıyla Türk toplum yapısının tarihsel süreç içerisinde farklı bir resmini çiziyor. Türk dili ve edebiyatıyla ilgili olarak şaşırtıcı bilgiler verirken yaptığı analizlerle okuyucuyu çok farklı perspektiflerden sosyolojik bir okuma yapmaya teşvik ediyor. Türkiye'de toplum ve edebiyat ilişkisi üzerine henüz güçlü bir literatürün oluşmadığı göz önünde bulundurulduğunda Karpat'ın bu eseri alanında eşsiz bir başvuru kaynağı haline geliyor.
Elifname
Hayat Senin Adın
Başına kötü şeyler gelmemiş gibi davran demiyorum. Acını dibine kadar yaşa. Ama defalarca söyledim; hayatına devam etmek zorunda olduğunu lütfen unutma. Sınıfta kalmadın sen bu hayat okulunda! O kişi sınıfta kaldı! Vicdan sınıfında! Merhamet sınıfında! İnsanlık sınıfında! Hepimiz insan olmanın gereklerini sonuna kadar yaşıyoruz; seviyoruz, ayrı düşüyoruz, özlüyoruz. Bazen mutlu oluyoruz, bazense hüzünlere boğuluyoruz. Pek çok kişi dokunuyor hayatlarımıza; kimisi kırıp döküyor, kimi ise onarıyor yaralarımızı. Peki, bizler ne yapacağız hayatın inişleri ve çıkışları karşısında? Eğilip bükülecek miyiz yoksa savaşacak mıyız cesaretle? Her ne olursa olsun, cesur ol. Cesaret asalettir. Ve seni üzenler, huzur değil ızdıraptır. Huzur mu istiyorsun yoksa sırf yalnız kalmamak için ızdırap mı? İyi karar ver.
İnsanın Acısını İnsan Alır
“Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi, gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun. İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi. Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde. Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin. Parmaklarını sözüne pınar edememek. Uzaklarda bir adamın üşümesi, bir kadın dağlara daldıkça. Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan. Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması... Ayrılık o küçük ölüm, usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.”
Pandalar Uçabilir
Umudun Beşinci Mevsimi – Olimpos Yayınları
İnsan en dibe düştüğünde bile ne zaman çıkacağını düşünür çünkü umut etmek en güzel teslimiyettir. Toparlanmamız hatta her şeye yeniden başlamamız gerektiğini biliriz. Tam da bu noktada geçmiş anıların yansıması ile iyi olacak yarınları düşlemeye başlarız. Bazen ufak bir cesaret kırıntısı her şeyi düzeltmeye yeter. En zor anda bile bir çıkış yolu vardır her zaman. Kendini bırakma karanlığa, gitme kendinden; sen kendinden gidersen kimse uğramaz kalbine. Gülümsesin yarınların. Bu beşinci mevsimi en çok sen hak ettin.
Her insan kendi mevsimini taşır yüreğinde. Yaşanmışlığın getirdiği tecrübe ile beşinci mevsimi sığdırır dünyasına. Kimine yaz kimine kış kimine bahardır hayat. Ve sabredenlerin sonu çiçekli yollardır her zaman. Dua, umut, sabır ile güzel insanların sonu hep bahar olur.

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.