Kurtlara Söyle Eve Döndüm
₺395,00 Orijinal fiyat: ₺395,00.₺295,26Şu andaki fiyat: ₺295,26.
Aşk insanı büyütür; önce hissettirdiği tarifsiz mutluluk sonra kaybetmenin verdiği derin acıyla…
Günün birinde kimselere bahsedemeyeceğiniz türde bir sevgiye kapılırsanız?
En derine gömmeniz gereken ve ne kadar uğraşsanız da bir türlü peşinizi bırakmayan. Yok olup gideceğine zamanla daha da büyüyerek varlığınızı kaplayan ve sonunda ta kendiniz olup size dönüşen bir sevgiye?
Her bitişin yeni başlangıçlara açılan bir kapı olduğunu hatırlatan Kurtlara Söyle Eve Döndüm, önyargıların yalnızca gerçek sevgiye boyun eğdiğinin de güzel bir kanıtı…
| Yayınevi |
Martı Yayınları |
|---|---|
| Yazar |
Carol Rifka Brunt |
| Sayfa Sayısı |
525 |
| Kağıt Cinsi |
1. Hamur |
| Baskı Yılı |
2013 |
| Boyut |
"13 ,5 X 21" |
| Cilt Tipi |
Karton Kapak |
3 adet stokta
Martı Yayınları – Kurtlara Söyle Eve Döndüm
/n
Aşk insanı büyütür; önce hissettirdiği tarifsiz mutluluk sonra kaybetmenin verdiği derin acıyla…
Günün birinde kimselere bahsedemeyeceğiniz türde bir sevgiye kapılırsanız?
En derine gömmeniz gereken ve ne kadar uğraşsanız da bir türlü peşinizi bırakmayan. Yok olup gideceğine zamanla daha da büyüyerek varlığınızı kaplayan ve sonunda ta kendiniz olup size dönüşen bir sevgiye?
Her bitişin yeni başlangıçlara açılan bir kapı olduğunu hatırlatan Kurtlara Söyle Eve Döndüm, önyargıların yalnızca gerçek sevgiye boyun eğdiğinin de güzel bir kanıtı…
İlgili ürünler
Aspidistra
İngiliz romancı George Orwell, Hayvan Çiftliği adlı siyasal masalında, zorbalığa dönüşen Stalin yönetimini yerden yere vurmuş; Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı ünlü yapıtında da insanlığı belleksiz ve muhalefetsiz bir totaliter toplum tehlikesine karşı uyarmıştı. Ama bu iki büyük yapıtından önce, 1930'lar İngiltere'sinde 'sınıf atlama özlemi'ni benzersiz bir kara mizahla eleştirdiği Aspidistra romanını kaleme almıştı. Aspidistra, sınıf atlama özentisindeki dar gelirlilerin bir statü simgesi olarak gördükleri, evlerinden eksik etmedikleri çiçeksiz bir zambak türüdür. Bir reklâm ajansında metin yazarlığı yapan Gordon Comstock, kapitalizmin yutturmacası olarak gördüğü reklâmcılıktan nefret eder, orta sınıfın boğucu yaşamından kaçarak şairliğe soyunur. Bu uğurda sevgilisinden ayrılmayı bile göze alır; ama romanın sürpriz sonunu yine sevgilisi yaratacaktır.
Beş Küçük Domuz
Amyas Crale genç, yakışıkı ve ünlü bir ressamdır. Çapkınlığıyla tanınan Amyas, nedensiz bir şekilde öldürülür. Olayın gerisinde çözümlenemeyen pek çok şüpheli soru vardır ve bu ölüm yüzünden ressamın karısı suçlanır. Yıllar sonra Hercule Poirot’ya başvuran genç bir bayan, babasını öldürmekle suçlanan annesinin masumiyetini ispatlamak için Poirot’dan yardım ister. Artık sır perdesinin aralanma vakti gelmiştir ve Poirot iş başındadır.
Doktor Hastalandı – Modern Klasikler 73
Burma’da dilbilim dersleri veren Dr. Edwin Spindrift aniden rahatsızlanınca İngiltere’ye geri gönderilir. Londra’da yattığı hastanede acı veren ve aşağılayıcı bir dizi tetkikten sonra beyninde tümör olduğu anlaşılır. Geçireceği operasyonu beklerken, karısı da hastane civarındaki barlarda vakit geçirmektedir. Edwin, operasyondan bir gece önce onu bulmak için üzerinde pijamalarıyla hastaneden kaçar. O güne dek sözcüklerin dünyasında yaşamış olsa da onların gerçek hayattaki “göndergelerini” pek umursamamış bir dilbilimci olarak, varlığından bile haberdar olmadığı bir aleme; Soho’nun hayatın kıyısında kalmış bin bir karanlık tiple dolu tekinsiz ve bohem yeraltı dünyasına dalar. Ancak akademik hayattaki steril varoluştan katı gerçekliğin hüküm sürdüğü yeraltına iniş macerası içinde gizem dolu bir müphemlik de barındırır.
Dünya Tarihi-10.1/2 Bölümünde
Julian Barnes’ın 101/2 Bölümde Dünya Tarihi adlı romanı, bildiğimiz, alışageldiğimiz dünya tarihlerinden değil. Bir kere, yapısını kuru ve kavramsal düşünceler değil, o düşünceleri doğuran estetik yaşantılar oluşturuyor. İkincisi, geleneksel bakış açılarından sapan alternatif bir tarih, hatta deyim yerindeyse, Doğa’nın gözünden muhalif bir İnsanlık Tarihi. Sonra, ilginç bir şekilde, kesirli, artığı olan bir tarih. Nedir bu artık? Bu artık, kitabın bir bölümünü (“Parantez”) oluşturacak kadar önemli; çünkü Julian Barnes “aşk” kavramını, çok bilinmeyenli Dünya Tarihi denkleminde olmazsa olmaz bir parametre olarak görüyor ve ona romanında son derece önemli ve anlamlı bir yer açıyor. Barnes romanında, o eşsiz ironisiyle, bize olağanüstü çeşitlilikte öyküler anlatıyor ama her şeyden önce de sorular soruyor:
Nuh efsanesi bir tahtakurdunun bakış açısından anlatılacak olursa ortaya nasıl bir Tarih yorumu çıkar? Filistinli teröristler, Akdeniz’de seyreden bir yolcu gemisini ele geçirip de taleplerinin yerine getirilmesi için yolcuları öldürmekle tehdit ederlerse, Nuh efsanesi çağdaş zamanlarda nasıl bir yankı bulmuş olur? 16. yüzyıl Fransa’sındaki Mamirolle Köyü sakinleri haşaratı mahkemeye verirlerse karşımıza nasıl bir dava çıkar? İnsanlığın en eski düşlerinden biri, düşünüzde uyandığınızı görmek, ölümsüzlük konusundaki görüşlerinizde nasıl bir değişikliğe yol açabilir? İşte Julian Barnes, 101/2 Bölümde Dünya Tarihi adlı romanında, bizlere bu denli değişik ama aynı zamanda da bu denli çok ortak paydaya sahip öyküler anlatıyor.
Görünür Karanlık – Modern Klasikler 106
Golding Görünür Karanlık’ta iyi ile kötü arasındaki kadim mücadeleyi, modern çağda terörizm, cinsellik ve azizlere özgü saflığı iç içe geçirdiği bir evrene taşır. 20. yüzyıl İngiliz edebiyatının başyapıtları arasında yerini alan bu benzersiz romanda gerçeklikle yanılsama sıklıkla yer değiştirir.
Yapıtın uğruna yaşanacak hiçbir şeyin kalmadığı, bütünüyle anlamdan yoksun ve boş dünyasında, insan doğasının karanlığı türlü kisveye bürünür. Birleşik Krallık’ın II. Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından bombalandığı dönemde korkunç bir yangından kurtulan Matty gerçekte kimdir? Alevlerden doğmuş, kimliğini arayan, psikotik bozukluktan mustarip bir varlık mıdır; yoksa bir aziz mi?
Çocukluktan yetişkinliğe geçişlerini izlediğimiz ruhen yaralı ikizler Sophy ve Toni’yi ise hayattaki seçimleri başka bir yangına götürmektedir. Golding’in çöküşün eşiğinde duran bu dünyanın ezici ve meşum ortamına yerleştirdiği karakterleri bir gaddarlık, dehşet ve gizem kasırgasına kapılmış sürüklenmektedir. İçlerindeki tahripkâr öfkeyle hem birbirlerini hem de kendi
kendilerini yıkıma uğratırlar.
Kader Kapısı
Tommy ve Tuppence Beresford çifti, İngiltere’de eski bir köşk satın alırlar. Köşkün önceki sahipleri geride birkaç değersiz oyuncak ve bir dizi antika kitap bırakmıştır. Bir gün, tozlu kütüphane raflarında bulduğu Kara Ok adlı kitap Tuppence’ın ilgisini çeker. Kitabı tekrar okumaya başladığında bazı sözcüklerin altlarının kırmızı kalemle çizilmiş olduğunu fark eder. İlk başta anlamsız gibi görünen sözcükleri yan yana getirince ortaya çok garip bir mesaj çıkar: “Mary Jordan’ın ölümü normal değildi.” Beresford’lar olayın gizemini çözmek için köyde araştırma yapmaya başlarlar. Ancak gözden kaçırdıkları bir konu vardır. Mary Jordan’ı öldüren katiller hâlâ birilerini öldürmek için hazır beklemektedirler.
Sineklerin Tanrısı – Modern Klasikler 1
''Sineklerin Tanrısı bas¸langıçta, ıssız bir adaya düs¸en çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmıs¸ bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çagˆdas¸ bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekis¸tirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı’nın bas¸lıca iki kis¸isine Mercan Adası’ndaki çocuklardan aldıgˆı Ralph ve Jack adlarını verir. Mercan Adası’nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik Okyanusu’nda ıssız bir adaya sıgˆınan üç İngiliz gencinin, Büyük Britanya uygarlıgˆının oldukça bas¸arılı bir küçük örnegˆini nasıl yeniden kurduklarını anlatır. Golding’in Sineklerin Tanrısı’nda da bir mercan adası ve İngiliz çocuklar vardır. Ama altı ile on iki yas¸ arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savas¸ı sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya ugˆradıgˆı için bu mercan adasına düs¸müs¸lerdir. Ve bu mercan adasında olup bitenler, Ballantyne’ın romanında olup bitenlere hiç mi hiç benzememektedir...?Sineklerin Tanrısı’nda gördügˆümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden biridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası’na çok benzedigˆini söylerler. Ne var ki, bas¸langıçta bunu hiç sezinlemedigˆimiz halde,?atom çagˆının çocukları, bu güzelim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.''
Yüzüklerin Efendisi 2 İki Kule
Dünya ikiye bölünmüştür, denir Tolkien’ın yapıtı söz konusu olduğunda: Yüzüklerin Efendisi’ni okumuş olanlar ve okuyacak olanlar: Artık Türkiyeli okur da okumuş olanlar tarafına geçebilecek! "Yüzüklerin Efendisi" son yüzyılın en çok okunan yüz kitabı arasında en başta geliyor; bilimkurgu, fantezi, polisiye, best-seller ya da ana akım demeden, tüm edebiyat türleri arasında tartışmasız bir önderliğe sahip. Bir açıdan bakarsanız bir fantezi romanı, başka bir açıdan baktığınızda, insanlık durumu, sorumluluk, iktidar ve savaş üzerine bir roman. Bir yolculuk, bir büyüme öyküsü; fedakarlık ve dostluk üzerine, hırs ve ihanet üzerine bir roman. Bu ciltte Yüzük kardeşliği dağılıyor. Frodo ve Sam Yüzük’le birlikte Mordor’un kapılarından geçmeye çalışırken yeni bir yol arkadaşı ediniyorlar. Orklara esir düşen Merry ve Pippin, Orta Dünya’nın en eski ırkıyla tanışıyorlar. Aragorn, Gimli ve Legolas ise, Orta Dünya’nın kaderini çizecek büyük savaşların ilkine katılıyorlar...

Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.